Perşembe, Aralık 06, 2007

NE KARDEŞİ, KARDEŞİM?!...

"Benim Kürt de kardesim, Türk te kardesim, Laz da kardesim, Bosnak da kardesim, Arnavut da, Laz da, hepsi kardesim benim." Recep tayyip Erdoğan-alıntı-

Dev bir ülkenin, 75 milyon nüfuslu bir devletin başbakanı, milletini böyle tarif ederse; daha önceden de bu sözü söylemesine zemin hazırlamak için "Alt kimlik" tarifini yaparsa, biraz daha önceden; "Kürt meselesi meselemdir. tarihimizle yüzleşmemiz gerek." derse; PKK'nın siyasal uzantısı, Meclisimizde gözümüzün içine bakarak; "Tek millet asla kabul edilemez." diye nara atar!...
PKK'nın siyasal uzantısı bu ucubenin söylediği bir doğruyu da atlayamayız tabi; ABD Başkanı, Başbakanımız'ın "Sayın Başkan"ı ile okyanus ötesinde, bu meseleler konuşulursa, bu yetmezmiş gibi ABD Büyük Elçisi ve Kongre Üyesi memleketimizde, Başkentimizde bölücü siyasilerle açık-gizli toplantılar yaparsa, siyasi erkimiz bunu seyrederse, adam da gözümüzün içine bakarak nara atar!...
75 milyonluk bir devletin başbakanı; "hepsi benim kardeşlerim." derken nesebini de açıklasa asla itiraz etmem, edemem. Kardeşlerin ve kardeşlik payesini ikram edenin baba adını merak ettim o günden beridir.
Millet olarak, söylenen milletin söylendiklerini söyleyen biri olarak bu vatandaşlarımıza biz bir kimlik layık görürsek "komşu" payesi vermek isteriz. Niye mi? Hz.Peygamberimiz(s.a.v), Miraç'tan sonra komşuluk haklarından bahsederken; "Komşunun komşuya varis tayin edileceğini zannettim." buyurmuşlardı. Komşu hakkının yedi yerde sorgulanacağına inanan bir inancın sahibiyiz Elhamdülillah.
Hoca yellenirse, cemaatin ne yapacağı, malumdur.
Bir memleketin başbakanı, milletine, ulusuna "Milletim" diye seslenmek dururken, alt kimliklere hak tanımak düşüncesiyle kardeşlik payesi verirse, millet te hemen o payeyi kabullenenlere komşuluk payesi verir, iltifat olsun diye!...
Peşpeşe yanlışlar yapıyoruz! Peşpeşe yanlış söylemlerle birbirimize komşulaşıyoruz. Bu tehlikeli gidişle korkarımki bir kaç sene içinde hemşerileşiriz! Hemşerilikteki bağın, komşuluk bağı ile mukayesesinin imkânsızlığını bilerek kendimize dönmemiz lazım.
Kim ne derse desin, kim ne nutuk irat ederse etsin, kim ne tarif yaparsa yapsın biz, Türk Milleti'yiz...
Kaderde, tasada, kıvançta ortağız. Dünümüzü, günümüzü ve yarınımızı birlikte yaşamış, yaşayan ve yaşayacaklarız... Millet olmak için binlerce yıl birlikte yaşamışız. Binlerce yıl birlikte yaşayıp, birlikte ölmüşüz. Toprağı birlikte vatanlaştırarak, istiklâlimizi birlikte sağlayarak, Yedi Düvel'i birlikte kovarak; hayda, vayda, toyda birlikte hareket ederek binlerce yıldır milletleşmişiz biz!...
Bizim aramıza, kimsenin kardeşlik gibi bir tarifi sokmaya gücü yetmez!...
Kız almışız, kız vermişiz. Kanımızı kanımıza katmışız. "Onlar ne kadar Kürtse ben de o kadar Kürt, ben ne kadar Türksem onlar da o kadar Türk'tür." diye de yüzlerce yıl yaşaması gereken bir tarif yapılmışken, ne kardeşi Kardeşim?!...
Milletlik idrak ve şuuruyla; milletçe duranı taltif eder, baş kaldıranın başını alır, suç işleyeni cezalandırır, başarılı olanı ödüllendirerek tarihi seyrimize devam ederiz.
Genel Kurmay Başkanımız'ın buyurdukları gibi; "Şehidin rütbesi olmaz. Er, erbaş, astsubay, subay, general fark etmez. Hepsinin acısı aynıdır ve yüreğimizdedir. Onbinlerce PKK'lı ölse de keşke bir Mehmetçiğimiz şehit olmasa. Ama bu mücadelenin gereğidir." İnancımızla da acımızı kalbimize gömerek Türk gibi dururuz.
Binlerce yıldır başardığımız gibi günümüzde de "Ve dirildik ölümü öldüren bir ölüşle" inanç ve tarifi ile milletliğimize devam ederiz... Bir gül bahçesine girercesine gireriz vatan toprağının bağrına...
İsterlerse, Başbakanımızı da Atamızın adını Türk olarak ilan edip kardeşliğimize kabul ederiz!...
Ne kardeşi, Kardeşim?!...
"Türk Milleti, ökün."
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR"
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: