Cumartesi, Aralık 29, 2007

KEŞKEEEE !...

"Keşke!" şeytan sözü bilirim. Vesvesenin başlangıcı, tevekkülü unutturan bir nafsanî davranış... Zamanın tersine dönmeyeceğini, keşkelerle hiçbirşeyin değişmeyeceğini bile bile keşkelerdeyim!...
Özlediklerim, özlediklerimiz sağ olsalardı keşke!
Onların varlıklarından kaynaklanan kendimizi emin hissedebildiğimiz günler, hiç bitmeseydi keşke!
Oysa; bu, kendimizi emin, huzurlu hissettiğimiz günlerde öylesine zorlara-zorluklara, zorlamalara, tazyîklere muhataptık ki!...
Gençtik. İşsizdik. İdeallerimiz vardı. Hem şahsî, hem toplumsal, hem millî hayallerimiz vardı. Şahsî-kişisel hayallerimizi gerçekleştirebilmek için kişisel mücadeleler gerekti ve yapıyorduk.
Millî-toplumsal hayallerimizi; bizim adımıza seslendiren, anlatan, anlatırken -ben de dahil- bize doyumsuz heyecanlar yaşatan, sadece varlığı ile bile bize sonsuz bir güven ortamı sağlayan Başbuğumuz vardı. Başbuğumuz'u temsil eden teşkilatlarımız vardı.
Başbuğum; bizim adımıza, millet adına baskılara kafa tutuyor; teşkilatlarım bizim adımıza Başbuğum'u temsilen mücadeleler sergiliyor ve -ben de dahil- teşkilat mensupları; karakollarda coplarla, adliyelerde yanlış ve ithâl yasalarla, cezaevlerinde hücrelerle ve sonsuz hürriyet(!)le muhataptık.
Ezâlara, cezâlara, baskılara, tehditlere muhataptık. Zordaydık ama dayanacak kadar güçlüydük. Vardık. Var olmaya devam edebilseydik keşke!...
Kimsenin aklına "ben" demek gelmezdi. "Biz"dik. Bir aradaydık. Birbirimizden uzaklaştırıldıkça yakınlaşır, kaynaşırdık. Cezaevlerinin hücrelerindeki 'tek başına'lık tarifini yaşayan ülküdaşlarımızın varlıkları bile, kendimize güvenimizi sağlayan etkenlerdendi. Devam etseydi özgüvenimiz, uzakken yakınlığımız keşke!...
Simitlerimizi paylaşacak kadar zengin, sigaralarımızı sırayla çekecek kadar ehl-i keyftik. Kuş sütünün eksik olmadığı sofralarımızda, yalnızlaşmasaydık keşke!...
Karakollardan, cezaevlerinden, işkencelerden, firarlardan dönen ülküdaşlarımızla hemen birlikte olur; onların anlattıklarını yaşamışçasına hissederdik. Onların çektikleri fizikî acıları aynen yaşamışçasına paylaşırdık. Acılarla pişer, azaplarda buluşur, bütünleşirdik. Baskılardan, ezâlardan-cezâlardan uzak ülküdaşlarımızı, Selami Türkmen'lerimizi, "Abık"larımızı hasta yataklarında yalnız bırakacak kadar yabancılaşmasaydık, uzaklaşmasaydık keşke!...
Muhataplarımız, muarızlarımız, hasımlarımız; "Çoluk-çocuk" derlerdi bize. Güya küçümserlerdi bizi. Ama bilirdik ki bizi görmezden gelemezlerdi. Bizden çekinir, bizi sayarlardı. Şimdi "çoluk-çocuklar"ın sokaklarımızdaki sergerdeliklerinden çekinip teslim olmasaydık keşke!...
"Çoluk-çocuk"a; "Nerede bu devlet?" diye art niyetli, bozguncu, işbirlikçi söylemleri söylete söylete kanıksatanlara inat; kapılarımızın önüne, arabalarımızı park ettiğimiz evimizin önüne, sokaklarımıza sahip olmak için nöbet tutsaydık ve "Devlet biziz. Biz devletiz. Çünkü aslî unsuruyuz." diyebilseydik keşke!...
Vergilerimizi veriyoruz. Çocuklarımızı kınalayarak askere gönderiyoruz. Her şehidimizi; "Şehitler ölmez, vatan bölünmez. Vatan sağ olsun." diye vatan toprağıyla beraber bağrımıza basabiliyoruz.
Taaaaa çocukluk yıllarımızdan beri; "Ordu-millet el ele..." diyerek geldiğimizi unutarak Genel Kurmay Başkanımız'ı istifaya çağıran bizden olmasaydı keşke!...
Millet biziz. Biz milletiz. Yaptıklarımız, yapacaklarımız milletçedir elbette. Ama millet adına, devleti temsilen hükûmet edenlerin; bir kere bile "Türk'üm." diyemeden, siyâseten başarılı görülmelerine yardım etmeseydik keşke!...
Hatalı devranarak, ülkücüleri teşkilatlardan dışlayarak, elimizdeki fırsatımızı layıkîyle kullanmayarak; sîne-i millet kavramını, sîne-i millete dönmeği uygulamış cesur siyasetçilere sahip olarak, milletin kendisi olarak kalmağa devam edebilseydik ve takıyyecilerin ağzından "alçakça!" tarifine muhatap olmasaydık keşke!...
Artık genç değiliz ama gençlerimiz var. Artık işsiz değiliz ama işsiz çocuklarımız var. Kişisel hayallerimizi çoğumuz gerçekleştirdik şükürler olsun ama millî-toplumsal hayallerimizi tutsak verdik!
Teşkilatlarımızdan vaz geçmeyerek, teşkilatlarımızı birilerine terk ederek, teşkilatımız içinde en silik, en başarısız diye tarif ettiklerimize yenilecek kadar başarısız olup teşkilatsız kalmasaydık keşke!...
Gençken şehit olup ölümsüzleşmek, büyümek varken; büyüyerek küçülmesedik keşke!...
Aaaah keşkeeeeeee!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: