Pazar, Aralık 02, 2007

MİLLET BİZİM, BİZ MİLLETİN.....

Günlerden Pazar.
Bir hafta sonu dedikodusu yapmama umarım izniniz olur!...
Saat başı gündem değişince ve bizler de ancak haftada bir seslenebilenlerden olduğumuz için gündemi takip edemiyor görünüyoruz.
Refikimiz sevgili Sebahattin Önkibar'ın yazmasıyla; rahatsız olan, kategorize edildikleri yerlerini, siyasilerce verilen karnelerini beğenmeyen kalemler çıktı.
Üzülmem mi yoksa sevinmem mi gerekti bilemedim!...
Ama sevinmeği tercih ettim. Çünkü bendenizi kategorize etmeğe herhalde gerek görmemişler! Ve bu olayla şunu da öğrendim ki galiba bir yerlerce kategorize edilebilmek için "Dolma Kalemler"den olmak gerekiyormuş!...
Patronlara, hakim güçlere, kartelin bir yerine bir türlü bağlanmadan, kimse sizi kaale almıyormuş galiba!...
Bu da çok iyi değil mi dostlar?
Bizleri de tamamen milli sesler olarak sizler kategorize edersiniz. Kimimizi milli, kimimizi ulusalcı, kimimizi Kemalist, kimimizi milliyetçi, kimimizi solcu, kimimizi ümmetçi, kimimizi ne söylediğini bilemeyen olarak sizler kategorize edersiniz... Asıl karne de sizlerin verdiğiniz karne değil midir?
Bendeniz ve benim gibi yerel yürekler, asla kategorize edilmeyiz, bilirim...
Neden mi?
Önce bizleri gazeteciden saymazlar. Ve bizler de tevazumuzdan "Gazeteci değiliz." deriz. Ama sadece muhalefet yapmak için de "Hoş geldin." diyene "Hoş bulmadım." demeyiz!... Babamız olsa yanlışını tenkit eder haykırırız, düşmanımız olsa doğrusunu alkışlayarak ellerimizi patlatırız.
Hükûmet erbabına yağ çekip, yalakalık etmektense milletin sesi olmayı görev ediniriz. Başbaka'nın uçağına çağrılmayız. Çünkü çağrıldığımız yerlerin raporunu, önce patronumuza vermek gibi bir ön görevimiz yoktur!
Çağrıldığımız, katıldığımız, çağrılmadan kişisel gayretlerimizle bacadan girdiğimiz yerler de olur. Buralarda yakaladığımız haberlerimizi de sizden başka kimseye sunmayız.
Yani bizlerin, yerel yüreklerin, kuvva'yı seyyarelerin kontrolü mümkün değildir. Kontrolü mümkün olmayan, tamamen milli kalemleri de asla kategorize etmezler. Edemezler. Zaten kategorize etmeye niyetlenseler de pişman ederiz!...
Biz kimseden yana değiliz ve olmayız.
Biz, doğrudan yanayız. Hak'tan, haklıdan yanayız. Bu yaşımıza kadar yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız vatan nimetlerinden, eskittiğimiz yolllardan, yıprattığımız sıralardan, çürüttüğümüz dirseklerimizden dolayı kendimizi milletimize, vatanımıza, devletimize borçlu sayarız.
Asla milletten, devletten, vatandan alacaklı olacak kadar dünya merkezi olarak düşünemeyiz kendimizi!...
Öldüğümüzde bayrakların yarıya indirilmeyeceğini biliriz! Ama yanlış zamanlarda mesela; bir papa ölümünde bayrağımızı yarıya indirenlerede naralar atarak saldırırız.
Çoğumuz açlıkla mücadele ederiz ama kabadayılığımızdan da taviz vermeyiz.
Açlığın, yokluğun, fakirliğin geçici ama kişiliksizliğin, "Dolma Kalem"liğin, kalıcı olduğunu biliriz. Bu yüzden de kategorize edilsek kendimizi hakarete uğramış sayarız!...
Bir kalem erbabının, muharririn; mevcut veya geçmiş hükûmetlerin programlarını benimseyerek destek vermesi başka, hükûmet edenlere yağcılık etmesi başka şeylerdir. Hükûmet edenlerin programlarını beğenmeyerek muhalefet etmesi başka, bir başka yerin güdümünde sadece muhalif görünmek için yırtınmak başkadır...
Bizler, "Dolma Kalemler"den olmayanlar, sadece muharrir olduğunun farkında olanlar, doğrunun yanında yanlışın karşısında olanlar; söylemeyip söylenen milletin söylendiklerini söylemeyi kendilerine iş edinmişler, asla kategorize edilemeyiz! Buna kimse de cesaret edemez!...
Bizim naralarımız millidir, yereldir. Nara attığımız yerlerde bizi duymamak mümkün değildir. Çünkü sevdiklerimizi de, kızdıklarımızı da çok iyi tanırız. Onları tanıdığımız kadar, onlar da bizleri tanırlar. Birbirimizi sevmesek te birbirimizin karakterlerimize kefalet verebilecek kadar da komşuluk, hemşerilik hakkını biliriz.
Bizleri tanıyan okurlarımız; fotoğraflarımızdan değil, söylediklerimizden, yazdıklarımızdan tanırlar. Fikrimizle zikrimizin birliği yüzünden tanırlar. Özümüzle sözümüzün birliği ile tanırlar. Sözde değil özde duruşumuzla, inandıklarımızı tavizsiz savunuşumuzla tanırlar...
Kategorize edenlere de, kategorize edilenlere de kızarız biz!...
Ama bazen de böyle kendi kendimizi kategorize ederek, kervandan kopmamaya gayret ederiz!... Çünkü ürkütülecek çoook fincancı katırlarının varlığını görürüz, biliriz!...
Ve birilerinin atı ürkecek diye asla zurnamızı çalmamazlık etmeyiz!...
Çünkü biliriz ki bizim onlara sahiplendiğimiz kadar milletimiz de bize sahiplenmiştir.
Millet bizim, biz milletiniz şükürler olsun...
"TÜRK'ÜM, BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR"
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: