Pazar, Ocak 20, 2008

SEÇİMLERE KADAR "YA SABIR!"

Galiba yarın AB'ye gireceğiz!
Çünkü Hrant Dink'i sevenler adıyla, bir başka bölücüler varmış edasıyla sokaklarımızda yine Bayrağımız'a saldırıldı!...
Hrant Dink'in katledilmesinin sene-î devriyesi idi. Ailesine ve birinci dereceden yakınlarına, bütün samimiyetimle sabırlar diliyorum.
Hrant'ı yaşatamadık doğru! Otuz bin kişinin katiline gösterdiğimiz koruma hassasiyetini, Hrant'a gösteremedik!... Demek ki devlet yönetenlerimiz, Hrant'ı bebek katili kadar tehlikeli görmüyorlarmış!...
Hrant'ın söylediklerini, düşüncelerini asla tasvip etmedim. Ve sağlığında da Hrant'ı hiç sevmedim. Çünkü tebaa-y-ı sâdıka'dan olan Hrant, hiç te onlara verdiğimiz sıfata lâyık davranmazdı.
Özetle Hrant'ı sağlığında da sevmemiştim, şimdi de sevmiyorum. İlâve olarak bir şey daha var. Şimdi Hrant'ı -öldürttükten sonra- sevdiğini söyleyenleri de sevmiyorum!
Hrant'ı anmak için toplandıkları yerde organize olarak ellerinde Türk Bayrağı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bayrağı taşıyan insanlara saldıranlardan, nefret ediyorum. Taşlar, şişeler fırlatarak saldırdıkları Türk Kalabalığın içinde son yüzyılın Millî Kahramanlarından Sayın Rauf DENKTAŞ'ta var...
Türk Milleti'nin sevip saydığı kişilere ve kutsadığı bayrağına saldıranları; Hrant'ı seviyorlar diye sevebilir miyim? Sevmediğim gibi de tel'in ediyorum.
Bu saldırganlıkları, bu tahrikkârlığı, bu bölücülere yardakçılığı yapanların; Hrant'ı sevdiklerine de inanmıyorum! Hrant'ı sevdiklerini söyleyenler, Hrant adına Türk'ün kutsadığı bayrağına ve kahramanlarına saldırarak kime şirin görünüp, kimi tahrike çalışıyorlar? Düşünülmeyecek mi? Bunları, bu işe kimin görevlendirdiği, araştırılmayacak mı? Tahriki engellemeğe çalışan sivil polis memurunu yaralayanlardan, hesabı sorulmayacak mı?
Ve bütün bunlar, kime yarayacak?
Bu fırsatçılardan, bu duygu ve sevgi istismarcılarından, bu kiralık ucuz karıştırıcılardan nefret ediyorum.
Hrant'ın Eşi'nin; "Keşke yaşatabilseydiniz de hapse koysaydınız." cümlesinde, aklıma İmralı Hükümlüsü geldi ve öfkelendim. İmralı Hükümlüsü bebek katilini koruyup Hrant'ı koruyamayanlara kızdım!
Hemen cümlesinin peşini; "Hapiste olsaydı da 301'le yargılansaydı!.." diye getiren, Hrant'ın Türk Milleti'ne ve devletine emâneti olarak kabullendiğim eşinin, bu istihzâsındaki art niyeti de kınadım!...
Neresinden tutarsan elinde kalan bir karmaşanın, sistemsizlik adındaki bir kişisel uygulamanın sistem diye dayatıldığı bir memlekette, bunları normal mi karşılamak gerek bilemiyorum?!...
Bir ülkenin başbakanı, seçimlerden önce "Ananı al git!" diye millete fırçalar attıktan sonra seçim kazanırsa ve seçimlerden sonra da düşüncesini söyleyen bir vatandaşa; "Kimsin sen ya?! Otur oturduğun yerde!" diye daha üst perdeden fırça atmaya devam ederse, aklıma "Mağrur olma padişahım! Senden büyük Allah var." uygulaması gelir.
Bu Osmanlı uygulamasını, günümüze ve cumhuriyetimize uygulayarak; "Mağrur olma Başbakanım! Senden büyük millet var." derim.
Padişahlık yok ama padişahımız var şükürler olsun! Padişahlıkta padişahın "Halledilme"si vardı. Günümüzün ise sandıkta hesap sorma diye bir uygulaması var. "Mağrur olma Başbakanım! Ufukta yerel seçimler var ve senin aklını başına toparlayacak sandık var." derim elbette.
Benden sadece hatırlatması...
Hakaretlere, padişahça edâlara devam ederek, muhalefetin de olmayışından istifâde ederek daha fazla oy almak ta mümkün!... Ve artık şaşırmam da!...
Demokrasi ve sandıkların verdiği hükûmet etme yetkisi; siyâsîlere, verdikleri sözleri tutmak ve milleti rahatsız eden mes'eleleri çözmek mecburiyeti yükler. Gücünden hereketle önüne geleni fırçalama yetkisi vermez. Fırçaladığının mevki ve konumu ne olursa olsun milletin ferdi olduğunu unutma lüksünü vermez...
Yerel seçimlere kadar Ya sabır!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: