Salı, Ocak 29, 2008

TASARRUFA MECBURUZ !...

Bu sefer; şer odaklarına, bölücülere, yerli işbirlikçilere, "Dolma kalemler"e,Uzaktan Kumandalı Rüzgâr Gülleri'ne, Siyâsi Topaçlara, taraftarlara, yardakçılara-yalakalara, Yaygın Basın'ın kimin atına binerse onun düdüğünü çalan eyyamcılarına seslenmeyeceğim!...
Seslenişim, yiğit gazetecilere.
Seslenişim, Şırnak'ta kar yağsa İstanbul'da; Cudi'de yağan karla Ankara'da, Antalya'da, İzmir'de üşüyecek kadar duyarlı hassas, millî yüreklere...
Seslenişim; Türkçe düşünüp, Türkçe konuşup, Türkçe vakûr davranan asîl insanlara...
Dostlar;
Bir kıssa ile seslenmek istiyorum yüksek müsaadelerinizle:
Hoca Ahmet Yesevî Hazretleri'nin çok önemsediği öğrencilerinden birisi, pazara alış-verişe gider. Pazar yerinde dolaşırken bir grubun, ateşli ateşli sohbeti dikkatini çeker. Yaklaşır ve kulak misâfiri olur. Adamın biri; çok heyecanla Hoca Ahmet Yesevi'den bahsetmekte ve ağız dolusu gâliz küfürler sarfetmektedir. Mürit, kalabalığa müdahele edemez. Morali ziyâdesiyle bozulur. Alış-veriş yapamadan dergâha döner.
Yatsı namazı sonrası Yesevî Hazretleri, çok sevdiği mürîdinin durgunluğunu fark eder ve yanına çağırır. "Hayr'ola? Bir sıkıntın mı var?" diye sual eder. Mürîd, bütün edebiyle; "Hayır Pîrim Efendim. Bir şey yok!" derse de durgunluğunu fark etmiş olan Hazret, mes'eleyi öğrenebilmek için tekrar sorar. Sıkıntısının Hazrete âyân olduğunu bilen mürîd, daha fazla saklayamaz. Becerebildiği kadar yumuşatarak olayı hikâye eder. "Efendim." der. "Pazar yerine alış-verişe gitmiştim. Orada filânkes sizin hakkınızda olur olmaz şeyler anlatıyordu. Müdahele etmek için yaklaştığımda çok galîz küfürler serdedince moralim bozuldu! Alış veriş yapmadan gerisin geri döndüm." der. Mürîd, sözünü tamamlar tamamlamaz Yesevî Hazretleri elini boş böğrüne bastırarak; "Eeey vah!" diye inler! Yakınındaki herkes heyecanlanır. "Aman Efendimiz! Bir şey mi oldu? rahatsızlandınız mı?" diye heyecan ve şefkatle başına üşüşürler. Yesevî Hazretleri; "Daha ne olsun? Pazarda boşboğazın biri boşluğa bir ok atmıştı. Arkadaşınız o oku getirerek boş böğrüme sapladı!..." der. Hem olayı nakleden, hem de dinleyen herkes söz taşımanın vahâmetini anlayarak gerekli dersi alırlar.
Dostlar;
Yüreklerine ve karakterlerine sonsuz güvendiğim, hatta dünlerine şâhit yarınlarına kefîl olacağım bazı dostlarım bile köşelerine ve sitelerine, bölücübaşı haininin ve yandaşlarının söylediklerini taşıyorlar!
Zaten "Dolma Kalemler"ce, yerli işbirlikçi basın mensuplarınca yeterinden de fazla gündemde İmralı Mahkûmu!... Alçağın, özel hukukçu ucubelerinden kuryeleri var!... Bir de sizlerin o ve onun hakkında yazılan çizileni, biz köşelerimize taşırsak millete yazık değil mi?
Bırakalım ; it ürüsün, kervan yürüsün!...
Bilmez miyiz ki; itin ahmağı, kayganadan pay umar!...
Bilmez miyiz ki; ürümesini bilmeyen it, yürümesine kurt çağırır!...
Bilmez miyiz ki; eceli gelen it, çobanın değneğine işer!...
Biliriz ve güveniriz ki; Sayın Genel Kurmay Başkanımız'ın mükemmel tarifi ile; "Halkımız emin ve millete bağlı..."
Kürtlerimiz'in tecrît ettiği ve içlerine bir daha almayacaklarına emîn olduğum, emperyalizmin ve Haçlı'ının kiralık taşeronları, artık can çekişmekteler.
İslâmiyet'e ve ibâdetlerimize nasıl değer verdikleri; televizyonlarda ve internet sitelerinde aylarca dolaşan hainlerin, şimdilerde oruç tutacakları falan söyleniyormuş. Bence bırakalım yapsınlar! Bakın "tutsunlar" demedim, yapsınlar dedim. Çünkü onlar oruç bilmedikleri için tutamazlar. Ancak açlık grevi yapabilirler. Bırakalım yapsınlar ve "Netekim Paşa" avanesinin 12 Eylül'de göz altına aldığı kişilere söylediği gibi; biz de "Bakalım hainler açlığa kaç gün dayanabiliyorlar!"
Hiç değilse bir kaç mermi kârımız olur!...
Önümüzdeki günlerde ekonomik olarak sıkıntılara düşeceğimiz mâlûm değil mi?!...
Tasarrufa ihtiyacımız var ve galiba mecbûruz...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: