Cuma, Haziran 13, 2008

AVRUPALI OLACAKMIŞIZ YA!...

AB'nin bizi, yani Türkiye'yi almaya niyetinin olmadığını, asla almayacağını bile bile kapılarında beklemeye devam ediyoruz ya!...
Milli Görüş Gömleğini soyunarak değişen ve gelişenler; daha bir kaç yıl önce "Avrupa garsonları" adını koyarak hâkir gördükleri siyasileri solladılar!...
Şimdi Avrupalı Birliği'nin toplantı salonlarında teşrifatçılık seviyesine yükselerek geliştiler ya! Avrupa Parlemantosu'na ülkemizi, Dışişleri Bakanı'nın ağzından şikâyete başlayacak kadar demokratlaştılar ya!...
Dinler arası Diyalogcularla omuz omuza vererek; Avrupa ülkelerinden örnek alarak hazırlanan yasalarımızı "din ve töre dışı" olarak yorumlayanlar, dün söylediklerini inkâr ederek "Zaten amentümüz müşterek." gibi çılgınca ve din dışı bir yaklaşımla "Ilımlı İslâm" gibi uyduruk bir tarifle, dinimizin de yozlaşmasına seyirci kalarak ta değişti ve geliştiler ya!...
"Muassır medeniyet seviyesini yakalamak ve geçmek" idealini, avrupayı taklit etmek şeklinde anlayanlar; bu yozlaşmalara yıllardır başlamışlardı!...
Hoparlörle okunan ezandan rahatsız olan en-tellek-tüellerimiz çıkmıştı! Sahurda, ramazan davulcularından şikâyetlenmelerle devam etti bu "en-tellek-tüel"likler!...
Bizler ise, asla çan sesinden şikâyetlenerek gayr-ı müslim vatandaşlarımızı üzmedik bile! Bu kendimize has davranışlarımızdan ve töreleşmeye yüz tutan alışkanlıklarımızdan şikayetlenmelerin, ardı arkası kesilmiyor!...
TMSF adındaki fedai kadrolarla, cebren alındıktan sonra AKP Hükümetinin yayın organı gibi program yapan TV'lerden birinde, haberleri izlemek gafletine düşmüştüm!...
Daha dün İstanbul sokaklarını viraneye ve çöplüğe çeviren, panzer ve polis araçlarımızı molotof kokteyli ile yakmaya çalışan; kapalı olmasına rağmen önünden geçtikleri dükkan ve iş yerlerini kırıp dökerek yağmalayan bölücüleri, sessizce izleyen bu TV'nin haberci(!)leri, çok önemli bir haber yapmışlardı! İstanbul'da arkadaşlarını askere uğurlarken mahalleli arkadaşlarının yaptığı, eğlenceden İstanbullular rahatsız olmuşlar ve bu rahatsız olanları da işgâl edilmiş TV'ler tespit etmişlerdi!...
"En büyük asker, bizim asker." diye naralar atarak arkadaşlarını havaya atıp tutan; arkadaşları asker oluyor diye onu askerliğe motive eden delikanlılar, İstanbulluları rahatsız etmişlermiş!
Bu habercilere göre; aynı İstanbullular, PKK'nın yaptığı taşkınlıklardan rahatsız olmamışlardı ki haber olamamışlardı herhalde!...
"En büyük asker, bizim asker" nidalarıyla arkadaşlarını askere uğurlayan bu tezahüratlı gençlerden, hiç bir ana-baba rahatsız olmaaaz! Çünkü her ana-baba; günü geldiğinde kendi oğlunun da aynı tezahüratlarla askere gönderilmesini, hayal eder samimi vatan evladıysa eğer!...
Bu tezahüratlardan rahatsız olanlar varsa, kesinlikle ve sadece çocukları PKK'lı olanlardır!...
Bu rahatsız olanlar bilmektedirler ki, tezahüratlarla gönderilen "Büyük Asker" en fazla iki ay sonra bölücüleri itlaf etmek üzere peşlerine düşecektir!...
Aman haaaa Ana-Babalar!...
Bu art niyetli kişilere, bu karnından konuşan korkaklara itibar etmeyesiniz! Elbette "En büyük asker bizim asker..."
Elbette En Büyük Ordu; "En büyük bizim asker." lerden oluşan Bizim Ordu!...
Dünyanın hiç bir yerinde ve hiç bir milletinde oğullarını, böylesi coşkularla askere göndermek yoktur!... Bu çoşku, sadece Türk Milleti'ne has bir coşkudur...
Çünkü Asker Ocağı'na "Peygamber Ocağı" adını koyan başka bir millet te yoktur!...
Bu coşkuyla uğurlandığı ve bu coşkuyla asker olduğu için, arife günü anne-babasıyla telefonla görüşerek Şehit olan Mehmetçiğimiz; arkadaşlarının şehadetini izlemesine rağmen geri kaçmayarak, bilerek şehadet şerbetini içmişti...
Bu imandan elbette art niyetliler korkacaklar! Bu tezahüratlardan, elbette ihanetlerini gizleyebildiklerini zanneden alçaklar, korkacaklar!
Mademki bu alçaklar korkuyorlar, doğru yapıyoruz! Madem ki ürküyorlar, doğru yapıyoruz! Madem ki rahatsız oluyorlar -Vallahi- doğru yapıyoruz! Devam edelim...
Korkanların inadına! Ürkenlerin inadına! Rahatsız olanların inadınaaaaa; "EN BÜYÜK ASKER, BİZİM ASKER..."
Hep söyledik, hep söylemeğe devam edeceğiz; "Biz Türküz." Devletin aslî unsuruyuz...
Kendilerini azınlık sayan ve görenler, -mevki ve makamları ne olursa olsun- bizim tebaamızdır.
Biz, Devletimizin bekası için; "Ölürüz çoğalırız, çoğalırız ölürüz." Ölenlerimiz şehittir, savaştan dönenlerimiz gazi... Şehit ve gazilerimizin yakınları da böyle bir şerefe kavuştukları için şükrederler.
Alt kimlikliler, alt kimlikleriyle; üst kimlikliler, üst kimlikleriyle kalırlar! Biz ise Türklüğümüzle onurlanmaya, "Bizim Asker" lerimizin büyüklükleriyle iftihar etmeye devam ederiz! Alt kimlikli, üst kimlikli en-tellek-tüellerimiz; Ezan sesinden, ramazan davulcusunun davul sesinden ve askere uğurlama törenlerimizden rahatsız olmaya devam etsinler! Onlardan cesaretlenen aptallar da, çocuklarımızı uğurlama konvoylarına saldırarak cesaret gösterdiklerini zannetsinler!
Avrupalı olacakmışız ya!
Biz Türk Milleti olarak; bu rahatsız olanlara, bizden rahatsız olmamalarını, rahatsızlıklarının onları daha fazla rahatsız etmesi gerektiğini, -mutlaka ama mutlaka- ÖĞRETECEĞİZ!...
Bu karnından konuşan korkaklara Türkle yaşamayı da -kurallarıyla- öğreteceğiz.
Gençlerimizden ricamız ise, ana-babalar olarak , kendilerini kötülüklerden koruyabildikleri kadar korumalarıdır ancak...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: