Cumartesi, Haziran 07, 2008

BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ !...

Zaman kayar, saat kızar
Geçer ömürden ömürden,
Hayat sever, ecel sızar
Seçer ömürden ömürden...

Görür gözler, sever yürek
Sarar kucak, korur bilek
İnsan büyür, döner felek
Biçer ömürden ömürden...

Canlar gider, kanlar akar
Kahramanlar şanlar çıkar
Tarih yazar, gören bakar
İçer ömürden ömürden...

İster acı ister tatlı
Gün geçtikçe dün suratlı
Bir kuş gibi çift kanatlı
Uçar ömürden ömürden...

Rüya ile karabasan
Öfkeler ile hafakan
Saba, rüzgâr ve de tufan
Biçer ömürden ömürden...

Tek rehber bilen Kur'an'ı
Tek hedef seçen Turan'ı
Seferdeyken oturanı
Seçer ömürden ömürden...

Zaman hızlı, zaman hep genç, hafızlar nisyân ile malül; kocayan insan, törpülenen ömür... Düşününce baş ağrıyor, düşünmeyince hatâ, hatâ üstüne! Söyleyince dost inciniyor, söylemeyince kaybedilen kaybedilene!...
İnsan bu kadar mı âciz, insan bu kadar mı kendine ve soyuna düşman, insan bu kadar mı nankör?
Hayvanda sadakat yok, insanda var ama hayvanda ihanet yok, insanda var! Hayvanda akıl yok, insanda var ama hayvandan intihar eden yok, insanda var! Hayvanda duygu yok, insanda var ama hayvanda yas yok, insanda var! Hayvanda hafıza zayıf, insanda güçlü ama hayvan bir zarar gördüğü yere bir daha gitmez; insan, "insan hafızası, unutkanlık hastalığında" tarifli!...
Yine bir hafta sonu!
Yeni bir hafta sonu ama bu yeni günde o kadar eski ve eskimeyenle bir aradayım ki ne sayabilirim, ne anlatabilirim, ne de itiraf edebilirim! Sevdalarımla beraberim bu yeni günde, öfkelerimle birlikteyim, hasretlerimle beraber, hayallerimle içiçeyim! Hiç birisi yeni değil bu saydıklarımın, hiç birisi asla eski de değil, eskimez de ama dün de benimle beraber olan bu saydıklarım değil, yeni hafta sonu yeni, nedense!...
Dostlarımın eskimesine asla rızam yok ama "Herşeyin yenisi, dostun eskisi makbûl..." diye, dostu zorla eskiten bir atalar tecrübesi var!
Sevdalarımın, hayallerimin, ideallerimin, ülkümün eskimesine asla rızam yok ama benimle birlikte var olan bu gerçeklerim, o kadar taze kalması gerekeni eskitti ki!...
Geldiğimiz, hayata girdiğimiz kapıya yeniden dönebilmek için, geldiğimiz toprağa yeniden kavuşabilmek, yeniden karışabilmek için öylesine koşmuşuz ki farkında bile olmadan; aşağıdan yukarıdan yolun sonu görülünce durmaya niyetlenmişiz ama artık durmanın imkânı yok!
O'na doğru, O'ndan geldiğimizi bildiğimize doğru, O'na gideceğimizi Kur'an tarifiyle öğrendiğimize doğru olan bu sür'atli yaklaşım, korkuturken bazılarını, heves veriyor bazılarımıza...
Sevdiğimiz, saydığımız "Sevda Erleri"nin tamamı, O'ndan gelmişlerdi, şimdi O'ndalar; bize kalan hasret, sevgi, saygı, kara sevdalar!...
Feleğin bir kuşu varmış, tırnakları demirdenmiş. Demir tırnaklı felek kuşu, kemirirken törpülerken canları-cananları, geçen gün ömürdenmiş!...
Mış'lı, miş'li tarifli hayatı tarif ederken yaşayanlar, uğurladıklarını da tarif ederlermiş; "Bir varmııııış! Bir yokmuuş!..."
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: