Salı, Haziran 10, 2008

SATARIM HANIIIM! SATARIM!...

"Uzun ip belimizde, baltalar elimizde
Biz gideriz ormana hey ormana.." diye çocuk şarkılarıyla büyütülen büyüklerimiz, baltalarını ellerine alarak ormana doğru yola koyuldular!
Eskiden ormanlar dağlardaydı, şimdilerde ise şehirlere, metropollere, başkente indirildi nasıl olduysa! En sert, en ilkel orman kanunları başkentimizde! Gücü yeten yetene!...
Ne kuvvetler dengesi, ne kuvvetler ayrılığı! Kim kimi nerede sobelerse!...
Ordu'dan kuvvetli arkaları olanlar, polisten kuvvetli adamları olanlar ve hukuktan kuvvetli yandaşları olanlar arasında savaş var! Uzun ip bellerde, baltalar ellerde!...
Yasama-Yürütme-Yargı üçlüsünde müthiş bir körler savaşı yaşatılmak isteniyor! Bir modernize edilmiş dağ kanunu çekişmesi yaşatılmak isteniyor! Gücü yeten yetene!...
İnsicam yok, görülmüyor! Asayiş bozuk, millet korkulardan çelik kapıların arkasında ve hâlâ emin değil!
Yasama, yasa çıkarıyor; yürütme, uygular görünürken savsaklıyor; hukuk, müdahele ediyor, hukukun müdahelesine yasama da, yürütme de kafa tutuyor! Ve bunun adı sistem! Ve bunun adı rejim!...
Yürekli bir siyâset adamı çıksa...
Çıksa da millete; rejimi mi, yoksa türbanı mı tartıştıklarını söylese! Gerilim de biter, bu demokrasi katliamı da!
20 yaş ile 45 yaşlarında olanlar ve daha büyük yaştakiler, sadece hatırlamak için iki dakika gözlerini kapatsalar, hatırlayacaklar! Şimdi demokrasi havarisi kesilen, bu sûni mağdur şovalyelerin; 20 yıldır hiç saklamaya gerek duymadan, çok açıkça rejim ve sistemle tepeden aşağı kavga ederek büyüdüklerini!
O günlerin müesses siyasilerinin arka bahçelerinde iltifat görürken bu şovalyeler, kendilerine arka bahçeler icat ettiler!
Hem arka bahçede idiler, hem de arka bahçeleri vardı!
Anadolu ve Türk kültüründe arka bahçeler genellikle çocuklara ve yaramaz misafir çocuklarına hitap ettiği için, bu arka bahçe kavgaları uzun yıllar aşikârlaşmadı! Ama hep vardı!
İmam Hatipler, arka bahçeydi!
Rektörlerden türbana esas duruş aldırılacağı söyleniyordu ve ön bahçeden de duyuluyordu!
Her 10 Kasım'da sap gibi durmak mantıksızlıktı!
AB'yi isteyenler, 'Batının-Haçlının garsonları', İsrail ve ABD'ye itiraz etmeyenler, 'Siyonizmin uşakları' idiler!..
Yerel yönetimlerdeki bilhassa metropollerin varoşlarında başlayıp büyük şehirlere atlayan siyâsi başarının sırrı; "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." hadisinin uygulandığı söylenerek sergilenen sosyal paylaşımcılıktı!
Bu başarıyla yerel yönetimden, ülke yönetimine terfi eden; bu arada "değiştim-geliştim-gömlek değiştirdim" diyen kadro; AB ile koyun koyuna, ABD'nin kucağına uysal çocuk tarifiyle girince tavrı da değişti!
Artık ülke yönetimindeki bu değişip gelişenlerin;" Komşusu tokken aç yatan salak bizden değildir." şeklindeki müthiş bir tok cemaat tavırları var! Karnı tok olanın sırtı da pek tabi ki!...
Adaylığında tek ceketli olduğu söylenen bakanların oğullarına 600 dairecik biriktirdiğini duyduk beş yılda!
Büyükşehir belediye başkanıyken kirada oturan, daha önce maaşlı il başkanlığı yapanların, dünyanın en zengin sekiz liderinin arasında olduğunu duyduk yine beş yılda! Hem de; "Her kör kuruşun hesabını göre..." göre!...
Sokaktan sesler gelmeye başladı:
Demokrasi satarım hanıııım! Demokrasi satarıııım!
Yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım!...
Alan alana, satan satana, titan titana!...
"TÜRK'ÜM BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: