Pazartesi, Haziran 30, 2008

DENGİR'İN DANGIR-DUNGURU !...

Dengir Mir Mehmet Fırat'ın çıkardığı dangur-dungur seslerle ilgilenmeyecektim aslında! "Deprem Çadırı"nda baş gösteren tsunamiden sonraki panikle, sürekli irtifa kaybeden bu acemi Hezarfen taklitçileri, düşerken acemice sesler çıkarmaya başladılar görüyor, duyuyorum!...
Acemi Hezarfen Çelebi taklitçileri; zaten değişip-gelişip-gömlek değiştirdikten sonra, tebdîl-i kıyafetle kandırabileceklerini zannederek eteklerine yapıştıkları Haçlı'nın verdiği yırtık kanatlarla düşüşe geçmişlerdi!
Adamlar tepe taklak düşerlerken dangur-dungur sesler de çıkarabilirlerdi! Duymazdan geleyim, bir de ben rahatsız olarak adamların kendilerini hâlâ önemli hissetmelerine katkı vermeyeyim diye düşünmüştüm!
Haccac bin Yusuf es-Sekâfî yani Haccac-ı Zalim'ce millete zulmetseler de, düşene vurmak erlik değildir mantığıyla da davranıyordum. Ama kıymetli okurlarımdan aldığım iletiler ve sözüne çok kıymet verdiğim bir Ağabeyim'in isteği üzerine mecbûren değineceğim.
Önce bu acemi Hezarfen Çelebi taklitçisinin çıkardığı dangır-dungurları hatırlayalım.
*"Atatürk devrimleri, Türk toplumunu travmatize etti."
*"Bir gece içinde kıyafetlerini, dillerini değiştirmeleri söylendi."
*"Dinleri altüst edildi."
Vaaaay be!
Bu dangır-dungurları; hem ingilizcesini hem de tercümesini veren "yaygın basın"dan aldım. Bu sözler bir meczûbun savsaklaması değilse, düşüşe geçen acemi Hezarfen Çelebi mukallidinin korkudan çıkardığı sesler değil midir?
Dışarıda ülkenin haysiyetini temsil etmesi gereken Dışişleri Bakanı'nın, Devletini Haçlı'ya şikâyeti ile bu söylemlerin bir farkı var mıdır? O, AB'ye şikâyetlenmişti, bu ABD ve İngiltere'ye, fark sadece bu kadar!...
Bir de, hemen hemen aynı zamanların çocuklarıyız. Dolayısıyla babalarımız ve dedelerimiz de akranlar.
Onların dedeleri veya dedelerinin amca çocukları,- onlarda nasıl olduğunu bilmem de Irakta'da, Suriye'de de, dünyanın bilmem neresinde de aynı aşiretten olmak amcaoğulluğu sayılır ya neyse- devlete baş kaldırır; önce Kürt devleti ister, sonra "Şeriat isterük!"e döner ve vatana ihânet suçu mahkemece sabit görülerek idam edilir. Bizim dedelerimiz asıl travmayı yaşatan(!)lar olarak köy köy yeni alfabeyi, yeni devrimleri anlatabilmek için eğitmenlik yaparlar...
Bu nasıl bir gecelik iştir ki; Muhteşem Türk Atatürk, 1923'le 1938 arasında, onbeş yıl geceli gündüzlü nerdeyse uyumadan uğraşmış!... 15 yıl, bir gece midir? Yoksa dangır-dungurlar kutuplarda mı yaşıyorlardı o tarihlerde?
Bir gece içinde kıyafetleri ve dillerinin değiştirildiği söylenmiş! O yüzden mi seksen yıldan fazladır dilleri değişmedi? O yüzden mi yerli işbirlikçilerle beraber tv kanallarında o güzelim Türkçemizin başını gözünü kıra kıra dillikten çıkarmaya gayret ederler? O yüzden mi seksen yıldan fazladır şalvarlarını, puşilerini takanlara kimse bir şey dememiş? Vay beee!
Hele dangır-dungurun en fazla ses çıkaranı; "Dinleri alt-üst edildi." cümlesi! O günlerin parçalanmış, taksim edilerek paylaşılmış sınırları içinde; pây-i taht işgâlde, şeyh'ül İslâm gâvurların istediği doğrultuda fetvâlar veriyor. Camilere at bağlanmış. Camilerde dansöz oynatılıyor. Bunlara ses çıkarmayan-çıkaramayan din adamları, Atatürk ve arkadaşları hakkında kafirler diye fetvâlar veriyor!
Haaaa! Buradan bakınca doğruduuur! Dinleri alt-üst edildi! Allah ile aldatanların ellerinden dükkânları alındı! Anadolu'daki "Sahte Dervişler" tek tek yakalandı veya sınır dışı edildi!
Minarelerimizden yeniden Ezân-ı Muhammedî inlemeye başladı! Şeyh'ül İslâmlığın yerine Diyânet İşleri Başkanlığı kuruldu ve nerdeyse iki bakanlığın bütçesi kadar bir bütçe tahsis edilerek, dîne sahip çıkıldı!
Muhteşem Türk Atatürk ve arkadaşlarının bu gayretlerini ve başarılarını inkâr edecek kadar nankör olan bu dangır-dungur demokrasi havarilerini, Allah(c.c.), zaten rüsvâ etti! Şimdi sıra hukukun bu dangır-dungur sesleri çıkaranları susturmasında!...
Ne bu devlet sahipsiz, ne de bu millet bu kadar kolay devletinden vaz geçer!
Akılları düşerken başlarına gelir mi bilmem ama, sandığın karanlıklarında ödleri patlayarak akıllarının başlarından külliyen uçacağını da görür gibiyim...
Önümüzde boş tenekeler, yukardan yuvarlanıyorlar ve dangııır-dungurdan başka ses yok!
"TÜRK'ÜN HER ŞEYİ GÜZELDİR VE HER ŞEYDEN GÜZELDİR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: