Pazar, Haziran 29, 2008

TÜRK'ÜM, TÜRKÇE DÜŞÜNÜRÜM...

"Bir ülkede namuslular da, en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o ülkeye kurtuluş yoktur."
Medeniyetin nerelerden nerelere taşındığının, medenîlerin nasıl çağa-zamaneye boğdurulduğunun, zamane yobazlarının nasıl medeniyete karşı galip geldiğinin de ispatı maalesef!
Duyarlı, hür akıllı dolayısıyla da vicdanları pâk kişiler, bazı sohpetlere denk gelir ve hayretlere düşerler! Bu sohbetleri dinlemek te sıkıntıdır, anlamak ta ve anladığını bir yerlere taşımak ta!... Çünkü sözle söyleyen bir birine yüzde yüz zıttır!
Her ne sebepten o hayatı yaşıyor olursa olsun, genelev sermayesi bir kadının veya telekız tarifli bir kadının, namustan-namusluluktan, iffetten bahsetmesi gibi!
Hırsızlığı tescilli birinin doğruluktan dem vurması, yalancılığı ile meşhur birinin doğru söz diye yemin üstüne yemin etmesi gibi!...
Dostlar;
Erzurum'da; "Ağzımla isteyip neremle yiyeyim?" derler. Bu ızdırap çekip ses çıkarmadan aşınmanın Dadaşça söyleniş şeklidir. "Ağlamayana meme yok!" ta bir Türk sözüdür, "Derdini söylemeyen derman bulamaz." da!
Dertlerin, sıkıntıların paylaşıldıkça hafifleyip azaldığını, mutluluk ve refahın paylaşıldıkça arttığını da biliriz! Biliriz de, ne kadar yaparız diye de hep merak ederiz ama hiç kendimize sormadan! Neyimizi, kimle, ne kadar paylaştığımızı hiç aklımıza getirmeyiz! Düştüğümüz her sıkıntıda arayacağımız ve aklımıza ilk gelen, "dost" dediğimiz kişileri, huzur verici hangi kazanımımızda arayıp aramadığımızı hiç düşünmeden!...
Papazın elinde Kur'an, imamın elinde İncil görürsem şaşırmam! Her ikisinin de öğrenmek adına bu kitapları incelediğini düşünür ve incelemeleri gereğine inanırız. Hatta bazen haddimi aştığımı bile bile papazların Kur'anı, imamların İncil'i okumalarını ısrarla isterim bile... Ama elinde Kur'an gördüğümüz papazın arkasında namaz kılınmayacağını, elinde İncil gördüğümüz imamla günah çıkarılmayacağını da biliriz!
Memleketimizin dört yandan ve alttan-üstten yerli işbirlikçilerin de yardımlarıyla müthiş bir tazyîke muhatap olduğunu hepimiz biliyoruz! Sağcısı-solcusu, ülkücüsü-devrimcisi, laiki-ümmetçisi, dinlisi-dinsizi duyarlı yüreklerin tamamının, aynı yerlerimizin ağrıdığını da biliyoruz. Dip dalgalanması da bu olsa gerek!
Biliyoruz da ne oluyor?
Hâlâ kendilerine "ulusal basın" adı koymuş "yaygın basın"ın gazete adındaki ambalaj kâğıtları, yüzbinlerce satılıyor! Hâlâ duyarlı bildiğimiz, kanaat önderi saydığımız kişilerin ellerinde bu "yaygın basın" örneklerinden birini veya bir kaçını görebiliyoruz! Her gördüğümüzde canımız acımıyor mu? Her gördüğümüzde milli bütünlüğümüze kast eden bu gazete maskeli virüslere paramızın verildiğini görerek incinmiyor muyuz? Ve bu bizim paralarımızla, milyon dolarlara transferler yaşayan ve aldıkları paranın büyüklüğü kadar "şeyh'ül muharririn" ünvanı kazananlara kızıp durmuyor muyuz?
Acaba diyorum! Acaba; "Dünyayı Türkçe okuyan ve okutan YENİÇAĞ gazetesi"nin tirajından utanan dostlarımızın sayısı yeterli mi? Türkçe düşünen, Türkçe konuşan kanaat önderlerinin sadece gönül bağıyla bir araya toplanarak dünyaya kafa tuttuğu YENİÇAĞ, Türklerden, Türkiye Sevdalıları'ndan yeterli desteği alıyor mu?
Türk'ü, Atatürk'ü, Türkiye'yi, Cumhuriyet'i, Devleti sevenlerden kaç kişi, günde bir yerine iki YENİÇAĞ alıyor? Kaç kişi, aldığı YENİÇAĞ'ı, bilerek bir kahvede masada unutarak gidiyor? Bu dediklerim yapılmamış olsa, elbette YENİÇAĞ'ın hayatını idame ettirebilmesi zor olurdu! Allah hepinizden razı olsun Dostlar...
Biraz daha, biraz daha destek!
Biraz daha birbirine benzer Türklerin sayılarının artırılması için gayret rica etsem, çok şey mi istemiş olurum! Milyon-milyon dolar ve euro ile desteklenerek milli meselelerimizin kösteklenmesinde kullanılan gazete kimlikli paçavralara kafa tutabilmek için biraz daha gayret rica etsem çok şey mi istemiş olurum?
İstemenin çok zor olduğunu bile bile sizlerden YENİÇAĞ'a destek istiyorum! Sizlerin ne kadar YENİÇAĞ'a ihtiyacınız varsa; YENİÇAĞ'ın da o kadar sizin desteğinize ihyiyacı var. Hadi bu gün sesimizi iki kişiye daha duyuralım ne dersiniz? Hadi Türkçe düşünelim...
"BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU, KATILMAYAN KAÇAKTIR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: