Pazar, Haziran 22, 2008

TÜRK MUĞLA'DA, MUĞLA TÜRK'TE...

Ya biz çocuk değildik, ya da günümüz çocuklarının çocukluğu, çocukluk değil!...
Maalesef günümüzde; "Aaaah! O eski günler!" hayaliyle iç çekmeler o kadar fazlalaştı ki! O zamanların yaramaz-lider çocukları da özlenir oldu! Artık mahalleler kalmadığı için mahalle kavgaları yok! Mahalle kavgaları olmadığı için ekip başılık yapacak çocuk ta yok, olsa bile o kapasitedeki çocuğun yapacağı iş yok!
Saklambaç, uzun eşek, kız taklası, çelik-çomak, rengârenk uçurtmalar, elim sende, kör ebe vb. çocuk oyunlarını kaç çocuk bilir ki acaba? Acaba "aşşık" denince zamane çocukları ne anlarlar? Ramazan ve Kurban Bayramları arefesinde toplanan "arafalık"la ceviz ve fındık oynayan çocuk var mıdır?
Şehirleşmemek, betonlaşmamak, ruhsuzlaşmamak için direnen Anadolu şehir ve kasabalarında, hâlâ varmış biliyor musunuz?... Ama metropol denen, ruhsuzlaştırılmış, teknolojinin bütün ürkekliği ve korkutuculuğu ile sarmalanmış şehirlerde ne çocuk kalmış, ne de çocukluk!... Dolayısıyla koçluk kuzular da küzde belli olmuyor artık!
Evde oynayamaz çocuk! Gürültü olur ve hayatı kalabalık çocuklu, kalabalık ailelerin korkunç kalabalıklarında geçmiş, sonradan görme, şehirli olmaya çabalayan "kabak çiçeği komşu" rahatsız olur! Rahatsız olmasıyla kalsa gene kabul de mutlaka bu kibar şehirli(!)m, polise şikâyet eder! Polisin gereksiz rahatsız ve meşgûl edildiğine mi yanasın, çocuğunun yasaklanan çocukluğuna mı, yoksa rencide edilen ana-babalık duygularına mı?
Bir kaç gündür, bir metropolümüzden 50.000 nüfuslu çok şirin bir Anadolu şehrine geldim. Akşamlar bizi kucaklayan sessizlik denen çok özlediğimiz o muhteşem mûsikî, aklımı başımdan aldı! Sabahları, sabahın gelişini haber veren horoz ötüşlerini nasıl da özlemişim! Kuş sesleri bize ne kadar yabancılaşmışmış hayret! Kediler, köpekler, tavuklar, bu kadar mı güzel ve bulundukları yeri bu kadar mı güzelleştiren öğelermiş! Koşan-koşturan, cıvıl cıvıl sesleriyle heryeri doldurmayı başaran çocuklar, bu kadar mı güzellermiş? Hayatında hayvanı sadece tv belgesellerinde gören çocukların, hayvanlarla haşır-neşir olmaları, bu kadar mı kolaymış?! Öcülerle, hayali korkunç yaratıklarla korkutularak terbiye edilmeye çalışılmış çocuklar, bu kadar mı korkusuzlarmış?
Komşuluk, hâlâ varmış biliyor musunuz? Bizler metropollerde yıllarca aynı çatı altında kaldığımız apartman sakinlerinden kimse ile tanışmadan, konuşmadan; kimseye selâm vermeden selâm bekleyerek komşuluğun bittiğinden şikâyetlenirken, Anadolu'da yeni nakletmiş bir yabancıya; "Hoş geldiniz."le başlayan ve eşyalar indirilirken yapılan yardımdan başka; çaylar, çörekler-böreklerden ikrâmlar yapılacak kadar komşuluk varmış!
Komşuluk müessesesi, korunuyormuş Anadolu'da!
Hırsızlık ta, hiç yok bu şehirde biliyor musunuz? Yaklaşık bir hafta tamamen açıkta, bahçede kalan eşyalardan zerre kadar endişe duymadık! Bütün komşuların sıcak yaz gecelerinde bahçenin etrafında dolaşarak nöbet tutmaları, anlatılır gibi değil! Bu nöbetler, hırsızlığa karşı değil! Yanlış anlaşılmasın! Olası bir yağmur halinde ne yapılabilir endişesi ve tedbir planlarıyla dolu bir nöbet!
Şehre ve çevreye yabancı çocukların, tabiatla buluşmalarının verdiği coşku ile kendilerini kaybedercesine oyuna daldıklarında, onları bahçelerine gölgelere davet edebilecek kadar komşuluğu önemseyerek yaşatanlar var!
Bu güzel şehrimizin reklamını, bütün dünyaya yapmamız lâzım gelirken, nerdeyse adını vermeğe korkuyorum! Şereften, insanlıktan nasipsiz art niyetli iki ayaklı hayvanlara, hırsızlık yapabilecekleri bir yerin adresini vermekten korkuyorum! Göç vermediği gibi göç te almayan bu, şehir iffetine-kültürüne sahip ilimize de, göç adıyla saldırılmasından ve yüzlerce yıldır korudukları huzurlarının bozulmasından korkuyorum! Huzurlarının bozulmasına sebeplik etmekten korkuyorum!
Milli Takımımız'ın aldığı, destansı başarılar üzerine şehir meydanını doldurarak, bu milli coşkuyu yaşamalarını anlatmaya kelimelerimin gücü yetmez! Hele milli takımımızın Sırbistan galibiyetinden sonra; "Türkiye Türk'ündür, Türk'ün kalacak." sloganı, günlerdir kulaklarımda ve o mükemmel kalabalığın emsalsiz güzel görüntüsü hayalimde dipdiri, taptaze!
Muğla'dan bahsediyorum Dostlar!
Sahil ilçelerinde, turistik bölge adı verilerek rezâletin boyu aştığı, ahlâksızlığın medeniyet diye yutturulduğu "turizm terörü"ne inat; Muğla'daki insanlığın, Muğla'daki komşuluğun, Muğla'daki Türklüğün hayranı oldum tek kelimeyle ve yeniden Türklüğümle övünerek...
Türk Muğla'da, Muğla Türk'te çok güzel vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: