Pazartesi, Haziran 02, 2008

KORKU İKTİDARI'NIN KORKULARI MI?

Dava'nın aysberglerinden, ülkü devi bir ülküdaşımdan dinlemiş ve çok etkilenmiştim. Aktarayım, paylaşayım istedim.
Kömür ocaklarında, yerin derinliklerinde olan galeriler vardır. Oradaki emekçiler; yüreklerinin, bileklerinin hakkını vererek çalışırlar. O derin dehlizlerde, galerilerde çalışmalarına rağmen üzerlerindeki beyaz elbiselerine zerre kadar siyah bulaştırmayan ehil insanlarımız var. Bir de çıkarılan kömürleri pazarlamak, satmak ve paraya tahvil etmek üzere kurulmuş; gökdelenlerin, apartmanların üst katlarında hazırlanmış, dayalı-döşeli ve zerre kadar kömür tozu olmayan bürolarda, kömür işinde çalışan(!)lar var! Dikkate de gerek yok, sadece bakılırsa; derin galerilerden, kömür tozu içerisinden apak elbiselerle çıkabilmeği başaranlar olduğu gibi, gökdelenlerin yüksek tepelerinde, zerre toz olmayan yerlerde tepeden tırnağa karalara, pisliklere bulaşmışlar görülür!
Derin dehlizlerde kapkara kömür tozları içinden apak çıkabilmeği başarabilmiş Dava Devleri'ne selamlar olsun yürekler dolusu...
İşte bu Türkiye'nin gerçeği ve hikâyesi!
Canımız acıtan, yüreğimizi burkan ve sıkan gerçekler bunlar maalesef! "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!" siteminin, yüzyıllardır tarifi bu gerçeğimiz! Suçlu aramaya gerek yok! "Ben duyarlıyım, ben inanç sahibiyim, ben idealistim, ülkücüyüm, devrimciyim, bilmem neciyim." diyen herkesin aynaya bakması yeter!
Yazanları; satın alamadıysalar işsiz bıraktılar! Konuşanları, satın alamadıysalar susturdular! Susturulanların sahipsiz bırakılmalarını deneye deneye gören ve milleti kanıksatan, çılgın paralı karteller de pervasızlaştılar tabi!
Milleti gerçeklerden haberdar etmeyi kendilerine iş edinmiş programları ve yapımcılarını, yürekli gazetecileri, kapı kapı dolaştırarak susturmayı denediler! Beceremeyince tv sahiplerine yüklenerek programını kaldırttılar, gazete patronlarına yüklenerek işsiz bıraktırdılar; duyarlı olduğunu zannedenler, iddia edenler olarak sustuk!
Sakın suçlu aramayın! Sakın suçu başkalarının üzerine atarak suçtan arınabileceğinizi zannetmeyin! Hepiniz suçlusunuz, hepimiz suçluyuz! Suçumuzu ört-bas edebilmek için sığındığımız tek yer olan suskunluğumuzun adını, hepimiz akıllılık koyduk!
Memleketin namusluları, en az namussuzlar kadar cesur ol/a/madıkları için onlarca yıldır pervasızlaşan suçlular, suçluluğun saldırganlığı ile iyice hırçınlaştılar!
Adını yazarak reklamını yapmak istemesem de nereden bahsettiğim bilineceği için söyleyeceğim. Flash Tv'de yayınlanan, "Gerçek Gelecek" programının cesur sesi Erhan Göksel'e de aynı taktikle vuruldu veya vurulduğu zannedildi! Erhan Göksel zaten gittiği yere kadar diyordu! Zaten program kaldırılıncaya veya kendisi susturuluncaya kadar diyordu! Şükür kendisinin ve sevenlerinin korktuğu değil de sadece programını keserek-kestirerek müdahele ettiler!
Şimdi sıra bizlerde suçlular!
Ya hep beraber, avazımız çıktığı kadar konuşanlara konuşma imkânı vermeyenlere yüklenerek, "Neyi, kimden, niye saklamak istiyorsunuz?" diye haykırarak soracağız, ya da meşhûr ve bilinen korkaklığımızın adını akıllılık koyarak susacağız!...
Şahsen benim sorum, sadece ve sadece Başbakan'a; Demokrasinin, demokratlığın kazanımlarından istifâde ederek yükseldiğiniz Başbakanlık makamından, bu işlere neden müdahil olmuyorsunuz? Söylenenler yalansa, iftiraysa hukuka gidilmesi gerekmez mi? Hukukun inandırıcılığı ile oynanmasına neden seyirci kalıyorsunuz? Bu hukuk denen olmazsa olmaz, herkese lâzım değil mi? Yoksa AİHM'den başka mahkeme tanımaz mısınız?
Basından ve milletten gizli olarak yapılacağını zannettiğim Erhan Göksel'le hesaplaşmaların, Erhan Göksel'i tek yakalamanın mümkün olduğunu zannederek cezalandırmaların, bir türlü milletle paylaşılacağını ve bu halde de Erhan Göksel'in bütün söylediklerinin gerçekten daha fazla iz bırakacağını bilmez misiniz?
Siz, bu tavırla mı demokrat ve mazlûm olduğunuzu millete anlatabileceğinizi zannediyorsunuz?
Devlet Bahçeli'nin isimlendirdiği "Korku İktidarı", tam da bu değil midir? Korku İktidarı'nın bu kadar açık korkmasının altında, korkulacak neler var? Merak etmeyelim mi?
Son sözüm de Erhan Göksel'e; ne yapacaksın bilmiyorum ama şahsım olarak yanında ve arkandayım! Bilmeni ve bilinmesini istedim.
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: