Çarşamba, Ekim 07, 2009

BU TÜFEK, GERİ TEPER...

A. Çehov: "Tiyatroda ilk sahnede, duvara asılı bir tüfek varsa, ilerleyen sahnelerde mutlaka patlar." der. Senaryosunu sadece finansörünün ve senaristinin bildiği bir tiyatro seyrediyoruz!
Birinci sahne, birinci perdeden beri duvarda ağızdan dolma bir av tüfeği asılı. Tüfeği; kim, ne zaman, nerede, nasıl dolduracak, kime kullanacak, tüfek patladığında hedefe bir şey yapabilecek mi, geri tepecek mi, yoksa kuru-sıkı mı, ...mi, ...mu, ...mü?...
Açılım oyununun ilk sahnesinin ilk perdesinde, üç kere adı değiştirilen bir zorlamayla muhatabız! Kürt Açılımı, Demokratik Açılım ve Millî Birlik Projesi diye daha ilk sahnede akılları karıştırmayı başaran senarist; İmralı sahnesinde duvara asarak gözümüze soktuğu, ağızdan dolma tüfeğin ne sahibi hakkında, ne de kime karşı kullanılacağı hakkında en ufak bir işâret vermiyor!
Bütün seyirciler oyunun ilk sahnesinin ilk perdesinde gözümüze sokulan ağızdan dolma av tüfeğine takılıp kaldık! Zannederim istenen tam da bu!
Perde açıldı. Sahne ışıkları yandı. Seyirciler sahne dekorunu en ince teferruatına kadar gözden geçirerek hafızaya aldı ve seyrederken alternatif sahneler hayal etmeğe başladı. Tahminine yakın sahnelerde aklıyla övünenler, ters düşünce hayrete düşenler oldu! Oyun devam ediyor...
Ali Kırca adındaki "Dolma Kalem"in; oyunun ilk perdesinin ilk sahnesinde duvarda asılı olarak gözümüze sokulan ağızdan dolma tüfeğin saçmaları görünümündeki çocukları konuşturduğundan beri, med-cezirlerdeyim!...
İmralıda duvara asılmış ağızdan dolma dekor malzemesini düşünüyorum. Kullanacak avcı olmazsa öylece, duvarda paslanıp çürüyecek. Kuvvetli bir silah olmadığı da biliniyor. Yabancı ellerde çok hoyratça kullanıldığını, kendisi söylemişti. Yâni olsa da olur, olmasa da...
1979 yılında "Ürün Dergisi"nde başlatılan; "Sosyalizm içeren bir Kürtçülük mü, yoksa Kürtçülük içeren bir sosyalizm mi?" tartışmalarını; aklıyla hafızasını birlikte kullanabilen münevverlerimiz hatırlıyor ve hatırlatıyorlar. Bu tartışmalar neticesinde PKK'lı olarak ilk dağa çıkanlar arasındaki Türk çocuklarını hatırlatıyorlar!
Dağda; senaristin, oyun içinde sahne değiştirerek "Kürtçülüğü besleyen sosyalizm"de karar kılması üzerine, Türk teröristlerin yerini Ermeniler ve gayr-ı müslîmler almaya başlıyor! İlk itlâf edilen teröristler içindeki sünnetsizleri, hatırlayalım...
Yine âkîl münevverlerimiz; 12 Eylül Kıyameti'nde hücre paylaştıkları Devrimci Önderlerden dinledikleriyle, çok meraklı ve çok soru sormasıyla dikkat çeken ve araştırılınca "Polisin adamı" olduğunun tesbît edildiği söylenen bir Abdullah Öcalan hatırlatıyorlar!
Senarist ve finansör; 15. Şubat.1998 de paket edilerek bize teslîm edilen, asılmadan muhafazası şart koşulan bu ağızdan dolma av tüfeğini, on iki yıldır oyunun ilk sahnesinin ilk perdesinden beri seyircinin gözüne gözüne sokuyorlar!
Uçakta gözleri ilk açıldığında; sünepeleşen, annesinin Türk olduğunu, Atatürk'e hayran ve bağlı olduğunu, yıllardır yabancı servisler tarafından kullanıldığını ve artık Türkiye'nin emrinde olduğunu söyleyen bu ağızdan dolma av tüfeğinin halini, çocuklarımıza unutturuyorlar!
İdam sehpasına gözlerini bağlatmadan çıkan, tabureyi kendileri tekmeleyerek erkekçe, Tekbîrle-nârayla can veren ve kahramanlaşan Ülkücüler ve Devrimcileri hatırlatıp bu sünepeden bir şey olur mu diye çocuklarımızın düşünmelerine mâni oluyorlar!
Şuuraltlarına bir savaşçı olarak yerleştirilmiş İmralı mahkûmu bebek katilinin, nasıl bir korkak olduğunu bilmeyen çocukların, çocukça konuşmalarıyla da fırtınalar koparmak istiyorlar!
Oyununa finansörlük eden AKP, düşündüğümüz gibi değilse, gerçekten "Millî Birlik Projesi" düşünüyorsa yandaş medya ve TRT vasıtasıyla neden İmralı mahkûmunun aczini ve karakterini çocuklarımıza hatırlatmıyor?
İmralı'dan seyircinin gözüne gözüne sokulan, bu av tüfeği bir kere patlatılırsa senaryonun gizemine mi zarar gelir?
N'olur hep beraber, bu tüfeği bir kere patlattıralım! Dekor değişirse sahne değişmez mi?
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: