Pazartesi, Ekim 05, 2009

SARHOŞUN DEFTERİ OKUNMAZ...

Îslâh-ı nefs edip, Tekel madalya vermedi diye aslan sütü ile alâkamı -çok sevmeme rağmen- kesinceye kadar, akşamdan akşama içkinin hakkını verdiğimi söyleyebilirim.
Uzun yıllar, toplumun her kesiminden masa arkadaşlarımız oldu. Protokol masalarında da olduk, en raconlu "Delikanlı masaları"nda da...
Ve değişmez bir kuralını öğrenmiştik bu masaların: Sarhoşun defteri okunmaz! Çünkü bu meretin şişedeki gibi durmadığını, her kes bilir.
Müjde Ar'dan, kargalığa ve rehberliğe soyunan Serçemiz'in; "Üç kadeh içince yoldan geçene telefonunu verir, dördüncü kadehten sonra da Başbakan'ı arar!" şeklindeki tarifini duyunca, bir sarhoş defteri okuyarak günlerce tansiyonumu yükseltmiş olmama hayıflandım!
Başlamışken bir iki söz daha edeyim Dostlar:
Yine yıllarca "Delikanlı Masaları"ndan öğrendiğim; sarhoştan deli de korkak köpek te! Ve bunlar, yeminle söylerim tecrübeyle sabittir! Memleketin en saldırgan delisinin sarhoşken benden korktuğunu ve yine memleketin en saldırgan köpeğinin sarhoşken bana kuyruk salladığını gördüm!
Onlarca yıldır "Hazmettire hazmettire" gelişlerini izlediğimiz; halkçı solcularımızla devletçi milliyetçilerimizin "hazmede hazmede" önlerini açtıkları, birinin yasağını kaldırarak Başbakanlığa, diğerinin önünü açarak Köşk'e çıkışını sağlayan siyaset özürlülerimiz yüzünden, sarhoşun defteri okunmamalıyken -ki bunu delikanlılar yapar- 75 milyonluk bir ülkenin Başbakanı, sarhoştan "açılım" konusunda medet umuyormuş!
Allah aşkına Bekri Mustafa'nın imamlığından farkı ne?
Bekri Mustafa mâlum. Bir gün yolu imamsız bir köye düşer. Tesâdüf bu ya köyde bir cenâze vardır ve imamsızlıktan cenâze namazı kılamıyorlar. Bekri Mustafa'yı görenler sakalından ve kavuğundan cesaret alarak yalvar yakar namazı kıldırmaya ikna ederler. Bekri Mustafa namazı kıldırır sonra eğilerek mevtânın kulağına bir şeyler fısıldar ve cenâzeyi kaldırmalarını söyler. Cenâze defnedildikten sonra yakınlarından biri, merakla yanaşır; "Hoca Efendi! Allah aşkına rahmetlinin kulağına ne dediniz?" diye sorar. Bekri Mustafa bu samîmiyete kıyamaz; "Sana dünyayı sorarlarsa, Bekri imam olmuş de onlar anlarlar, dedim!" der...
Yine sarhoşluğun, adamın asıl kişiliğini yansıttığını öğrendik uzun yıllar meyhâneden. Aşağılık kompleksi olanların tamamına yakını sarhoş olduğunda, ayıkken gıpta ettiği her kesi, kendisi gibi zanneder! Yâni lekeliler, sarhoş olduklarında herkesi lekeli zanneder şekil A'da görüldüğü üzre!...
Tamam sarhoştan vaz geçtik! Sarhoşun defteri okunmaz da sarhoşun rehberliğine ihtiyaç duyan, gençliğinden beri içki içenleri imansızlıkla suçladığı söylenen Dindar Başbakan'ın bu sinekten yağ çıkarma operasyonunu ne yapalım?
Kılavuzlarından sanatçı, sarhoş; akademisyen olan ise bir elektronik ileti ile aldığını söylediği sanal tehdîtle ödü kopacak kadar korkak!
Ve; "Durmak yok, yola devam!" öyle mi? Ve bu kervân, yola devam edecek öyle mi?
Neresinden bakılırsa bakılsın; "Anayasa değişikliğine bu Meclis hazır değil!" diye satır arasında sakladıkları, önce "Kürt açılımı" sonra sırasıyla "Demokratik açılım" ve "MİLLİ BİRLİK projesi" diye adlandırarak karanlığa çaktıkları sinyallerle, seçim işâreti veriyorlar!
Millî Görüşçüyken millet adıyla ifâde ettikleri ümmeti, "Millî Birlik" maskesiyle kamufle ediyorlar ve biz de yedik!.. Gün ola harman ola! Yüksekten düşmenin riski biliniyordur umarım. Demokraside, -araç olarak kullanmak ta dahil- çâreler tükenmezmiş. Yine demokraside yıllar çok kısa, bir günse çok uzun zamanlarmış!
Raconlu masalardan öğrendiğimizle de rehberi sarhoş olanın yolunu kaybetmesi mukadderdir vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN SÜTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: