Cuma, Ekim 09, 2009

SATIR ARALARI...

Saat başı değiştirilirken karmaşıklaştırılan, arap saçı sûni gündemi takipte, zorlanıyoruz. Yandaş medyayı izlemiyorum ama kocaman kocaman adamların, etkili enteller diye dayatılan aslında millet içinde en fazla küfre muhatap kişilerin, saatlerce yandaş ekranlarda, hararetle yaptıkları akıldânelikle uğraşmaya tenezzül etmeyeyim diyorum, bırakmıyorlar! Tahrîk olan bir tanıdık mutlaka arayarak; "Hocam! Ne diyooor?" diye ya okuduğum kitaptan, ya da çalıştığım konudan koparıyor beni!
Bu kadar aşureleştirilen, bilgi kirliliği ile sarılı aspragas sûni gündemler arasında, galiba asıl dikkat edilmesi gerekenler atlansın isteniyor! Hatırlayalım mı?
Mesela; Baykal, A. Gül'ün Meclis açılış konuşmasını tenkîd ederken Gül'ün Köşk'e çıkışını kolaylaştıranları yâni MHP'yi de adını vermeden tenkîd etti! Söylediği doğru ama siyâseten riskli! Çünkü; " -Tencere dibin kara! - Senin ki benden kara!" tekerlemesine dönmez mi bu iş! Bu sataşmaya cevâben Bahçeli; "Yasaklı Tayyip Erdoğan'ın yasaklarını kaldırttırarak Başbakan olmasını sağlayan CHP'de yaptıklarının nelere mal olduğunu bir gözden geçirsin!" derse ne derler?
Meselâ; Erdoğan parti kongresinde kendi düşüncesine ve Türk Kimliğinden rahatsız olan her kese göre "Türkiyeli"yi tarif ederken isimler saydı! Ama saydığı şahsîyetler ve isimler arasında; Türkiye'yi Haçlı işgâlinden kurtarıp camileri yeniden "minâresi süngü, kubbesi miğfer" eden, yalaka-îmansız din bezirgânlarını işgâlcilere duadan men eden, kellesini koltuğuna alıp sîne-i millete dönerek minârelere Ezan-ı Muhammedi'yi, gönderlere ay-yıldızlı Al Bayrağımızı iade eden bize göre Muhteşem Türk Atatürk, onlara göre Osmanlı Paşası Mustafa Kemâl niye yoktu?
Meselâ; Yıllarca yırtınarak, Türk Milliyetçiliğinin siyâseten temsilcisi MHP'nin, demokrat Genel başkanı tarafından icat edilen "Çiçek Bahçesi" tarifine itiraz ettik. "Mevsimlik nebâttan, gıdası gübre olan bitkiden Millet tarifi çıkmaz! Mozaiği kabul etmeyen biz, ancak renkli mermerin renkleriyiz." diye kendimizi parçaladık ama dikkate alınmadık! T. Erdoğan'ın mozaiği tarif ederkenki isimler de hatırlatılarak sorulduğunda Oktay Vural'ın; "Biz de Ne mozaiği ulaaan? Mermeriz mermer diyoruz!" cevabıyla gelinen noktayı niye atladık? MHP yanlışından mı döndü, yoksa MHP tavanında da tabandaki ayrışma mı gerçekleşti? MHP'nin son günlerdeki, aktif kişiliği Oktay Vural'la Genel Başkan arasında bir fikir farklılığı mı var? Yoksa ayrı bir kongre taktiği mi?
Meselâ: İstanbul'un kurtuluşunu kutlamak için cami minarelerine asılan, millî onurumuzu okşayan mahyalar kaldırıldı! Bu mahyalar; 86 yıl önce, Haçlı İstanbul'u işgâl ettiğinde de sökülmüştü! Millî Görüşçülerin, demokrasiyi tramvay edip gereken durakta ineceklerini söyleyenlerin, Yeniden Osmanlıcıların, İkinci Cumhuriyetçilerin, Ordu düşmanlarının, Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarına karşı açık savaş ilan edenlerin, siyâsallaşmış bölücülerin, çuval olup ağız ettikleri Bülent Arınç'ın; "Daha kapsayıcı olabilirdi. Eleştirilere katılıyoruz." yorumunu, bize Türkçe tercüme ve tefsîr edebilecek bir müfessir var mı?
Meselâ; hayatî derecede önemli bir satır arası: 1 Ekim 2009 tarihli, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg imzasıyla gönderilen raporun 73. maddesinde ki; "Özellikle Eylül 2008’de kurulan Hak ve Eşitlik Partisi adında ki yeni partinin ... manifestolarının ortaya konmasına karşı dikkatli olması ve bunları ortadan kaldıracak gerekli tedbirleri alması çağrısını yapıyoruz." talebinden, kim benim anladığımı anlamıyor?
Aşağıdan yukarıdan, yolun sonu mu göründü? Kabak çiçeği gibi açılıp saçılarak Haçlı'nın şehevî arzularını artıran demokratların inadına yeniden bağımsızlık sancağını açan kişinin anlı-şanlı-kahraman bir Paşa olması, Haçlı'yı korkuttu mu? Yoksa bu karmaşada duruşuyla Türk yürekleri ferahlatan Pamukoğlu, hedefe mi koyuldu! Her iki halde de Pamukoğlu'nun doğruyu yaptığı ortaya çıkmaz mı?
Demek ki "bıçakla çorba içilmiyor"muş değil mi?
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: