Cumartesi, Ekim 24, 2009

OYUNU BOZAN, KÖTÜ BORAZAN!

"Bu son şans, yoksa sil baştan olur." muş!
PeKaKa'nın yetkilendirdiği DTP adlı 'Sanal Parti' ile İçişleri Bakanı vasıtasıyla, gizlice anlaşıp gruplaşarak devlet otoritesini, demokrasiyi, insan haklarını, güvenlik güçlerine güveni, yasayı, hâkim-savcıları rencîde eden AKP grubunun Başbakanı, millî infiâl üzerine; siyâseten sokuldukları riskten, sıyrılmak manevrâsında!
PeKaKa'nın mermi harfli kitâbında, sanal parti DTP'nin molotof-taş-ateş harfli defterinde yazmadığını, bebek katilinin en kadim avukatından öğrendiğimiz "Şark kurnazlığı"na, Başbakan mecbûr kaldı!
Çocukken grup oyunlarımız vardı. Ekip başlarının, çocukları paylaşarak kurdukları ekipler arasında çok iddiâlı oyunlar oynardık. Her oyunda başaranlar ve başaramayan, başaramayınca ezilen, ezilince de mızıkçılık yapanlar olurdu. Oyun bozan mızıkçılar; "Oyunu bozan, kötü borazan!" tekerlemesiyle cezalandırılır ve birkaç gün oyuna alınmazdı. Fark ettirmeden çocukları
gözeten komşu amcalar, teyzeler de korodan, yüksek sesli tekerlemeyi duyunca müdahele ederlerdi.
Mızıkçıyı ayıplayarak evine gönderdikten sonra, tekerlemeci çocukları da; "Yeter, ayıptır." diye sustururlardı.
Başbakan; devlet yönetimini, çocuk oyunu zannetti galiba!
Rüyada mı gördüğü, kulağına gaipten mi fısıldandığı, Sâid-i Kürdî'den mi, Ahmet Kaya'dan mı, iki cihanda lekeli serçeden mi ilhâm aldığı bilinemeyen âni bir kararla; kürt açılımı, demokratik açılım, millî birlik projesi diye saat başı adı değiştirilen bir kurguyla; kendi grubundan seçtiği ekip ve sanal parti DTP ekibiyle, kuralları olmayan tehlikeli bir oyuna soyundu!
Bu oyunun kuralları yoktu veya bilinmiyordu! Kuralları bilinmeyen oyun da elbette bozulacaktı ve bozulması için bir mızıkçı şarttı. Sanal parti DTP, İmralı yol haritasını kurallaştırarak oynadı. "Güç bendeee!" zanneden Başbakan, oyun arkadaşı DTP'nin, PeKaKa kurallarıyla oynadığını, teslîm alınmak üzere olduğunu görünce ve bu kuralsız oyunun seyirci çoğunluğunu teşkil eden AKP Grubundan da itirazlar olunca, mızıkçılığa başladı!
Eve Dönüş Yasası'na göre, İmralı canisinin verdiği emirle düze inen; "Pişman değiliz. Sayın önderimizin emriyle, bedel ödemeye hazır ve barış elçileri olarak geldik. TeCe'den ve AKP'den isteklerimiz de şunlardır." diye 9 maddelik notayı okuyunca; devlete, millete, hukuka, siyâsete, cumhuriyete ve yasa uygulayıcı hakim-savcılara kafa tutanların zorla kahramanlaşmaları üzerine, geri adım attı!...
Yıllardır sürdürülen hataların en büyüğü buydu! Hatanın tahribâtı büyüktü! Son olarak adı "Millî Birlik Projesi" koyulan kuralsız oyun, millî birliği hiç olmadığı kadar tehdît ediyordu!
Hukuk devletinin olmazsa olmazı adâlette adâletsizlik yapıldı! Terörist, sâbit ikâmet adresi Kandil Dağı olan, pişman olmadığını, İmralı'nın emriyle barış elçisi olarak geldiğini haykıranlar Hukuk çâresizliği ile serbest bırakılırken, apo resimli gazete sallayana, ceza verdirildi! PeKaKa'lılık, teröristlik, bölücülük, Mehmetçiğe kurşun sıkmak suç değil; resmî kamu araç ve imkânlarıyla teröristlere karşılama törenleri, çadırlar, araç konvoyları kurmak suç değil, gazete sallamak suç!
Hayatlarının en güzel dönemlerini, teröristlerle mücâdeleyle geçirmek suç! Üstün hizmet madalyalı, anlı-şanlı Paşalar, Kurmaylar tutuklu! Atatürk'e, vatan ve cumhuriyeti mîras bırakan şühedâya sadâkat; devlete, Bayrağa, Türk milletine bağlılık suç! Milliyetçi-ulusalcı, sâbit ikâmet adresli kişiler tutuklu! Teröristler, câniler, zorba galip edâlı barış elçileri serbest!
Şehît Ailaleri'nin, Gâzilerin demokratik haklarını kullanmaları suç, onlara biber gazı-cop; bu sâdık millet evlâtlarını şehîd eden, uzuvlarını alan kalleşlere resmî törenler, havaî fişekler, davullu zurnalı karşılamalar: Demokratlık, millî birlik!
Silah arkadaşları Paşalar cezaevindeyken demokratlaşan Genel Kurmay Başkanlığı'nın benimkiyle eş değer bir yaptırım gücü olan; "Asla kabul edilemez!" beyanatına rağmen hazmede-hazmettire hainler, bölücüler, teröristler, mehmetçik katilleri alçaklar; ayaklarına götürülen hakimler eliyle serbest!...
İnfiâl zirvede! "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyen Türklerin gözleri dağlara yönelince, mızıkçılık yapan çocuk misâli; ".... yoksaaaa sil baştan olur." muş!
Hadi ordan! Oyunu bozan, kötü borazan!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: