Salı, Ekim 27, 2009

KONGREYE DOĞRU...

Herkesi adaylığa çağıran ama ülkücülerin adaylığına asla izin vermeyen ve sokağa yasakladığı taraftar gençliğini Ülkü Devlerine saldırttıran Bahçeli, birkaç gün kala bütün milleti kongreye ve sonrasında da hayâli mitinglere dâvet ediyor!
Ülküdaşlıkla, taraftarlık arasındaki uçurum ölçekli fark, maalesef yok edilmiş! Aylardır iltifat ve teşekkürler yanında tazyîklere hatta tehdîtlere muhatabım. Gönüldaşlarımı üzmemek adına becerebildiğimce ilgisiz davrandım! Ama yetti artık!
Doğru insanın yapması gereken ve normal işlerin erdem diye tarif edildiği, erdemsiz günlerdeyiz!
Birini tenkîd ederseniz sizi hemen bir yerlerin adamı ederler! Bunu yapamasalar hain der kenara çıkarlar! Bu ithâmı kolayca yapanlar; "Aynaya bakan kendini görür." den de habersizler!...
Bu memlekette, 1980'li yıllarda; "Senin katilin, benim katilim." yarıştırıldı! Her iki hasım grup ta, kendi arkadaşlarına kahraman dedi. Garip ve doğrudur ki 12 Eylül 1980 öncesinin can alanları da, can verenleri de gerçekten kahramanlardı.
1990'lı yıllarda; "Senin hırsızın, benim hırsızım..." yarıştırıldı!
2000'li yıllarda ise maalesef; "Senin hâinin, benim hâinim" yarışı başlatılmış! Ne yana dönseniz hâin doldurulmuş!
*Bu memlekette birileri; karşıtlarını hâin ilan etmeden önce, ilk ABD'de telâffuz edilen, sonra Türkiye'deki müstemleke valisinin seslendirdiği sonra da Bahçeli'nin, tek başına aldığı erken seçim kararının, AKP'nin oluşması senaryosunun gereği olup olmadığını, izaha mecbûr değil mi?
*Bu memlekette birileri; birilerini hain ilan etmeden önce son seçimlerden 1,5 yıl önce, ABD büyük elçisinin, herkesten önce ziyareti ve parlemanto dışındaki MHP Genel Başkanına; "Sayın genel başkan, sizinle çok uzun süreli birlikteliğimiz olacak." şeklindeki buyruk temennî(!)sinin, ne anlama geldiğini, açıklamak zorunda değil mi?
*Bu memlekette birileri; birilerini hain ilan etmeden önce, daha millet vekilleri mazbatalarını almamışken meclise girileceğini açıklayarak A. Gül'ün Köşk'e çıkmasına engeli ortadan kaldırış sebebini açıklamaya mecbûr değil mi?
Duyarlı, yiğit Türkler; sizlerden çok önemsediğim bir ricam var. Seçim sath-ı mailinde yetmişe yakın ilimizde miting yapamayanların, parti kongresine günler kala yaptığı miting davetlerine, inanıp inanmadığınızı Allah rızası için ulaştırın Balgat'a! Seslenin ki belki delegeler de duyarlar!
Ülkü Ocaklarına sokağı yasaklayan ama genel başkan adaylarına saldırtan, anti demokrat Çiçek Bahçesi seracısının yanlışlarını söylemenin adı her neyse, bu fiili işlemeye devam edeceğim!....
Hayatımızın hiç bir yerinde olmayan ve kuşağım ülkücüler üzerinde zerre kadar hakkı olmayan Bahçeli'nin hatalarını söylediğimiz için taraftarlara göre neysek, buna yüksünmeden devam edeceğim! Çünkü bu karşı duruşla, Başbuğum'a, ülküdaşlarıma ve şühedâma sâdık kaldığım inancındayım.
Bahçeli ve yol Arkadaşlarına muhalif olarak, birbirimize can borçlu olduğumuz ülküdaşlarımla birlikte duruşumu, isteyen istediği gibi yorumlamakta serbesttir! Milletine, devletine, teşkilatlarına sadâkati, Başbuğ'dan tescilli bir mücadele adamına; sadece genel başkanlığa aday olduğu için hâin diye ve tekbîrlerle saldıran karakterleri de milletin ve ülkücülerin vicdanlarına havale ederim.
Dostlar; ya ilgilenmeyeceksiniz, ya da doğruları geciktirmeden söyleyeceksiniz. Hür akıl ve vicdân böyle emreder. Sen, ben susarsak ülkücülüğümüz mü kalır? Alinin, velinin genel başkanlığından bize ne? Kime ne?
Bizim gibi duramayan, tavrı bize benzemeyen, bizimle tokalaştığında elini yıkayıp üç kolonyalı mendille silen ama PKK'nın siyasal uzantılarıyla tokalaşıp 10,5 saat rahatsız olmayanın, biz sanal tehditler alırken PeKaKa'lılar ve işbirlikçi Karen Fogg çocuklarınca alkışlanan birinin diplomatik-demokratik uzlaşmalarından bize ne?
Ülkücüyüm diyen MHP delegeleri, bu sözüm özellikle size; Önce ülkücülerin adaylığının yasaklandığı bir kongre, sonra miting vaatleri!... Niye önce mitingler, arada da kongre değil? Biz ve millet de inanalım değil mi?
İsteyen istediği gibi yorumlamakta serbesttir. Teröristten, bölücüden, hâinden millet-devlet düşmanlarından esirgemediğimiz bu canı, elbette ülkücülerden, hiç esirgemeyiz! Biz ölümü, binlerce ülküdaşımızla binlerce kere öldürüp gömdük!...
"Ve dirildik ölümü öldüren bir ölüşle." dedikten sonra da susarsak namertiz!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: