Çarşamba, Ekim 20, 2010

BİR DOKUNUP BİN İŞİTMEK...

Bu gün, bir okurumuzla; "Söz ortanın..." düsturuyla söyleşeceğim.
"Gıybet ve dedikodu almış başını gidiyor! ... Hayın olmak kolay mı? Camianın övgüsüne mazhar olmak bu kadar kolay mı? Kıyas ve kıstas yapan kardeşlerimiz, hangi bilgi ve tecrübe ile refarans vermeye kalkıyorlar? Nefis tatlı; şikâyet, tenkit kolay!... Taşıdığımız vebale layık olmak adına, sorumluluk almak ''ateşten gömlek''... Osmaniye'de yaşamaktayım. Üç-beş kişi bir araya gelsek beş-on cümlelik muhabbet esnasında birisi; ''Ben Devlet Bey'in yerinde olsam....'' diyor ve sohbet, tartışmaya dönüyor! Biz kendimiz olsak yetmez mi? Herkes şu, bu olmak zorunda mı?" diyor selam ve iltifat gönderiyor Sevgili F. KUYULU...
İlgiye teşekkürler. Dilimiz aynı, olaylara tavrımız aynı. Dilimiz bir olduğu için "leb" demeden leblebi anlıyor, anlatabiliyoruz. Amacımız, öküz altında buzağı aramak veya tekeden peynir çıkarmak olsa, -oy yüzdelerinden hareketle- BBP'ye ayıracak zaman kalır mı? Millî akılla işbirlikçi kurnazlığa yer değiştirmiş olsak dev ihâleler, dünyalıklar paylaşılırken canımızı gönüllü ateşe atar mıyız? Allah'a kulluğu, bütün mevki ve makamlara tercîh ederek Vatan-millet-devlet bütünlüğü, Ezan-ı Muhammedî'nin minarelerde ilelebet inlemesi, Bayrağımızın ebed-müddet dalgalanması uğrunda, önce ölmek yarışına girilir mi?
Biliriz ki: Her ülkücü; hem milliyetçi, hem vatansever, hem dindardır. Ama her dindar, milliyetçi ve vatansever değildir. Her milliyetçi, ülkücü ve vatansever değildir. Her vatansever de milliyetçi, dindar ve ülkücü değildir! Bunlar, kişisel tercîhlerdir.
Şühedâ emâneti Vatan ve Devlet'in başına bütün belâlar, siyâseten örüldü! Çârenin de siyâsette olduğuna inanırız. Birilerinin kurtarmasını beklemek, köle zihniyetidir. Allah'a teslîm olmuş, "Allah var, ne gâm var." tevekkülü ile Allah'tan korkan yüreklerinde başka hiç bir korkuya yer kalmamış insanların siyâseti ile kurtuluşa inanan bir Türk Milliyetçisiyim, Ülkücüyüm.
"Kendimiz olsak yetmez mi?" soru cümlesinin altına gözüm kapalı imza koyarım. Aklına hürriyetini verememiş, vicdânı ipotekli kişiden çâre çıkar mı? Allah'a sığınıp, kendinde güç vehmeden zûlüm birlikteliklerine kafa tutmaktansa, kurnazca güçlüden yana olanların, eyyâmcıların yaptıkları millî siyâset olabilir mi?
Milliyetçiliğin kucaklayıcı bütünleyiciliğini inkâr ederek hem de Hilâfet bizdeyken denenmiş "ümmetçilik" arkasına saklanmanın; ümmetçilikten de geçtim cemaatçilik adıyla dini ve milleti bölüp-parçalamanın, av köpeği misali tüfeklinin yanında kuyruk dikmenin, millî meselelerimize çâre bulması mümkün mü? Veya başımızdaki bütün musîbetlerin sebebi bu eyyâmcılıklar, bu siyâsi renksizlikler değil mi?
Övülen ve dualı asîl Türk milletinin bir ferdi olarak yaratıldığımıza şükrederek ve Türk yaratılışımızın hikmetine uygun davranarak Allah'a kulluk varken BOP Eş Başkanları'na, Haçlı'ya teslîmiyetin millî akılla izahı mümkün müdür?
İtirazımız bunlaradır! İtirâzımız; "Azîz milletim!" diyerek millî mensûbiyeti dîn ile maskeleyip; "Aslını inkâr eden haramzâdedir." diyen Hz. Ali(r.a.)'ye muhalefet edenleredir! İtirâzımız; "Tevhid'de birlik var. Muhammedün Resulullah demesek te olur." diyerek Haçlı'ya destek veren "Haçlı Müslüman"laradır!
Terk ettiklerimizle ve terk ederek eskiyenlerle asla işimiz olmaz ve onlara ayıracak zamanımız da yok!...
Dertli, söyleğen olurmuş! Bir dokunup bin işitmek bu olsa gerek!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: