Perşembe, Ekim 28, 2010

MİLLETE TÜRKÇE SESLENİŞ...

Türk Milleti!
Türklüğü ile iftihâr edenler kadar; utananların, Türk'ten tokat yemişlerin, İslâm sancaktarı Türk Akıncı beylerini yüzlerce yıldır unutamayanların, dînin arkasına saklanıp dilini inkâr eden haramzâdelerin, aslını inkârda ma'zûr korkakların, ucuz işbirlikçilerin, Haçlı Müslümanlar'ın elbirliği ile saldırısına muhatap olan vakûr Milletim!
Okumuşuna-câhiline, öğretmenine-öğrencisine, şeyhine-müridine, inançlısına-ateistine, mü'minine-münâfıkına, askerine-siviline, hukukuna-suçlusuna, işçisine-işverenine, rençberine-sanayicisine, yaşlısına-gencine, erkeğine-kadınına, velhâsıl hepinize sesleneceğim!
Türkmenine, Çerkezine, Boşnakına, Gürcüsüne, Zazasına, Kürdüne; kendini Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı ve "Anayasal Türk" hisseden gayr-ı müslîm Kardeşlerimize sesleneceğim! Hiç bilmeyi gerektirmeyen düz mantıkla sorup düz mantıkla cevap arayacağım!
Allah rızâsını , inanmayanlara karakterlerinin gereğini yerine getirmelerini ricâ ederek sesleneceğim! Okuyanların bilgilerine, okumamışların dinledikleriyle hafızalarına müracaat etmelerini yalvararak rica edeceğim!
Îmanmetre olmadığını; Allah'ın kimseye, kimsenin îmanını ölçme ve sorgulama hakkı vermediğini bilerek îman ehli, mütedeyyîn herkese soracağım! Eserleriyle, ilm-i hâlleriyle, Kur'an tefsirleriyle dünyalarını değiştirmelerinin üzerinden on yıllar geçmiş olmasına rağmen kalıcı olmuş, ölümsüzleşmiş kanaat önderlerinden bahisle günün kanaat önderlerine soracağım!
Tarihin kalem erbâbı ile silah erbâbını sorgulayıp yargılamaktan vazgeçmediğini; iyilerin dualarla, kötülerin lânet ve beddualarla hatırlanmasını sağladığını hatırlatarak bir kara dönem yaşayan bizim de yarın sorgulanıp yargılanacağımızı; yaptıklarımızla, özellikle bıraktığımız sözlerimizle dua veya bedduâ ile yâd edileceğimizi vurgulayarak soracağım!
Elmalılı M. Hamdi Yazır'la, M. Akif Ersoy'la, son Halife Abd'ül Mecîd'le, son Şeyh ül İslâm'la, hatta Teşkilat- Mahsûsacı Saîd-i Nursî ile müktesebâtını yarıştıracak kaç kişi var günümüzde?
Şeriat hükmüyle yargılayan kadıların, fetvâ makamı Şeyh ül İslâm'ın, dünya Müslümanlarının dîni lideri Halîfenin olduğu; tarif ve görüntüye göre İslâm'ın hayatın heryerine nüfûz ettiği bir sistemde Haçlı; başkenti işgâl etmiş, cami imamlarından kilise papazlarına esas duruş alabilmiş, camilere işgâl kuvvetlerinin atları çekilmiş, şımarık gayr-ı müslîm tebaa mihraplarda dansöz oynatılabilmiş, tersânelere girilmiş, ekonomi düyûn u umûmiyeye teslîm edilmiş, ordumuz terhîs edilmiş, vatan toprakları Haçlı arasında paylaşılmışken; bu insâfsız, zorba, talancı, dinsiz işgâlcilere baş kaldıranları, hangi sebeplerle sorguluyorsunuz?
Kurtarabildikleri kadar vatan toprağında Al-Bayrağı dalgalandırdıkları için mi? Ezân-ı Muhammedi'yi yeniden minârelerde inlettikleri için mi? Müttefik(!) Haçlı'yı geldiği gibi gönderdikleri için mi? Osmanlı'nın borcunu üstlenerek düyûn-u Umûmi'yi kovup millî ekonomiyi gerçekleştirdikleri için mi? Camileri yeniden imam ve cemaate, kışlaları yeniden mehmetçiğe açtıkları için mi? Yüz yıllarca tebaamız olmuş Suûdiler'in Peygamber(s.a.v.)'imiz Efendimizin kabr-i şeriflerini yıkma teşebbüslerine, Cihan Harbi yorgunluğuna rağmen; "Tek taşına el sürerseniz orduyu güneye gönderirim!" tehdîdiyle sahip çıktıkları için mi? Niye? Niçin? Hangi davranışlarından, hangi cihaddan geri kaldıklarından dolayı sorguluyor, yargılıyorsunuz?
Dînin ve îmanın gereği, 21.yy. Haçlısı ile işbirliği midir? Haçlı'ya dua ederek yüzlerce yıl tebaamız olmuş müslümanların katline seyircilik midir? Kur'an hükmüne göre; "Onlarla dost olan onlardandır." tarifini duyurabilmek için başka ne yapabiliriz?
Allah(c.c.)'a küstünüz mü yoksa Allah'tan da korkmuyor musunuz artık?
"VE TEVEKKEL A'LALLAH" (Vekîl olarak Allah yeter.-Ahzâb-3)
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: