Çarşamba, Ekim 06, 2010

MEŞRÛ MÜDÂFAA, NE ZAMAN?

Kavgada; yaralının yapabileceği en meşrû müdâfaa, öldürmektir! Çünkü öldürmezse ölecektir! Savaşta; en meşrû müdâfaa, taarrûzdur! Çünkü taarrûz etmezse, saldırmazsa yok olacaktır! Ticârette; en meşrû müdafaa, rakîbi yoketmektir!
Meşrû müdâfaa, Yasal savunma demektir. Yani hayatta kalabilmek için öldürmenin yasallığı, yenilmemek için karşı orduyu yok etmenin yasallığı, iflâs etmemek için rakîp kuruluşun yok edilmesinin yasallığıdır!...
Bu yaşamsal yok etme hakkı, dünyanın her yerinde ve her sistemde vardır. ABD; meşrû müdâfaa hakkını kullanarak Viyetnam'a, Afganistan'a, Irak'a gider! Rusya; meşrû müdafaa hakkını kullanarak bir askerinin karşılığında iki bin sivil Gürcü'yü katleder, yıllardır Çeçenistan'da soykırım uygular! Çin; aynı hakla Türkistan'a soykırım uygular!
Diğer Avrupa ülkelerinde de benzer uygulamaları görürüz!
Bu meşrû müdâfaa hakkı; yahûdileri topluca yok eden Almanlar için, Cezayir'de soykırım yapan Fransız için, Yeni Dünya'da Kızılderilileri-Yerlileri soykırımla yok eden ABD'liler için hep vardır ve geçerlidir!
Bu hak; sadece yüzlerce yıldır müslümanlık adına tek başına savunma yapan, Haçlı Seferleri'ni tek başına göğüsleyerek püskürten Türk'e tanınmaz!
Kendilerinden olmayanları yok etmenin adına, meşrû müdâfaa diyen Avrupa ve Okyanus Ötesi ülkelerinin birleşerek, ordularını birleştirerek yaptıkları yok etme/imhâ etme saldırılarının, Haçlı Seferleri'nin meşrû olmadığını yani yasal olmadığını, hatta âdil olmadığını anlatmanın-anlatabilmenin tek yolu, bu birleşik saldırıyı meşrûdan da meşrû bir hakla yok etmektir!
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, tarih ve dünya nazarında suçlu bulunan Avrupalılar; yeniden meşrû müdâfaa haklarını kullandıklarını söyleyerek bu kere ordularını değil ekonomik güçlerini birleştirdiler! Aralarındaki sınırları, göstermelik bir hâle sokarak para birliğine girdiler. Adlarını Avrupa Birliği ettiler.
Aynı coğrafyayı paylaşıyorlar, dinleri ortak, dilleri birbirine girerek nerdeyse tekleşti. Kendi anayasalarını lağvederek ortak bir anayasa kabul ettiler. Bu birliğe Avrupa'dan olmalarına rağmen iki devlet uymadı, ABD ve İngiltere...
Avrupa'dan sayılmalarına rağmen bu iki ülkenin, kendi aralarında özel ortaklıkları var; her iki ülke de Avrupa'dan Okyanusla ayrılıyor. İkisi de Hıristiyan, ikisinin de dili ingilizce, ikisinin de dünya hakimiyeti hayâlleri var! Nereye giderlerse birlikte gider, paralarını ve yasalarını uydurmadıkları halde Avrupa Birliği ülkelerinin lejyonerlerini de kendileriyle birlikte sürüklerler!
Okyanus Ötesi ülkeleri ABD ve İngiltere'nin, AB ülkelerini de saflarına alarak, üçüncü bin yılda hedef seçtikleri coğrafya belli; Asya! Büyük Ortadoğu Projesi adıyla başlatılan, Fas'tan Afganistan'a kadar 22 ülkenin sınırlarını değiştirme planlarını, yıllardır söylüyorlar! Bu 22 ülkenin arasında; Birinci Dünya Savaşı'nda yok edilmesi yarım kalan; bankalarına el koyulmuş, tersânelerine girilmiş, ordusu lağvedilmiş, pay-ı taht'ı işgâl edilmiş olmasına rağmen yok edilememiş olan Osmanlı, daha doğrusu koca imparatorluk molozlarından adeta patlayan bir volkan gibi çıkan Türkiye Cumhûriyeti de var!
Gariptir, çok acayipten de acayiptir ki şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin Hükümetinin Başbakanı, Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş Başkanları'ndan birisi! Bütçe, dolarla bağlanıyor! Ordu NATO'ya girdi gireli kendi başına davranamıyor! Cumhurbaşkanı, Meclis açılışında; "Biz düzeltmezsek birileri gelir düzeltir." diyor! Bir kısım siyâsiler NATO'yu, bir kısmı Birleşmiş Milletler'i çağırmayı demokratlık sayıyor!
Meşrû müdâfaa, bugün değilse ne zaman?
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ TÜRK'ÜM DEMEYEN."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: