Pazar, Ekim 31, 2010

LİSÂNIN TÜRBÂNI...

Dîni türbanlayıp maske edinenlerce, şimdi de dilin türbanlanması gayretleri başladı! Hemen itiraz etmezsek geç kalırız!
Yerel bir köşe yazarı, Erzurum'dan; "Beni Kategorize Etme!" diye feryâd ediyor ve bu, asla türban bağlamayacak olan bir erkek! Lâ havle!...
Her sabah güne, millî ses dediğim Yerel Köşe Yazarları'na bakarak başlarım. Bu yazarlardan bazılarını çok önemserim. Bu nâra atan yerel yürek te önemsediklerimden! Yerel konuşur-yazar. Ana diliyle yani Türkçe yazar! Gene Türkçe yazmış ama Arapça-Baas'ça-AKP'ce, dinden-dincilikten geçinenler gibi seslenip hakâret etmiş nedense!
Saldırılarının muhatabı olmadığımız için alınmadım, incinmedim ama şaşırdım! "Bu gürûh ... dini tartışır, namazı tartışır, ibâdetin yapılacağı dili tartışır, kurbanı tartışır, başörtüsünü tartışır ... Allah kendi gönderdiği kitapta kendisine Allah derken bunlar inatla ve kasıtla tanrı kelimesini kullanırlar. Yani Allah’ın kendi kendine koyduğu ismi bile değiştirmeye çalışırlar." diye feverân etmiş! "Desem dile düşürürler, demem adını adını" mantığıyla, insafsızlık olmasın diye adını vermeyeceğim!
Benzer bir sürü AKP vuvuzelâsı olduğu için, kim alınırsa üzerine kalmak gibi bir gücü olan sözü, ortaya söyleyeceğim! Dinden geçinenlerin, Allah İle Aldatanlar'ın, sahne starı pilli-ampüllü gece güllerinin, serçelerin ve "muhafazakâr eşcinseller"in rehberlikleri ile tabana indiklerini söyleyenlerin, bu feverâna benzer ağızdan yellenmelerini o kadar dinlemek zorunda kaldık ki tam alıştık derken Erzurum'dan gelen bu sese şaşırdım!
Bu sesi önemsiyorum çünkü! Bu ses yerel ve bana göre millî çünkü! Mahalle baskısına direnememiştir diye hem O'nu, hem de kendimi tesellî etmek istedim, kendimi iknâ edemedim!
"
Allah kendi gönderdiği kitapta kendisine Allah derken bunlar inatla ve kasıtla tanrı kelimesini kullanırlar. Yani Allah’ın kendi kendine koyduğu ismi bile değiştirmeye çalışırlar." demeseydi; Farsça Hüdâ, Arapça ilâh, süryânice Laha, Arâmice Alâha, İngilizce God, Almanca allmächtige- gott, Fransızca (le)dieu-le créateur denmesinden rahatsız olunmayıp sâdece Türkçe Tanrı denmesine itirâzını, görmezden gelecektim!
Kimi başını örter, kimi örtmez. Kimi başını örter kıçını açar, kimi başını da kıçını da örtmez. Kimi başı açık olmasına rağmen bedenini sapık erkeksi bakışlardan sessizce sade kıyafetiyle sakınmayı becerir, kimi başını sıkı sıkıya dürümlerken bedenini ve kalçalarını dar pantolonlarla çıplaktan daha dikkat çekici hâle sokar, kime ne? Kim, kendini nasıl ifâde etmek, nasıl teşhîr etmek istiyorsa onu yapar, kime ne?
Bahsettiğimiz bütün bu işleri, kendini istediği gibi ifâde etmek isteyen, bedenini istediği gibi teşhîr etmek veya sakınmak isteyen kadınlar yapar ama münakaşasını erkekler sürdürür!
Bu kadınsı münakaşaları, sadece kadınları ilgilendiren bu konuyu, "muhafazakâr eşcinsel"ler yapsa gene kabullenirim ama erkekliğe toz kondurmayan, Allah'ın Kur'anda; "Ya Eyyühennâs" diye seslenirken kadın diye ayırmadığı insanların kıyâfetleriyle ilgilenen muhafazakâr adamların; türbandan başlayıp Türk'ün Türkçe "Tanrı" demesine atlamalarına itirâz etmezsem çatlarım!
Türk'ün Türkçe düşünüp Türkçe konuşmasına; "O'nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Rûm-22" diye Kur'an da belirterek ruhsat veren; Ulu Tanrım'ın, Görklü Tanrım'ın, Çalabım'ın hikmetine kafa tutmayı mahâretten sayan dil ve idrâk özürlülere itirâz etmeseydim patlardım!
Sözümün muhatabının, haberi olursa bu dostâne uyarımı dikkate alarak incittiği Müslüman Türk gönüllerden özür dileyeceğine de inandığımı ve; "Türklüğün vicdânı bir/ Dîni bir, vatanı bir/ Fakat hepsi ayrılır/ Olmazsa lisânı bir." diye Gökalpçe seslenerek;
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: