Çarşamba, Ocak 11, 2012

ADÂLETİN BU MU KALKINMA PARTİSİ?

Yıllarca promosyonla milleti aldatan oğluna gazetecilik yaptırmaya çalışan Nazlı Ilıcak'a, promosyon diye adâlet dağıttırılmaya başlanmış!
Gazetecilik adıyla promosyonla yapmak istediğini, -şâibelere rağmen- kabûllenmek zorunda kalmıştık ta; adâlet promosyonunu, kim adına ve ne uğruna yaptığını, anlayabilmek zor!
"Nazlı Ilıcak; 'Benim edindiğim bilgiye göre önümüzdeki duruşmada sanıkların eksik kalan sorgularıda yapılacak ve önemli bir kısmı serbest kalacak aralarında Müyesser Yıldız, Ahmet Şık ve Nedim Şener'in de olduğu gazeteciler özgürlüklerine kavuşacak.' dedi." ( www.internetajans.com/haber/ilicaktan-oda-tv-mujdesi-haberi-3996h.html )
Gazetecinin ve habercinin, haber kaynağını söylememek hakkıdır! Bu hakkı aklımda tutarak habere bir daha bakıyorum: "... edindiğim bilgiye göre önümüzdeki duruşmada ..." Bu bilgi, mahkeme kâtibinden edinilemez!
Çünkü kâtip, yargıçın kararını, ancak yazdırırken öğrenebilir. Bu bilgi, mübâşirden de öğrenilemez!
Bu bilgi, ancak ve ancak mahkeme yargıcından öğrenilebilir!
Ilıcak, mahkeme yargıcından bilgi alabilecek konumdaysa; aynı zamanda yargıcı etkileyebilecek, hatta karar dikte ettirebilecek bir konumdadır ki; Ey vaaah ki ey vah!
Adâlet, mülkün temelidir yâni adâlet devletin temelidir diye bilir inanırız! Adâlet dağıtan kürsüdeki yargıç, kararını gününden önce birine söylerse veya vereceği kararda birilerinin vesâyeti varmış gibi bir duruş sergilerse; C. Savcılarını, avukatları, parti genel başkanlarını, gazetecileri, yazarları, muvazzaf veya emekli generalleri, hatta emekli Genelkurmay Başkanı'nı tevkîf edecek kudretteki yargıçların temsîl ettikleri hukuk, zann altında kalmaz mı?
Veya düşüncesinden, yazılmamış kitabından dolayı yazarları, parti genel başkanlarını; bütün terfîlerini AKP Hükümetleri döneminde alan, Genelkurmay Başkanlığı atanmasında AKP'li Başbakan ve AKP'den seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın onayı olmasına rağmen, görev süresince "ileri demokrasi"ye verdiği katkılarından dolayı adı "AKP Generali"ne çıkmış birini, emekli olduktan bir buçuk sene sonra tevkif eden Yargıçlardan şüphelenilmez mi?
Veya adâleti siyâsi vesâyet altına aldığı izlenimi veren güçe vekâlet ediyormuş pozu veren Nazlı Ilıcak'a bunu soracak yetkide bir Cumhuriyet savcısı yok mu?
Bu arada, habere inandığım için 23 Ocak'ta tahliye edileceğini öğrendiğim Kürt Kızı Türk Milliyetçisi Müyesser YILDIZ'a eğilmeden geçirdiği sınav için, şimdiden geçmiş olsun! Gözaydınlığı vermiş olayım bâri!
Adâletin gücü; Devlete, yasalara sâdık insanlara mı yetiyor? Suçumuz veya demokratik eksikliğimiz; silahsız, molotofsuz, taşsız, sopasız gezmemiz mi?
Neyle suçlandıklarını veya suçlanacaklarını bilemeyen sayısız tutuklu gazeteci varken, mahkeme sürdüğü için lehte veya aleyhte birşey yazmak, konuşmak yasakken Ilıcak'ın; "Edindiğim bilgiye göre" diyerek gününden önce ahkâm kesmesini nasıl yorumlamalıyız?
Birbirini ihbâr eden edene! Elinde kalem, önünde mikrofon, yandaş gazete veya ekranlarda tevkîf sıralaması yapan yapana, işâret edilenler de tutuklanıyorken, muhalif gazetecilere bazen fısıltıyla, bazen açıkça "Sıra sende!" tehdîtleri yapılıyorken, "Adâletin bu mu?" diye kulak patlatan fısıltı sloganı, buradan haykırmam mı?
Delişmen, yanlış kuralları ahlâkı rencîde etmeden altüst eden, cevvâl gazetecileri çok seviyorum ama kulağa girenlerden, yalakalardan, birilerine yaslanarak kendilerinde güç vehmedip ağızlarından, kalemlerinden salyalar saçan "Dolma Kalemler"den ise iğreniyorum! Kalemlerini kırmaya gücüm yetmediği için çoğu kere kalemimi kırasım geliyor!
Biz yazınca, milletin dikkatini çekince "muhbîr"oluyoruz ama asıl antenler, kirâlık dolma kalemler "İleri Demokrat" olmuyorlar mı, aklım-vicdânım isyân ediyor! Ve kulak patlatan fısıltı sloganı, "MEYDÂN"ıma taşıyorum; "Adâletin bu mu Kalkınma Patisi?"
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ, TÜRK'ÜM DEMEYEN"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: