Cumartesi, Ocak 07, 2012

SÖZ DİNLEMEYENİN SÖZÜ DİNLENMEZ!

17 Şubat 2009'da Türk Milliyetçisi biri; "Bu gün ulusalcıların, devrimcilerin, sosyal demokratların, liberallerin ve 'demokrasi treni' yolcularının müsaadeleriyle neden Türk Milliyetçileri olmadan olmayacağını, neden Türk Milliyetçiliğinin Türk Devleti'nin nabzı olduğunu belli etmeğe çalışacağım." demiş, bir habere itiraz etmiş;
"Amerika'daki bir avuç Türk vatandaşımız; Beyaz Saray'ın önünde, AKP'yi, yani mevcût hükümetimiz(!)in uygulamalarını protesto etmişler! Onlar, Barak Obama'nın gözüne yalakaca girebilmek için, Beyaz Saray önünde; 'Türkiye laiktir laik kalacak.' diye bağırırlarken, 'Teokratik baskıya son.' diye yalakalaşırlarken, 'Bir dakika, Türkiye’deki adalete ne oldu?' diye bağırırlarken benim aklıma; ... sağlığında çok küfrettiğim ama erkekçe ölümüne ağladığım Saddam'ın heykelini terlikleriyle döven, kapı köpeği Araplar geldi!" demiş! Devâm etmiş; "Baş danışmanının ABD'de; 'Bu adamdan istifâde edin! Foseptiğe süpürmeyin!' diye yalvardığı günlerde, ABD'de yaşayan bir haber kaynağım; 'Sana bir haberim var. İlk sen yaz! Amerika Tayyip'ten vaz geçti!' diye fısıldamıştı. Ben de yazmıştım; 'Ne ABD'ye, ne de hiç bir güce benim yönetimime müdahele hakkı vermem! ABD'nin vaz geçtiği Tayyip'i şimdi ben inâdına tutarım!' diye nâra atmıştım!..." Deyip devam etmiş;
"Bir önceki Genel Kurmay Başkanımız'a; 'Paşam! Siz sınırlarımızı koruyun. ... Allah korusun ölürseniz şehîdimiz, kalırsanız kahramanlarımız olun! Siyâseti, deneme yanılma yoluyla doğruyu buluncaya kadar bize, millete bırakın.' diye seslenişimizdeki, millî duruşumuzu fark ettirebildik mi artık? Deniz Feneri yandaşları; 'Kendim ısırır, köpeklere yalatmam!' diye hırlamışlardı! Şimdi ben Türkçe diyorum ki; Ben ısırırım ama ne AB'ye, ne ABD'ye, ne de Haçlı'ya saçının teline dokundurtmam! Ben erkim, ben Türk'üm! Günü geldiğinde ben yargılar, ben asar ve ben ağlarım!... Sandıkta, ilk durakta bindiği 'demokrasi treni'nden indiririm! Çünkü ben hür akıllı, hür vicdanlı, bağımsızlık karakterli bir Türk'üm. Demokrasi Treni yolcularına, demokrasi duraklarında, bir beyaz mendille; 'Anca gidersin!' diye el sallarım!..." Diye bitirmiş feryâdını!
Yine aynı Türk Milliyetçisi, 22 Şubat 2009'da, devrin Genelkurmay Başkanı'na; "İlker Paşa'm! ... Tamamen sivil insanların, sivil çocukları olmamıza rağmen bize; 'Su uyur, düşman uyumaz!' diye öğretilmişti. Bir Türk'ün dünyaya bedel olduğunu da öğrenmiş ve inanmıştık. Bizim kuşakta hâlâ bu inanç dipdiridir." demiş, devâm etmiş; "Siyâset lümpenleri, kıravatlı mafyalar, îmanlı-imansız soyguncular, hortumcular ise basın ve medya aracılığı ile halkın (onlar millet demezler!), askerin vesâyetinden şikâyetini söylerler ha bire! ... Bendeniz de defâetle; 'Asker kışlada, imam camide kalsın.' diye seslendim. Hatta, emekli Paşalarımızın siyâsetle ilgilenmelerine; 'Biz memleketi, emekli olduktan sonra vatan kurtarmaya soyunanlardan kurtardığımız gün kurtarırız.' dedim. ... Paşam! Türk Milleti olarak, yeni bir Boğazlayan Kaymakamı olayına tahammülümüz yoktur!... Hukuksa hukuk, yargılamaysa yargılama, hukûken imkânı ve oluru varsa lütfen Kahramanlarımızı, o AB-D kampüsünden alın! Alın yargılayın ve mahkeme sonuçlanmadan da aslâ tahliye etmeyin! ... Kahramanı olmayan ve kahramanı ölmeyen toplum millet mi olur Paşam?" diye sormuş!
Sormuş ta ne olmuş? Seyircilikle yetinip sahneyi, protokolden dişlerini gıcırdatarak seyredenleri, şimdi sahnedekiler seyrediyor olmuş!
Başımız, kıçımız o kadar açık ve o kadar seyirlik bir haldeyiz ki...
2009'da seslenen o Türk Milliyetçisi biri, benim Dostlar!
"Beğler! 'Bağlı aslan, tilkiye bile yem görünür.' ata sözümüz size bir şey söylemez mi? Hadi en-tellek-tüelliğinize uysun diye Napoleon'un; 'Acı çekmek, ölmekten daha çok cesâret ister!' sözünü de mi hiç duymadınız?" diye de haykırmıştım!
Susarsam, unutursam, unutturursam namertim! Hep Türkçe haykıracağım ta ki susturuluncaya kadar! "Aslî unsurlarıyla yönetilmeyen milletler için izmihlâl mukadderdir." vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: