Cuma, Ocak 06, 2012

DEMEM O Kİ!...

Kalabalıkta ve gürültüde fısıltılar duyulur!
Demem o ki; yüzme bilmeden denize giren 35 kişi, boğularak ölmüştür! Uyarıları dinlemeden ateşe giren 35 meczûp, yanarak ölmüştür! Kafa ile kaya kırılamayacağını bilmeyen 35 kişi, kayalara kafa atarak kafalarını dağıtıp ölmüştür, nokta! Uludere'de, sınırötesinde, sınırları korumak-kollamakla görevli Güvenlik Güçlerimizce öldürülen 35 kişiden bahsediyorum!
Milletin tek sorusunu tekrarlayacağım ve bu konuda koyulan yasal yasağa, geç kalınmış olsa da uyarak susacağım! Soru yöre halkına, soru 28 ferdini aynı anda ölüme gönderen aileye: "Bu 35 kişi vatandaşımız ise sınırötesinde ne işleri vardı? Vatandaşımız değillerse sınırımızda ne işleri vardı? Sınırlar içerden değil dışardan korunduğuna göre sınıra yaklaşanın, ihlâl edenin öldürüleceğini bilmemek aptallık ötesi bir davranış değil midir?" soruyu sorduktan sonra ölenlere rahmet!...
Demem o ki; yasak koyuluncaya kadar bazı konularda düşüncelerim var, söylemeliyim! Yolgeçen hanına dönüştürülmüş sınır bölgemizde; ABD'nin darmadağın edip çekildiği Irak'ın kuzeyinde oluşturduğu Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'yi temsîlen Uludere'ye gelen KDP temsilcisi bir kişi, yakınları ölen ailelere zarflar içinde, toplam 40 bin dolar dağıtıyor! Niye? Barzani'ye ne? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yaralarını sarmak, ona mı kaldı? Daha bizim devletçilik oynayan "ustalık dönemi"ndeki yöneticilerimiz; özüre, tazminâta, yaraları sarmaya teşebbüste kararsızken Barzani'ye ne?
Suyun boğacağını, ateşin yakacağını, kafayla kaya kırılamayacağını bilmeyen 35 acemiyi ölüme gönderdikleri için aileleri ödüllendirerek yeni acemileri teşvîk pirimi mi bu para? Kaçakçılığın meşrû olduğu ülkemizde teşvîk ve şikeye çok ağır cezalar, yeni çıkmadı mı?
Demem o ki; madem satır arasında "Ustalık dönemi" dedik bu konuya da bir göz atalım:
*Her öğretim merkezinde, mektepte, atölyede, dergâhta, tekkede; öğrenme döneminin, müritliğin, talebeliğin adına "Çıraklık" denir. AKP'nin "Demokrasi amaç değil araçtır." dönemi, Çıraklık dönemiydi, seyrederek geçirdik!
**Yine her öğretim merkezinde, mektepte, atölyede, dergâhta, tekkede; tamire başlama, tâdilâta başlama, yamamaya başlama döneminin adına; "Kalfalık" denir. AKP'nin; "Demokrasi gereken durakta inilecek tramvaydır. Geç kalana vagonda yer kalmaz!" yolculuğunda, Cumhuriyet Kurumlarını teker teker ele geçirme süreci, Kalfalık dönemiydi, alkışlarla seyrettik!
***Her öğretim merkezinde, mektepte, atölyede, dergâhta, tekkede; ilki yapmak cesâretine, yeniden yapmaya teşebbüse, yeniyi yapmak için eskiyi yıkmaya "Ustalık" denir. AKP'nin geçmişle yüzleşme(!)si, tarihi sorgulama(!)sı; cumhurluğu milletten alıp cemaat veya cemaatlere devretmesi; BOP Eş Başkanı sıfatıyla; "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir." hükmünü yok ederek hakimiyeti Pentagon ve Pensilvanya vesâyetine teslîm işlemi, "ustalık"tır ve sessizlik feryâdıyla izliyoruz!
Her mesleğin olduğu gibi cambazlığın da ustaları ve ustalığı vardır. Ufak bir araştırmayla cambazlık öğrencilerinin, kalfalarının, iş kazalarında yaralandıkları bile nerdeyse yokken usta cambazların iş kazalarında epeycesinin öldüğü görülür!
Bu yüzden tecrübeli büyükler, hep ustaları uyarırlar! Çünkü aceminin, kalfanın olası hatasını ustaların telâfisi mümkünken usta hatasının telâfisi çok zordur! Ancak ustanın işine son verilerek işi yeni bir ustaya verme yoluna gidilir!
İlklerin peşpeşe yaşandığı ve Genelkurmay Başkanı'nın tevkîfine kimsenin şaşırmadığı, herkesin "korku imparatorluğu"na teslîm olarak sırasını beklediği bir süreçte; "usta"lığına güvenerek pervâsızlaşan siyâsileri uyarmak, millet fedâilerine kaldı! "Mağrûr olma Padişâhım! Senden büyük Allah var!" uyarımı yapmalıyım! Yüksekte olanların, düşme tehlîkesi daha fazladır, hatırlatmalıyım vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: