Perşembe, Ocak 19, 2012

BEN DE VURULDUM!...

Hırant Dink; vahşîce, kalleşçe katledildi! Yazık oldu! O gün, çocuğunu koruyamayan Türk Milleti olarak ben de vuruldum! Canımdan can koptu! Canım yandı!
Bir sürü yemek yediği kaba pisleyen nanköre inat, Yurduna, Devletine ihânet etmeyendi Fırat lâkablı Hırant! Hırant'ın Fransa'ya karşı yapmaya hazırlandığı etkinliği bilmeden, niye katledildiğini anlamak zor!
Malatyalı İş Adamları Derneği'nin 17 Nisan 2006'daki bir toplantısında Hırant; "Avrupalılar bana gelip sorduklarında 'Ya size ne?' diyorum. Bizim iyiliğimizden kötülüğümüzden size ne?" dediğini anlatmıştı! Dahası Hırant; "Bu yasayı Fransa'da çiğneyeceğim!" diye hazırlanıyordu! "2006’da Hrant, beni Etyen Mahçupyan ile birlikte Fransa’da parlamentoda bu yasanın çıkmaması için üçlü deklarasyonu imza etmeye ikna etti." diye açıklamalar var! Yazar Ragıp Zarakolu; "Eğer o, soykırım kurbanı bir halkın çocuğu olarak Fransa’daki tasarıya karşı çıkıyorsa, ona 'Hayır' demek haddim değildi." diye de deklerasyona imza koyuş nedenini açıklamış!
Adâletin geç işletilmesine belki bir şeyler söylenebilir ama Hrant'ı katledenlere verilen cezanın "ağırlaştırılmış ömürboyu hapis" olduğunu da atlamamak lâzım! Kırk bin kişinin katili, bölücübaşı alçağa verilen cezânın aynısı verilmiş! Başka ne yapılabilirdi? Kim tarafından kullanıldıklarını bile bilmeyen aptalı, sokaklardaki bir başka mahfilin elemanlarına linç mi ettirecekti mahkeme? Daha ne yapılabilirdi? İdam yok sâyenizde!
Hırant'ın ailesi ve yakınlarına asla bir sözümüz yok! Söyleyene de en sert tavrımızla karşı çıkarız ama "Hepimiz Ermeniyiz!" diye sokakları işgâl edenlere çok sözümüz var!
Yeter oldunuz ve kabak tadı verdiniz! Kırk bin vatandaşın ve bebek katili bir alçağa verilen, en ağır cezayı vermiş olan mahkemeden, başka ne istiyorsunuz?
Kırk bin kişinin hakkı için yasalara ve mahkemelere güvenen Yetmiş milyon Türk Milleti'nin canı yanmıyor mu? O kırk bin, suçsuz günahsız insan için, kaleşle taranan kundaktaki bebekler için niye; "Hepimiz Türk'üz " diye hiç sokağa inmediniz? Şehit cenâzelerinde niye hiç yoktunuz?
Zûlme uğradık diyerek yıllarca Avrupa'nın göbeğinde Türk Hâriciyecilere yapılan menfûr saldırı ve cinâyetleri tel'înlerde niye hiçbiriniz yoktunuz?
Önce Hırant'ı katledip, sonra sokakları karıştıran; Dink ailesinin yarasının kapanmasına izin vermeyen, insanlık dışı davranışlarınızla artık can sıkıyorsunuz! Hrant Dink'in, Fransa'yı protesto eden "Üçlü Deklerasyon"unu bilmediğimizi mi zannediyorsunuz?
Hrant'ın ailesinden acılarını aynen paylaşarak bir ricâmız var: Türk Milleti olarak sahiplendiğimiz, katlini tel'în ettiğimiz, katillerinin cezâlandırılmasıyla; "Oooh!" dediğimiz Hrantımız'ın, art niyetlilere malzeme edilmesine izin vermeyin! Lütfen siz de Rahmetli Hırant gibi; "Ya size ne? Bizim iyiliğimizden kötülüğümüzden size ne?" sorusunu, tokatça çarpın bu leş kargalarının suratlarına! Bu davranışınızla hem Hrant'ı millî hafızâda ebedîleştirir, hem de size olan muhabbetimizi pekiştirirsiniz!
Türk hançeremle haykırıyorum: Ben de Hırant'ım! Hırant, benim kardeşim ama Ermeni değilim! "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyen Türk Milletindenim! Hırantım'ın saçının bir telini bile Fransız ettirir miyim ben?
Evde birlik sağlanmadan, sokakta dirlik olmaz! Vatanseverlikte biriz! Devlete vatandaşlık bağında benzeriz! Sizin acınızı sû-i'stimâl edenler, tahrîk ettikleri Türk Milleti; "Biz Türk'üz! Hepimiz Mehmetiz!" diye sokağa iner kükrerse kaçacak delik ararlar! Sizi ve Devlete sâdık herkesi, etnik köküne bakmadan seviyoruz. Sevgimize sevgiyle karşılık verip yüzlerce yıllık sevgi köprümüzün tahrîp edilmesine izin vermeyin!
Malatya'da Zirve Yayınevi'nde öldürülenlerden birinin, yurtdışına altı ton altın kaçıran bir ailenin danışmanlığını yaptığı açığa çıktı! Bu da mı bize bir şey söylemeyecek?
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: