Pazar, Ocak 29, 2012

TÜRK'ÜZ ELHAMDÜLİLLAH...

Elhamdülillah Türk'üz. Türk milliyetindeniz ve şükr'olsun ki Türk Milleti'ndeniz.
Türk milliyetinden oluşumuza hamd'ederiz. Çünkü; "Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun ayetlerindendir." (Rûm-22) âyetinden, Türk olarak yaratıldığımızı, Türkçe lisâniyle donatıldığımızı biliyoruz.
Milliyetimizi savunuruz. Çünkü Hz. Peygamber; "Sizin en hayırlınız -kavminin zûlüm ve haksızlıklarını desteklemek gibi bir günah işlemeden- kendi soyunu müdafaa eden kimsedir." diye soyumuzu müdafaa etmemize, savunmamıza izin verildiğini biliyoruz.
Türk Milleti'nden olmamıza şükr'ederiz. Çünkü halkları toplayıp milletleştiren bir erkin mensûbuyuz. Dünyaya; halklardan başlıya baş eğdirerek, dizliye diz çöktürerek millet oluşturmayı öğreten ve sonra mensûplarına zûlmetmemeyi, mazlûmlardan zâlimlere karşı koyabilecek güçte, zâlimleri cezâlandıracak kudrette bir güç çıkarmayı başaran bir özel kavmin mensûbuyuz.
Türk milliyetinden ve Türk milletinden olmanın haklı gurûrunun farkında olan Alp Er ve Alp Erenlerle, yine bu özelliğin farkında olan öğretmenlerle, bu övünülecek hasletin farkında olan ebeveynlerle büyüdük.
"Adımız andımızdır, yoluna can koyarız,
Türk olmayı en büyük şeref ve şân sayarız!" marşlarıyla ve bu marşları söylemeyi hak etmiş bir ırkın ahfâdı olmakla övünerek büyüdük!
Şimdi birileri; dincilikten geçinen îman tâcirleri; "Mühim olan soy, boy değil takvâdır." diyorlar! Doğru söylüyorlar ve çok gariptir ki mü'minleri doğruyla aldatıyorlar!
Doğrudur! Dîn Günü'nde, yani ahiretteki hesap zamanında; değil milletlerin milletlere, kimsenin kimseye göre üstünlüğü yoktur! Orada sultan da tebaa da, başbakan da taraftar da, varlıklı da yoksul da birdir, eşittir. Herkes yaptıklarının karşılığı, ödüllendirilecek veya cezâlandırılacaktır. Kim, kimin kalbine girebilmiştir? Kim, kimin îmanını ölçme yetkisine sahiptir? Takvâ kul ile Allah arasında değil midir? Kim, kimin takvâsı hakkında ahkâm kesebilir? Birinin takvâsına dil uzatanı dînimiz, kendini ziyân eden zâlimlerden saymaz mı?
İslâm'ın zuhûrundan, "Hak geldi, bâtıl zâil oldu!" hükmünden de önce, 500'lü yıllarda taşlara kazıyarak tarihe emânet edilen, insanlık dünyasına öğüt veren Orhun Yazıtları'yla bunları yazan ve bırakan Bilge Kağan ve Kül Tigin atalarımızla övünmeyelim mi? Bu yazıtlarda: "Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta ikisi arasında insanoğlu kılınmış. İnsanoğlunun üzerine, ecdâdım Bumın Kağan oturmuş. Türk milletinin ilini, töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş." şeklinde anlatılan mâzimizle övünmeyelim mi?.
Sonra İslâm ve Arap kaynaklarından; "Fahr-i Kâinat aynen şöyle buyurdular: Kendi halinde, avının üstüne atlamak için sanki pusuda bir arslan gibi bekleyip duran toplum üzerine varmayınız. Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız.*" tavsiyelerini, Türk Milletine saygıyı, sonra sayısız övgüyü ve sonunda da defalarca duâlarını okuyup öğrendikten sonra; Türklüğümüzle övünmeyelim mi? Türk yaratılışımıza şükr'etmeyelim mi? Türk Milleti'nden olmamıza hamd'etmeyelim mi?
Hem de dîne iftirâ ederek dîn adıyla; Peygamber'e iftirâ ederek Peygamber adıyla, Kur'an'a iftirâ ederek Allah adıyla aldatan şeytan temsilcilerine daha ne kadar inanacağız?
Bize yazık değil mi? Çocuklarımıza günâh değil mi? Dînimize, Peygamberimiz'e, Kitâbımız'a, Allahımız'a karşı günâh değil mi?
Allah aşkına! Tanrı aşkına! Çalap aşkına! Hüdâ aşkına! Bir kere daha ve çok yüksek sesle, hep berâber; "Türk'üm. Bu ad, her ûnvandan üstündür." diye haykıralım! Günahı, vebâli, "Günahtır!" diyenlerin boynuna olsun!
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ TÜRK'ÜM DEMEYEN!"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
* el-Hamevi, Mucem'ül Büldan, II, s. 23

Hiç yorum yok: