Salı, Ocak 03, 2012

DİL, MİLLÎ CANDIR!...

Millî hâfızamıza, bilinçaltımıza sahip çıkmak zorundayız!
Milletliğimizi hedef alanlar, milleti parçalayarak halklara böldüler! Millî kavramlarımızı esrittiler! Millî kahramanlarımızı yok ettiler! Destanlarımızı savsaklatıp, soyumuzla - boyumuzla, dünümüzle - tarihimizle aramıza hendekler açtılar!
Dincilikten, Allahçılıktan geçinen îman tâcirleri, hendekleri de dîni korumak adına açtılar! Allah sorsun!
Arap menşe'li develerden kervanlar oluşturup hendeği geçirme işini millete yıktılar! Hendekte köprü yok! Deve de hendek geçmez! Millî eşekler var şükr'olsun! Hayvanlar içinde hâfızası en güçlü olanın, bir gittiği yeri asla unutmayanın eşek olduğunu unutan; düştüğü hendeğe bir daha asla düşmeyecek olan eşeğin bu özelliğini unutan, "Hafıza-i beşer, nisyân ile ma'lûldür." tarifli unutkanlığıyla meşhûr insan, eşeğin unutmadığını unutmak gibi bir gaflete düşmüş şükr'olsun!
Deve hendeği geçmeyecek ama eşek sâyesinde hendeğe de bir daha düşmeyecek! Acemi kervancılar yüzünden bir kere hendeğe düşürülmüş olan eşeğin, o hendeğe bir daha düşmesi, mümkün değil!
Kervandan deveye, deveden eşeğe atlayarak kervancıda karar kılmak istiyorum! Millî hâfızaya bir göz attırmak gayretindeyim! İşim zor! Biliyorum!...
Bir zamanlar okumayanların, destan dinleyerek öğrenmeleri mümkündü! Şimdi okumaya üşenenlerin, dinlemekten de sıkıldıklarını, emperyalist Haçlı'nın hazırladığı ve kontrol ettiği "sanalağ bilgi depoları"ndan, bir tık'la buldukları yanlış keçi yollarında, "ulusal kaçakçılar" edilip kendi silahımızla öldürülerek, kaybolmaya doğru yol almaya başladık!
Millet zaman yolculuğunda yolunu kaybederse, kaybolursa biteriz! Millî hâfıza olmadan da tarih labirentinde yol bulmak mümkün değil! Millî eşeklerle hendek dolaşmak ta çözüm değil!
Millî öğütleri hatırlamak, hatırlatmak zorundayız. Kül Tigin ve Bilge Kağan kardeşlerin, taşlara ve tarihe kazıyarak yazdıkları 1300 yıllık millî öğüdü hatırlayalım; "Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe Türk Milleti, ilini töreni kim bozabilir? Türk Milleti; hatırla, kendine dön!" öğüdünü; "Hayatta tek övüncüm ve kazancım Türklüğümdür." diye kendini ve düşüncelerini millete emânet eden Millî Kahramanı hatırlayalım!
Millî hâfızayı diri tutan öğütleri, hatırlamaya devam edelim: "... bir roman yazmak üzereyim. Öyle bir roman ki ... size 1300 yıl öncesini yaşatacak ... Bir roman ki ... Nasıl basit bir köy hekiminin sessiz çalışmaları, kimse farkına varmadan, sağlık istatistiklerinde bir yekûn tutarsa; nasıl bir piyâde bölüğünün savaşı, kesin sonucu hazırlayan sebepler arasında yer alırsa, ben de eserimle millî terbiyemiz için bir hamle yapacağım. ..." iddiasıyla tarihimizin son elli yılına, bütün baskılara rağmen Türkçe damga vuran bir "millî öğüt" kimliği kazanan ATSIZ'ın "Bozkurtların Ölümü"nü hatırlayalım...
Kervancılar millî değil! Millî olsalar kervan değil "Türk Akıncı Birliği" kurarlar! Akıncı Birliği'nin başı da atlıdır, akıncıları da! Ve bu birliğin ne hendek umûrunda olur, ne de deve kervânı!... Deveye ve hendek söz konusu olmayınca, eşeğin hafızasına da gerek kalmaz! Hendek atlatması imkânsız olan, eğri-büğrü develerden oluşturulan siyasî kervanlar hendeğe düşürmesin diye "demokratik eşek" dolma kalemlerin kılavuzluğuna da ihtiyâç kalmaz!
Milletin geleceği olan çocuklarımız, millî öğütlerimizi öğrensin diye okutmamız lâzım! Çünkü kalem unutmaz, yazı unutturmaz!
Okumaya hevesli gençlerimizin dikkatlerini; Ahmet Haldun TERZİOĞLU'na ve benzer millî yazıcıları okumaya teşvîk etmemiz lâzım! Eğer gençlik, millî yazıcıları okumazsa elli sene gibi kısa bir süre sonra Türk Milletinin esâmisi okunmaz!
"Bozkurtlar"la büyüyen neslin çocuklarının adları ile "Bozkurtlar"dan habersiz büyüyen Kürşat'ların, Almıla'ların çocuklarının adlarını kıyaslarsak niye endîşelendiğimi anlarız!
Meselâ benim çocuklarım Gökçe Baybora, Alper Tunga, Nergiz adlarıyla yaşarken torunlarım; Ahmet Burkay, Mehmet Okay ve Elif adlarıyla yaşayacaklar!
Millî hafızânın, karşı karşıya olduğu tehlikeyi başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum!...
DİL CANLIDIR VE MİLLÎ CANDIR vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: