Çarşamba, Aralık 03, 2008

BİRDİK BÜTÜNDÜK TÜRK'TÜK...

Sevdâ eylemiştik sevgilerimizi.
Ferhat'ça dağlara yönelmiştik sevdâmızın uğruna... Kurşunlardan esas duruş almıştık, dar ağaçlarından merâsim kıtası törenleri... Sırtımızı kahpelere nişangâh, göysümüzü körük eylemiştik Ergenekonu eritsin diye "Ocak"lara...
"Yüz milyonluk Milliyetçi Türkiye" koymuştuk Türk'ün ikinci Ergenekonunun adını. Yüz Milyonluk Milliyetçi Türkiye'den, Turan'a sefere çıkılacaktı Kur'an rehberliğinde... Aksakallarımızla, bilgelerimizle, büyüklerimizle, ülküdaşlarımızla; 26 Ağustos 1971'de, Malazgirt'e yukardan bakan tepelerin yamacında, kavilleşmiştik binlerce süvari, Allah(c.c.)'ımızı şâhit tutarak Başbuğumuzun huzûrunda!...
Çoğumuz ülkücü bile değildik! Aynı sefere gönüllü katılan "Genç Osmanlar"dık bıyıkları tarak tutmayan! Bıyıklarımızın tutmadığı tarakları gümüşlendirip, saplamıştık dudaklarımıza Türkçe, Genç Osman'ca...Tuğumuz vardı Üç Hilâl'li; Başbuğumuz vardı sağı-solu aksakallı bilgeli...
Malazgirt Ovasının tepelerinde; çayırların yumuşacık yataklık, taşın yastıklık edeceğini kim söylese inanmazdık. Çayır döşek ılıklığında, taşlar yumuşak, binlerce ülkücünün nefesiyle gök yüzü sıcak, Başbuğ'un komutasında yollar açık, 900 yıl önce Sultan Alparslan'ın Başbuğluğunda Malazgirt'e vurulan Türk mührü, taptazeydi, diriydi!...
Malazgirt ve Malazgirtliler milleti; millet adına ülkücüler, Malazgirtlileri sarıp sarmalamıştık. Ne alt kimlik vardı, ne de üst kimlik... Ne şunculuk vardı, ne bunculuk!... Malazgirt Zaferi'nin 900. yıl dönümü için Malazgirt tepelerine toplanmış ülkücülerle Malazgirtliler; birdik, bütündük, tektik, tek millettik, Türk'tük... Sevdâlaştırıp sevgilerimizi, sunmuştuk Malazgirtliler'e. Karşılık olarak Türkçe muhabbet almıştık Malazgirt'in "Ne mutlu Türk'üm diyene." diyen millet fertlerinden...
1973 Yılı'nda, Erzurum'un Karayazı'sında, tutuklu olduğumuz günlerde; seksen kişiye yakın hükümlü ve tutuklu arasında Kürtçe bilmeyen üç kişiydik. Moskova ve Erivan'dan Kürtçe yayın yapan radyolara itiraz ederek; "Neden Türkiye Cumhuriyeti olarak biz, sabahtan akşama kadar Kürtçe yayın yapmıyoruz?" diye soran mektuplar yazabilecek kadar cezaevinde de olsak birdik kardeşlerimizle... Biz, üç kişi, onlar kadar Kürt'tük; onlar, yetmişten fazla kişi, bizim kadar Türk'lerdi... Her hafta yapılan açık görüşlerde; aynı dilden, aynı misafirperverlikle karşılar ve ağırlardık ziyâretçilerimizi. Kimse öteki değildi, kimse beriki edâlarıyla kabına çekilmemişti. Sevdâlaştırmıştık sevgilerimizi, ve aslâ sevgimizi sakınmamıştık sevdiklerimizden. Birdik, beraberdik, bütündük, iriydik, diriydik Türk'tük hep berâber, Türk Milletiydik... Particilik yüzünden, daha doğrusu Türkeşçilik ve Karaoğlancılık taassûbu ile yapılan, çok sert, silâhlı bir kavganın tutuklularıydık. Dışarda birbirimize kurşunlar sıktığımız kişilerin birinci dereceden yakınlarıyla bir aradaydık ve şimdi hayretle hatırlıyorum ki dışardaki hasımlarımızın içerdeki yakınları; bizim kavgamıza çocuk dalaşı adını koymuş ve bize hiç öteki gözüyle bakmamışlardı. Bizim de aklımıza onlara ötekiler gözüyle bakmak gelmemişti!... Çok sert bir kavganın yıllara terk ettiğimiz kalıntılarına rağmen hâlâ Karayazı'dan Karayazılı, Kürt dostlarımız var... Basîretsiz siyâsilerimizin aymaz davranışları yüzünden; onlarca yıldır devlete ihânet eden millet düşmanları, devlet hainleri PKK'lılara rağmen Malazgirt'ten, Malazgirtli, Kürt dostlarımız var...
Sevdâ eyleyip sevgilerimizi, paylaşmıştık çünkü bütün sahâvetimizle. Sevgi alış verişi yapmıştık bütün misâfirperverliğimizle.
Sonunda şifremizi çözdüler! Sevdâlaştırdığımız ve paylaştığımız sevgimizi hedef aldılar, sevgi düşmanı insanlığın yüz karaları!... Barış için dolaşıyorlarmış kahpeler! PKK'nın siyâsal temsilcilerine oy vermeyenler, savaşa oy verirlermiş! Ooooy ki oy! İte bak, yattığı yere bak!...
Devlet yönetiminde, milletten aldıkları yetkiyle oturanlar; ya bu densizlere hadlerini bildirin artık, ya da milletin su kesen sabrının farkında olarak, millî öfkeden koruyun bu salak taşeronları!... Korkarız ki "Ardahan'dan kalkan tatar" bu kere kamçısını bırakır silâhını atar tutar...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: