Çarşamba, Aralık 17, 2008

IRAK'IN PAPUCUNUN ALTI PEKMEZ!...

"Komşuda pişer, bize de düşer."(Türk atasözü)
Kültürümüz ve inancımızda, komşu ve komşuluk hakkı kesin tariflidir. Öylesine ki Peygamber(s.a.v.)imiz, Miraç'tan döndüğünde; "Komşunun komşuya vâris tayin edileceğini zannettim." buyurmuşlardır.
Kişisel komşu ve komşuluklar olduğu gibi devletlerinde komşu ve komşulukları dolayısıyla da komşu ve komşuluk hakları vardır, olmalıdır. Nasıl ki komşunun huzur veya huzursuzluğu şahısları etkilerse, devletlerin komşularının huzur veya huzursuzluğu da komşularını etkiler. Ne dünyayı etkileyen küresel kriz, ne de komşularda baş gösteren krizler, hiç bir ülke ve devleti teyet geçmez!
Dikkatle incelenirse komşulardaki krizler de kendiliğinden oluşmaz. Küresel dalgalanmalara sebep olan yayılmacı emperyalistler; kendi çıkarları doğrultusunda yaptıkları "demokrasi getirme" maskeli işgalleriyle, bu krizleri oluştururlar.
Ülke ve devlet olarak; kuzey batımızda AB'nin gözde prenslerinden Yunanistan'da, AB'nin getirdiği demokrasinin sonucu bir gençlik ayaklanması var!
Güney doğumuzda Irak'ta, ABD'nin getirdiği ve bir milyona yakın Iraklı'nın hayatına mal olan, sayısız Iraklı Müslüman kadının ırzına tecâvüz edildiği, demokratik(!) bir işgâl var!
Kuzeyimizde; AB ve ABD patentli demokratikleşme mücâdelelerine, Rusya köstekli bir karşı koyma ve iki Rus askeri'nin öldürülmesi bahanesiyle, bir günde 2000 Gürcü sivilin katledilmesi demokratlığı var!
Doğumuzda; İran'a ağzı sulanan, içine düştüğü ekonomik yıkımdan ancak bir dünya savaşıyla çıkabileceğine inanan ABD'nin, açık sataşmalarına karşı, İran'ın karşı koyma ve savunma hazırlıkları var!..
Kısacası dört yanımızdaki komşularımızın, hiç birinde huzur yok! Ve bu dört yanımızdaki komşularımızın tamamına yakını, daha yüz yıl olmayan bir geçmişte bizim sınırlarımız içindeydi!
Sınırlarımızdaki heves ve plânlarını daha tamamlayamamış olan Haçlı'nın; içimizdeki yerli işbirlikçiler yardımıyla kaynattığı cadı kazanının kokuları, komşularımızdan çıkmaya başladı! İçimizdeki postal yalayıcı demokratlarımızın özür dileme telâşeleri de bu kokular yüzünden! Ama çok ehîl devlet yöneticisi Başbakanımız; "Kriz bizi teyet geçer!" buyurdular!...
Ülkemiz; soğuk suya atılarak altında ateş yakılan kazanda, piştiğini anlayamadan ölen kurbağa misali maalesef! Dört tarafımızda ateş yanıyor. Alevler, dünyanın herr tarafından seyrediliyor ama biz, kazanın içinde olduğumuzdan, "Kriz bizi teyet geçer!" diye avutuluyoruz!...
Artık çaremizin, demokraside falan olduğuna inanmıyorum! Devletler arası ilişkilerimizde de diplomasinin çareliği bitti artık!
Ya kimlikli, kişilikli, karakterli bir devlet duruşuyla, bütün komşularımızda demokrasi adına karışıklıklar yapan Haçlı kuduz güçlere; "Höööösssst!" diyeceğiz, ya da ne kadar kuvvetimiz varsa, o kadarlığımızla, bize karşı da hazırlanan demokratik iç karışıklıkların hazırlayıcılarına, birer tekme vuracak, postalımızı Türkçe kullanacağız!...
Yeri gelmişken; "Dolma Kalemler"ce gazeteci sayılmayan Irak'lı gazeteci'nin yaptıklarını takdîr ettiğimi ama Hasan Tahsin gibi bir Kahramanımız'a benzetilmesine itiraz ettiğimi de söylemeliyim. Hasan Tahsin; işgâle gelen Haçlı orduları önüne tek tabanca çıkarak, alabildiği kadar düşman canı aldıktan sonra, göysünü millet adına düşman mermilerine siper ederek ve ölerek kahramanlaşmıştır. Irak'taki ise, ABD işgâle geldiğinde çoğu Iraklı'nın yaptığı gibi Saddam'ın heykelini terliği ile döverek sevinmiş, sonradan canı yandığı için ancak ayakkabı fırlatabilmiş biri... Hasan Tahsin; ölerek ölümsüzlüğün, Iraklı ise işgâline seyirci kaldığı demokrasi havarisine, ayakkabısıyla baş kaldıran Arap teslîmiyetçiliğinin temsilcisi!...
Kötü mü? Hâşâ... Ama aslâ bir Hasan Tahsin değil...
Çocukluğumuzda kızdırdığımız kız arkadaşlarımız, papuçlarının altını göstere göstere koşarken; "Ayağımın altı pekmez, yala yala bitmez." diye bir tekerlemeyle bizi kızdırırdı. Iraklı'nın yaptığı ancak buna benzer. Gerçekten de, Iraklı'nın ayağının altı pekmez!...
Her milletin kahramanı, kendi özelliğinde vesselam...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: