Çarşamba, Aralık 10, 2008

İZİNDEYİZ ATAM!...

Atam; bu bir mektup değil! Ölüye mektup yazılmayacağını biliyorum hamdolsun!...
"Atatüyk öldü biliyo musunuz?" diye gözyaşlarıyla hıçkırarak anaokulundan, öğretmeninden duyduğu kötü-kara haberi evine, oradan da teknoloji sayesinde bütün ülkeye duyuran kızımızın sayesinde, -millet değil- halk(!)lar da senin öldüğünü biliyor artık!...
Senin yokluğunda da, ibâdetin başı olarak târif edilen, helâl rızk için çalışmayı; millet vekillerine, devlet kurumlarına, KİT'lere, fabrikalara, rençbere, öğretmen ve öğrencilere, mühendislere, doktorlara, bütün meslek erbâbına, AB ve ABD adındaki Haçlı'nın yönlendirmesiyle yasaklayan îmanlı yöneticilerimiz sâyesinde, bayramlarda artık izindeyiz! Üç günlük Ramazan, dört günlük Kurban bayramlarımızın süresini az bulan îmanlı yöneticilerimiz sayesinde ya dokuz, ya da on gün izindeyiz Atam!...
Tekrarlıyorum, bu bir mektup değil! Ölüye mektup yazılmayacağını bilecek kadar îmanlıyım çünkü! Dînimize yapılan bütün iftirâlarda kesin malzeme olarak kullanılan uydurma hâdis ve sünnetlerle; "Her canlı ölümü tadacaktır. (Âl-i İmrân 185)" Allah târifine rağmen Peygamberimiz(s.a.v.)'i ölümsüzleştirerek, Allah'ın yerine ikame etmeğe çalışan; diyalogcular, ılımlı islâmcılar, ve îmanlı mücâhitlerin, Atatürk'ü öldürmeğe çalıştıklarını biliyorum artık!...
Hayatında bir kere "Türk'üm" dememiş îmanlı bir Başbakan sâyesinde, geçmişte senin vecîzelerini dağlara taşlara yazmanın yanlışlığını ve tepki doğurduğunu söyleyen bir îmanlıyı da, en milliyetçi partinin desteği ile cumhurbaşkanlığına çıkarttıktan sonra; "Atatürk ölmedi, yüreğimde yaşıyor." şeklinde çocuklarımıza öğretilen tarifin, şimdi; "Atatüyk öldü biliyo musunuz?" şekline dönüştürüldü!...
Ve büyüklü-küçüklü, milliyetli-milliyetsiz, entel-câhil, zengin-fakir hepimiz; "İzindeyiz Atam!" diye kelime oyunu yapıyoruz! Dîni bayramlarda bile izindeyiz, yani tatildeyiz Atam!...
Tekrarlıyacağım, bu bir mektup değil! Ama; "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit!" ilm-i siyâsetiyle; "Atam sana söylüyorum Milletin sen işit!" taktiği uyguluyorum çâresiz!...
Siyâsette kazanmanın yolu; yıllarca sinsice, kılcal damarlara yerleşinceye kadar örgütlenerek sisteme kafa tutmaktan geçiyor artık! Siyâsette, -hükümetlere değil- Cumhuriyete muhalefet ederek kazanılıyor artık! En milliyetçi partiler, sessiz ve sinsice, farklılıkların farkında olarak; "Türkiye Cumhuriyetini kuran halkların adı Türk'tür." prensibine muhalefet ediyor!... En solcular, en dinciler, en Allahçı(!)lar, en Peygaberci(!)ler, en cumhuriyetçiler, en demokratlar, en Atatürkçü(!)ler, en milliyetçiler olarak; "İzindeyiz!" diye kelime oyunuyla, dîni bayramlarımızı da tatile dönüştürerek, tatile gidişlerde ve dönüşlerde toplu olarak millet fertlerini trafiğe kurban veriyoruz!
Atam sana söylüyorum, Milletim sen işit!...
Milletliğimizi hedef aldılar! Milletlik şifrelerimizi çözüyorlar! En milliyetçi ağızlara; "Türk Halkı" dedirttirerek, "Türk Milleti" kıvanç ve kıvamındaki muhteşem kavramı da öldürttürüyorlar!
Çünkü artık imanlı-imansız, milli-gayrı milli, ulusalcı-milliyetçi, demokratik-faşist, cumhuriyetçi-ümmetçi, halkçı-milliyetçi hepimiz, ağız birliği ile söz birliği etmişçesine, kelime oyunuyla; "İzindeyiz!"
İzinde olduğumuz için fabrikalar kapanıyor, izinde olduğumuz için ekilmiyor-biçilmiyor, izinde olduğumuz için üretmeden sadece AB ve ABD adındaki Haçlı'nın ürettiklerini tüketiyoruz ve bu yüzden de dünyayı vuran kriz, bize teyet geçiyor! Olmayan ekonomiyi hangi ekonomik kriz vurabilir ki?
Ölümsüz ölülerini öldürmek, bizden başka dünyanın neresinde mümkün ki? Bizdeki kadar nankör bir sadâkat, başka nerede görülebilir ki?!...
En îmanlı demokrasi havarileri sâyesinde, bayramda değil tatildeyiz Atam! Ve kalan bütün ekonomik kalelerimiz düşürülünceye kadar da izindeyiz!... "Türk Budun, ökün!"
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: