Pazartesi, Aralık 22, 2008

TARİH KONUŞTURULDU...

Program bitinceye kadar, saat 02.30'a kadar izledim. Son zamanlarda bu kadar keyifle izlediğim ve tarih konuşulurken bu kadar güldüğümü, hatırlamıyorum!...
Yusuf Halaçoğlu ve Murat Bardakçı, tarihten konuşuyor, tarihi konuşturuyorlardı. Şakayla "Tarihî magazin" diye adlandırılan bölümde ise hem programdakiler hem de ben kahkahalarla gülüyorduk.
Öncelikle, gerginlikten suratların davul derisine döndüğü günümüzde, çok özlediğimiz gülmeyi yaşatan, iki bilen'e teşekkürler ediyorum. Galatasaraylı futbolcu Ayhan'ın da kapanış saatinde gelen e-postası ile zor bir maçtan sonra, o saate kadar programı izliyor olması, bana ayrı bir huzûr verdi. Oysa iyi bir Beşiktaş taraftarıyım. Galatasaray'a kızgın olmasam da kırgın olmalıydım, Beşiktaş'ı yenmişti. Ama bir Türk sporcusunun, gecenin o saatinde, bilgilenmek amacıyla ve izlenmesi gereken bir programı izliyor olduğunu bilmek, program katılımcılarını da, beni de çok memnun etti... Galatasaray'da tebrîki hak etti...
Ve; "De ki; Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? (Zümer-9)" İlâhi tarifinin müthiş tecellîsini yaşadım huşû içinde... Yusuf Halaçoğlu'nun, Anadolu Alevi ve Bektaşilerinden bahsederken ki; "Eline, beline, diline hakim ol." öğretisini yorumunda, yemin ederim; "İşte bu!" diyerek ayağa fırladım! Sağ olasın, var olasın Halaçoğlu. Kimler, ne der, ne düşünür, nasıl bakar bilmem ama bu milletin, sana verdiği bütün emekler, bütün sevgiler, bütün kimlikler, emdiğin ak süt, helâl olsun münevver Türk...
Yusuf Halaçoğlu, bu muhteşem öğretiyi yorumlarken; "Eline sahip ol, derken, hırsızlık yapma diyor, aynı zamanda güç-erk-devlet anlamına gelen 'iline sahip ol.' diyor.", "... beline sahip ol, derken, zinâ yapma, harâma uçkur çözme yasağının yanında, soyuna-sopuna, ırkına sahip çık, yozlaşmaya izin verme, diyor.", ".... diline sahip ol, derken de yalan söyleme, gıybet etme, demenin yanında asıl, Türkçeni, dilini koru. Diline sahip olamazsan millet kalamazsın." dediğini ve bu müthiş düstûra uyum sonucunda da Alevilerin Türklüklerini hiç kaybetmeden günümüze kadar geldiklerini, anlattı!... Bir Türk olarak, müthiş keyiflendim. Şimdi, bir başka keyif ve onurla; "İline, beline, diline sahip ol." öğretisini tekrarlıyorum sesli olarak...
Telefon veya e-posta gönderebilmek için ayıracağım zamanda, programdan bölüm kaçırırım endişemle, yerimden kıpırdayamadım, içtim programı. Susamışım demek ki!.... Programı kapatırken, Fatih Altaylı'nın; "Bu programın sesi sonradan çıkacak." mealindeki söylemine de aynen katıldım. Programdan sonra çıkacak seslerden biri olsun bu seslenişim de!... Aleyhte olanlar da çıkacaktır eminim "Dolma Kalemler"den. Onların neler dediğini de kaçırmamaya çalışacağım. Aleytekilere nasıl bir tavır takınılacak bilemem ama, şahsen ben; "Çatla da patlaaa, Oh! Oh! Oh!..." diyorum şimdiden!...
Seyircilerden gelen, Halaçoğlu ve Murat Bardakçı'nın birlikte bir tarih programı yapmaları isteğine, aynen katılıyorum. Hatta ısrarla istiyorum. Tarihi sevdirerek, ehîl ağızlardan gerçekleri bildirerek kendimizi tanımamızda tarifsiz faydaların olacağına inanıyorum.
Ne Halaçoğlu, ne de Bardakçı'nın tanımadıklarını söyledikleri ve yakınlarına seslenerek bilgi rica ettikleri "Emin Oktay"ı, şimdi ben nasıl merak ediyorum bir bilseniz!...
Emin Oktay ve benzerleri tarafından, tarihimizi yanlış öğrenerek, "Belimize-soyumuza sahip" duramayarak bu günlere geldiğimizdendir ki, içimizden bazıları, bazı inkârcılar veya işbirlikçiler aydın maskesi ve kispesiyle bir yerlerden özür dilemeğe niyetleniyorlar, hatta diliyorlar!...
"Tarihi ben mi yazdım tarih mi beni öğen
Ben miyim böyle tevekküle baş eğen." diye sitemini tarihe şerh düşen, Elmas Yıldırım'ı da saygıyla yâd ederek...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ustam gerçekten çok haklısın aynı duyguları bende hissetim oo programda sende olmalıydın.

saygılar