Perşembe, Aralık 04, 2008

FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİĞİ...

Yangına körükle gitmek gibi bir kastım yok! Öfke ile kalkanın, zararla oturacağı da mâlûm. Ama hırsızın hiç mi suçu yok?
Asayişimizin, dolayısıyla da huzurumuzun bittiğinin farkında mıyız? Elbette hiç bir ebeveynin, yaramaz çocuğundan vaz geçmesi beklenemez ve istenemez. Ama yaramaz çocuğun terbiyesinden ebeveyni sorumlu tutulmaz mı? Devlet, isyân eden vatandaşını derdest etmekle, cezâlandırmakla, terbiye etmekle yükümlü değil midir? İtin hatırı yoksa, sahibinin de mi hatırı yok? Çanakkale'de koyun koyuna yatan Türk-Kürt şühedânın kemikleri sızlamıyor mu?
Nasıl bir başıboşluktur? Nasıl bir gaflettir? Bu, yaramazı, terbiyesizi nasıl bir şımartmaktır?
Bu kadar pervâsızlığın desteği ve mazereti demokrasi midir? Bu demokrasi denen, neye lâzım olduğu ciddi ciddi sorgulanan, artık resmen acziyet diye algılanan sistemin millî bütünlüğümüze yarar bir formülü yok mudur?
Bu demokrasi sadece haine mi yarar? Sadece bütünlüğümüzü, devletimizi, milletimizi hedef alan ve gittiği her yere kendinden önce terörü gönderen bölücülere mi yarar? Devletimizin nasıl acze düştüğünün, düşürüldüğünün farkında mıyız? Cezaevindeki bir hükümlünün, avukatlık ne işi olur? Cezaevindeki bir hükümlünün, devleti tehdît ettiği, dünyanın neresinde ve hangi sisteminde görülmüştür?
Rengini şüheda kanından alan, Ezân-ı Muhammedî dinmesin diye dalgalanması şart olan Bayrağımızın asılması, artık cesâret gerektiren bir davranış oldu! Başka bir ülkede var olma mücâdelesi mi veriyoruz? Yoksa işgâldeyiz de haberimiz mi yok?
Demokrasi diye sunulan ve açıkça acziyet şekline bürünen bu sistemde; devlete, yasalara, düzene uyan vatandaşların suçu, vatandaşlık teslîmiyetleri midir? Demokrasi denen bu acziyette; vatandaş istediklerini alabilmek için silâha sarılıp dağa mı çıkmalıdır? Demokratlığın yolu, dağlardan mı geçiyor?
Haine, evlâdının katiline, devlet düşmanına tepki vermekten men edilen, tepki verirse yasalara karşı sorumlu tutulan vatandaşın kabahati, devletine sadakati, yasalara güveni midir? Ve bu ne kadar adildir?
Kürdüm demek serbest ve alkışlanır; bilmem neyim, bilmem ne millettenim demek serbest ve demokratik hak; ekümeniklik istemek demokratlık, vermek demokrasi; itim, itoğlitim demek serbest, hayvan hakları var; ama Türk'üm demenin yasak olduğu, tahrîk sayıldığı bir memlekete Türkiye Cumhuriyeti, Türk devleti demek mümkün mü?
"Bağımsızlık karakterimdir." düşüncesi ve inancıyla, yüzbinlerce can pahasına sağlanan, "Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ" tarifli vatanımızda, bize emânet edilen bağımsızlığımıza sahip çıkmanın suç sayılması mıdır demokrasi?
Milletin sabrının artık bittiğinin, asayişin sıfırlandığının, isyân edenin istediğini aldığı tarifli bir yönetime, milletin artık baş kaldırmaya hazırlandığının farkında mıyız? Bizim ısrarla bizden saydığımız ve onların da asla kendilerini bizden gayrı saymadığı Kürtlerimize yapılan bu hakaretlerden, milletin nasıl tiksindiğinin farkında değil miyiz?
Artık pompalı tüfekle havaya sıkarak, teröristleri püskürtmenin çok ötesinde ve sert tepkilerin nerdeyse verilmek üzere olduğunun farkında mıyız?
Türkiye'de Türklere sıkıyönetim varmış gibi, Türklere olağanüstü hal uygulanıyormuş gibi bir havayı, sizler de fark etmiyor musunuz? Yedi düvele kafa tutmuş ve Yedi Düvel adıyla gelen Haçlı'yı en zor günlerinde bile boğup uzaklaştırmış bu cengâver milletin, üç beş baldırı çıplak hainin hakkından gelemeyeceği gibi bir vehme kapılanlar mı var?
Devlet olmanın ve devlet kalmanın tek bedelinin kan ve can olduğunu bilen ve dünyaya da öğreten bu Milletin, kanının kaynamaya başladığının farkında olan yok mu? Türk'ün ayranı kabarırsa, "Türk'e kefen biçenin ölümü korkunç olur." gerçeğini dünyaya bir daha göstermekten aslâ çekinmeyeceğini, bilmeyen yöneticilerimiz mi var?
Bu tıynette yöneticilerimiz varsa, onlara günümüz Damat Feritleri, onların yandaşları kalemlere de günümüz Ali Kemalleri denildiğini duymaz mısınız?
Beyler; Türk'ün öfke soluklanmalarını, her köşeden duymak mümkün! Allah aşkına, millete kulak verin! Yoksa bu millet, bütün aymazların kulaklarından tutacak!...
Fırtına öncesinin sessizliğinin farkında değilseniz, fırtına koptuğunda; "Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfâdı", sizleri uçurtma bile saymaz bilesiniz!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: