Perşembe, Aralık 18, 2008

DAYISI ERMENİYMİŞ!...

Onlarca yıl, milliyetçilik ile şövenizmi birbirine karıştıran sosyalistlerden veya sosyal demokratlardan Canan Arıtman, Cumhurbakanı Gül'ün Annesi'nin Ermeni olduğunu söyledi!... Şaşırmadım dersem yalan! Hem de, bir kaç kere şaşırdım.
Birincisi: Arıtman'ın, onlarca yıl; "halklar, halklara eşitlik, halklara özgürlük" diyen, entellik göstergesi bir tavırdan; ırkçılık-şövenizm asla olmayan, Türk Milliyetçiliği çizgisine gelmiş olmasından duyduğum keyifli şaşkınlık...
İkincisi: Gül'ü savunma adına çıkan AKP'li vekilin, Gül'ün şeceresinden bahsederken -ki taaa Selçuklulara dayandırılan- soy sıralamasında, annenin nereye koyulduğunun belli edilmemesineydi! Cumhurbaşkanı'nın Annesi, Ermeni olamaz mı? Olur. Osmanlı hanedanından kaç tanesinin annesi Türktür ki? Epeycesinin annesi, gayr-ı Türk dolayısıyla dayıları Türk değil!... Cumhurbaşkanı'nın da Annesi Türk değil, dayısı Ermeni. Bu tesadüfî benzerlikten dolayı da "İkinci Cumhuriyetçilik" adıyla Osmanlıcılık yapmaları doğal değil mi? Ne var bunda?...
Aklıma, Faruk Nafiz Çamlıbel'in "VERÂSET" şiiri geldi:
"Ninem beş yüz altına satılmış bir esirdi,
Dedem, beş yüz altını sayan bir derebeyi;
Köpek kanı, kurt kanı biribirine girdi,
İkisinden çıktı bir kurt köpeği...

Ben, ninemden muhabbet, dedemden kin almışım
Çini bir kâse kadar başkadır içim dışım,
Elini öpmek için yalvarsa da bakışım
Isır diye tepinir gözlerimin bebeği..."
Yıllarca çok severek okudum. Yıllarca milliyetçilik anlayışımı tarif etmeğe çalışırken, hep örnek olarak kullandım. Yıllardır; milliyetçiliğin bir fikir sistemi olmadığını, genetik bir içdürtü olduğunu ve 'amcası ile dayısı arasındaki kavgada, amcasından yana olamayanın, milliyetçilik yapamayacağını' iddia eder ve savunurum. Tezimdeki haklılığımın keyfini, milletimin kadersizliği yüzünden yaşayamadım maalesef!...
Yıllarca; milliyetçi, hatta ülkücü söylemlerle boy gösteren aydınlar; "Türk Halkı" diyerek milletliğimizin hedef alındığının farkında olmayarak, milletliğimize verdikleri zararı da görmezlerken, Canan Arıtman'ın; çok Türkçe, hatta Atatürkçe "Türk Milleti" derken ki ağzını dolduruşunu, büyük bir keyifle izledim...
Asıl şaşırdığım konuya gelince; önümüzdeki seçimlere girecek partinin genel başkanı, Recep Tayyip Erdoğan. Yasalar gereği, Anayasamız'ın tarifiyle vatandaşlık bağıyla bağlı olan ve hepsi Türk olan insanlardan oy isteyecek olan kişi de Recep Tayyip Erdoğan. Yıllardır "alt-üst kimlik" vehimlerini, en etkili şekilde kullanan da Recep Tayyip Erdoğan. Amaaaa, son günlerdeki özürcü, uzaktan kumandalı "Dolma Kalemler"e, bütün millet gibi; "tek millet, tek devlet, tek vatan" diyerek tepki veren de Recep Tayyip Erdoğan... Bir de "tek dil" dese var ya, beni kimse susturamaz!...
Bu tarif ve millî bütünlüğümüzü savunmakla yükümlü ve asla oy endişesi olmayan Cumhurbaşkanı ise, özürcü "Dolma Kalemler"e destek verir mahiyette açıklama yapıyor!... Sonra da AKP'li vekillerden bazıları, -büyük bir ihtimalle- evdeki bulgurdan olmamak akıllılığı ve takıyyeciliği ile Gül'e destek vermeğe, Gül'ün şeceresinden bahsederek annesinin nesebinden kaçmaya, konuyu uzaklaştırmaya çalışıyorlar!...
Muhteşem Türk Atatürk; "Aslî unsurlarıyla yönetilmeyen milletler için, izmihlâl mukadderdir." demişlerdi. Allah'tan ülkeyi Cumhurbaşkanı değil Başbakan yönetiyor! Ve töremizde insanlar, anasından değil babasından nesepli...
Ve bizi maalesef ölümle korkutup sıtmaya razı ediyorlar!...
"Bana yol gösteren benden olmalı/ Türk'e baş olamaz 'Türk'üm' demeyen." diye tarihe iz düşen Ziya Gökalp'i de bir daha rahmet ve minnetle yâd ederek...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: