Cumartesi, Ağustos 29, 2009

OLAN KABAĞA OLACAK!...

Evli kadın şeytana uyar, yasak ilişkiye girer. Günün birinde kocası, karısıyla oynaşını suç üstü yakalar ve ölümüne bir kavga başlar! Kadın, kocasının alt olacağını görerek dayanamaz ve; "Herif çelme at! Çelme at!" diye heyecanla taktik verir. Adam, çelmeyi takarken bir yandan da; "Be hayâsız! Niye çelmesiz işimi çelmeli ettin ki ?" diye sorar öfkeyle!
Zorla mesele icat edip adını, resmen "demokratik açılım" koydular, yandaş basın ve medyada "Kürt açılımı" dedirttiler! Eşeğin aklına karpuz kabuğu sokup anırttılar ve çelmesiz işleri çelmeli ettiler! Dünya nizâmından sorumlu bir milleti, sehpa artığı bir psikopatın yol haritasına mahkûm ettiler!
Dünü başka, bu günü başka ve yol haritası meçhûl siyâsilerden, kendi icat ettikleri dertlere çâre yok! Dert üretmekten çâre üretmeye zamanları da yok!
Sonunda kabağı gene başımızda patlatacaklar! Hem başımıza, hem de kabağımıza sahip çıkmak zorundayız!
Evlâd-ı Vatan! Türk- Kürt, müslîm-gayr-ı müslîm, sünnî-âlevî, ülkücü-devrimci, sağcı-solcu, genç-ihtiyar, kadın-erkek, zengin-fakir, öğrenci-öğretmen; âcilen iş başa düştü!
Dün başka, bu gün başka konuşan; dün harâm dediklerine bu gün helâl fetvâsı veren eyyamcılardan, bu zorla üretilen dertlere tabip çıkmaz!
Vuran demokrat(!)lar bizimkilermiş! Olsun da vurulan biziz görmüyor musun?
Soyan müslüman(!)lar bizimkilermiş! Hadi o da olsun da soyulan biziz görmüyor musun?
Soyguncular, adâletin yoluna fener tutuyor; vatanın milletin bölünmezliği için mücâdele veren madalyalı kahramanlar, sebebini bilmeden tutuklu!
İçerde demokrat, dışarda diplomat siyâsilerimizden yüz bulan, bölücü hain başı, bebek katili, kiralık taşeron it; cezaevinden "sayın"laşıyor! Bilmiyor musun?
Bizi bize vurdurup, Kürdü Kürt'e kırdırıp, bizi dinimizle kandırıp kanlarımız-canlarımız üstünden dünyalık yapıyorlar, görmüyor musun?
Tarih tahsille öğretilir ama hayat öğretilemez! Hayat, yaşanır. Belki yaşayanlar, yaşadıklarını anlatmayı denerler ama hikâye, anlatanın kendine söylediği yalanlarıyla makyajlıdır. İşin gerçeği, kahramanlar anlatamazlar! Anlatmalarına kahramanlıkları mânidir. Görenler, gördükleri kadarını anlatırlar onlardan habersiz...
Konuşmaması gerekenleri konuşturuyorlar! Canlarıyla yaşadıkları döneme ad olmuş yiğitlerin arkadaşları olmakla övünenlerin, bu gün arkadaşlarının yüzde yüz zıddı tavırlarından tiksinildiğini artık söylemek lâzım!
"Her türlü emperyalizme hayır."diyen Ülkücülerin;"BağımsızTürkiye" diyen Devrimcilerin eski pörsümüş, tariften, kişilikten çıkmış tortularının susmaları gereğini söylemek lâzım!
Arkadaşları, taş bina içinde delik deşik olurken samanların içinden çizik almadan sağ çıkanlarların kahramanlık söylemlerine inanılmadığını, söylemek lâzım!
Kendinden başka kimsenin "eski ülkücü" demediği; ilm-i siyâseti yağcılıkla, amigolukla karıştıran akademisyen ûnvanlıların, millet nazarındaki komik hallerini söylemek lâzım!
İki el bir baş içindir diye haykırmak zamanı!
Sağ kolumuz kırıldığında sol yanımız; sol kolumuz kırıldığında sağ yanımız eksik değil mi? Her iki halde de adımız sakata çıkmaz mı? Beni, senin elinle; seni benim elimle çolak, topal, kör, kötürüm ettirip sonra parçalamaya niyetliler!
Hırsız içerden! Vallahi öküz bacadan çıkacak!
Başımızda patlatmak istedikleri kabağı, oyunlarını bozarak onların başında patlatmayalım mı? Olan kabağa olacak ama olsun! Nasılsa bostan bizim! Daha çoook kabak ekeriz...
Türk Milleti; iş başa düştü farkında mısın? Ne mi yapalım? Konuşuruz...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: