Pazar, Nisan 18, 2010

BARIŞ İÇİN NET TAVIR...

Bölücü şirretlerin siyâsallaşmışlarından birine vurulan bir yumrukla koparılan demokratik karmaşa üzerine, ortaya koyduğumuz tavrımızı, anlaşılıncaya kadar anlatmak zorundayız.
Ayıdan korkan ava çıkmamalı! Vejeteryandan yani otoburdan da avcı olmaz. Yani demokrattan savaşçı, diplomattan süvâri olmaz!
Süvâri olmayan ata binmemeli! Vurmasını bilmeyen de yumruk sıkmamalı!
"Bin yıllık kardeşlik", bin yıllık kardeşlik hukuku gerektirir. Yıllarca; "Ekerken yok, biçerken yok, harmanda kardeş..." tavrıyla, seçimden seçime piyasaya çıkanlara itiraz ettiğimizde de karşımıza bu iç acziyet maskesi demokrasi ile çıkılmıştı! Tam da o günlere denk gelen; Ya sev, ya terk et!" şeklindeki korkak ve tehlikeli slogana da yine karşı çıkmış, Türk'ün teamüllerinde ve töresinde böyle bir şey yok. Başlı baş eğecek, dizli diz çökekecek. Ya sevecek, ya da sevecekler; sevmemekte ısrarlı olanları da seve seve sevdirmeğe mecbûruz, demiştik. Bunu Orhun Yazıtları'ndan öğrendiğimizi, yırtınarak hatırlatmağa çalışmıştık....
Ülküdaşlığın yerine, yol arkadaşlığı; arkadaşlığın-dostluğun yerine de hiç gereği yokken kardeşliği koymaya kalkınca meseleyi bu boyuta taşıdık!
Habil'le Kabil'in kardeş olduğunu unutursak; kardeşi değil ama arkadaşımızı seçmekte kendi irâdemizi kullandığımızı hatırda tutarsak; kardeşimize, bacımıza söyleyemediğimiz sırlarımızı dostlarımızla paylaştığımızı unutmazsak; milletin kardeşler değil dostların bir araya gelmesinden oluştuğunu tesbît ederiz.
Kardeşlerin bir araya gelmesinden sülâle, sülâlelerin bir araya gelmesinden aşîret, aşîretlerin bir araya gelmesinden hemşehri ve halk oluşur. Eğer bir erk; halkları bir araya toplayıp başlıya baş eğdirerek, dizliye diz çöktürerek milletleştirirse orada ortaya devlet çıkar. Devlet olmanın, devletli kalmanın da candan başka bedeli yoktur!
Serçeden korkan darı ekmemeli demokratlar! Devlet olmanın, devlet kalmanın olmazsa olmazı; yasaları yani türeyi geçerli kılmaktır. "Ağlamayana meme yok" mantığını, kim fazla şirretlik ederse daha fazla vermek acziyetine dönüştürürsek ortada ne millet ne de devlet kalır!
Taşıma suyla değirmen dönmez ve taşlamayla sürüye giden it, koyunu kurda verir diplomatlar!...
Devletlikte net tavırlı olmayan; karşıdakinin şirretliğine, isyânına boyun eğiyor demektir! Şu anda yaşadığımız gerçek te; -malesef- ABD ve AB'nin tazyikleriyle bölücü PeKaKa'ya verilen demokratik/diplomatik tavizlerle nerdeyse teslîm olduğumuzdur.
Müttefik denilen "Düvel-i Muazzama"ya teslim olmuş Vahidettin yönetimi ile, şu anda müttefikimiz denilen ABD'ye veya AB'ye teslim olmuş hükûmet ve gûya ona karşı çıkan ama ABD veya AB'ye "biz daha sadıkız!" yarışına girmiş muhalefetin farkı nedir?
"İngiliz mandası mı, Alman mandası mı?" tercihi ile; "ABD mandası mı, AB mandası mı?" arasında ne fark var?
Savaşları ve mücâdeleleri techizat ve mühimmat olarak güçlü olanlar değil, dâvâlarına inanmış bağımsızlık karakterli kadrolar kazanır. En son Çanakkale'de; 253.000 kişisi ölümü öldürüp ölümsüzleşerek bu gerçeği dünyanın beynine, göz bebeğine kazımış bir milletin ahfâdı olarak, içerdeki demokrasi, dışardaki diplomasi denilen acziyetle, ne devlet ne de millet birliğini muhafaza edemeyiz.
Milletliğimizi koruyamazsak, devletliğimizi de koruyamayız! Bir daha başlı baş eğecek, dizli diz çökecek. Dört yanda düşman kalmayacak ve "Yurtta sulh, cihanda sulh." te'sîs edilecek. Millet hakimiyetinin olmadığı yerde devlet, devlet hakimiyetinin olmadığı yerde de sulh olmaz!
En kalıcı ve uzun ömürlü barışlar da, kanlı savaşlardan sonra oluşur. Barış ve bağımsızlık için savaşmayanlar; savaşanlar arasında ezilerek yok olmağa mahkûmdurlar!
Kalıcı barış için savaşta gecikirsek geçen zaman, millî kaybımızdır vesselam!...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: