Çarşamba, Nisan 28, 2010

DEĞİŞMİŞ-GELİŞMİŞ ESKİLER!...

Ilımlı İslâm adıyla yeni bir dîn icadında kullanılan Hoca Efendi'lerinin ABD'den tâlimatlarıyla eskimişleri manşet yaparak, AKP Anayasası'na destek sağlamaya çalışan zamâne zamanında görünenleri kasıtla bazı Dostlar; "Artık bıktık bu eskiden ülkücü olanlardan." diyorlar!
Onlar da kesinlikle bıktırmak için yapıyorlar yaptıklarını! Nasıl mı?
Meselâ; İslâmiyet öncesi, sonra Allah'ın Arslanı olan Hz. Hamza(r.a.)'da dahil herkes, bütün sahâbi müşrik!... Kimsenin aklına sahâbinin geçmiş müşrîkliğini sorgulamak gelmez. Çünkü bu zâtlar, Kelîme-i Şehâdetle dînlerini ikrâr etmişler. Onlar yaşadıkları dînle birlikte yâd edilir, sorgulanır, alkışlanırlar!
Cumhûriyeti kuran kişilerin tamamına yakını da Osmanlı Paşaları... Onların da Osmanlılıkları, padişah ve teslîmiyetçilerle birlikte sorgulanmaz. Çünkü teslîmiyetçiliği reddederek millî bir mücâdele başlatmış ve güçlerinin çok üstünde bir başarı kazanmışlardır.
Buradan hareketle, kimseyi dününden dolayı yargılamak elbette vicdân işi değil. Hele günümüzün değişen-gelişen dönekleri, takîyyecileri bile ilm-i siyâsetlerinden dolayı alkışlanırken, eskiden ülkücü olanların şimdi değişip birilerinin gemilerine, birilerinin demokrasi tramvayına binmelerini de normal kabûl edeceğiz de!...
Adamlar bindikleri demokrasi tramvayından, "Eskiden ülkücüydüm." diyerek yağ fışkıran açıklamalar yapıyorlar, zamâne zamanı bunları "eski ülkücü" diye takdîm ediyor veya açıklama yaptıranlara iltifatlarla hakları olmadan, bir yerleri tenkît ediyorlar!
Aslında onlar ma'zûr! Yaptıranın verdiği görevleri bu! Onlara;" Ülkücülerin, Türk Milliyetçilerinin canlarını sıkın, sizinle meşgûl edin ki bizle uğraşmasınlar." görevi verilmiş! Adamlar da görevlerini yapıyorlar! Biz de onların düşündüklerinin çok fevkinde ilgileniyoruz onlarla malesef!
Allah aşkına herkes işine baksın!
İsteyen eskisin, isteyen eskiden bilmem neydim, şimdi değiştim-geliştim diyerek bir yerlere mavi boncuk dağıtsın! Biz; işimize, milliyetçiliğimize, ülkücülüğümüze, AKP'den hesap sormanın yolunu açacak olan referandumda yapacaklarımıza yoğunlaşalım. Bizim hayatlarında bir şey olamamış hiçlere ayırarak kaybedecek zamanımız yok!
"İstisnâlar kaideyi bozmaz." ama bedenlerini parayla satan kadınların adı bilinir, fâhişe! Bu kadınlar, adlarını bile bile yaparlar ama yüzlerine karşı fâhişe denildiğinde kıyâmet koparırlar!
Peki akıllarını, düşüncelerini, kalemlerini parayla satan, kiralayan bu "dolma kalemler"e ne demeli? Bunlara "Fikir Fahişeleri" diyenler, doğru söylemiyorlar mı? Kendileri; "Döndüm, değiştim, geliştim, tekâmül ettim." diyorlar ama -aynen fâhişler gibi- yüzlerine "dönek" diyenleri de nerdeyse öldürecek kadar öfkeleniyor, şirretleşiyorlar!
Soğuk savaş yıllarında komünizme, Sovyet yayılmacılığına karşı tedbîren ve ABD finans destekleriyle kurulan, kurdurulan siyâsal yapılar; şimdi o zamanki yapılarının tamâmen zıddı bir görüntüyle kullanılıyorlar ve bunun adı da; "değişmek, gelişmek" öyle mi?
Bir canlı yayında; Prof Dr. Ümit Özdağ, Prof.Dr. Özcan Yeniçeri ile Prof. Dr. Mümtazer Türköne karşı karşıyaydılar. Özdağ ve Yeniçeri, Türköne'ye; "Seni gördüğümüzde Türk Milliyetçilerinin arkadan hançerlendiğini hissediyoruz." dediklerinde Türköne; "Siz hâlâ 1970'li yıllardaki gibi kalmışsınız." diyerek gûya karşı tavır koydu! Adam, değişmiş, gelişmişmiş!
Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın; "Cumhuriyet En Uzun 10 Yılından Geçerken TÜRK SORUNU" kitabının adına, Türköne'nin itirâz edeceğini bilseydim, Vallahi ben itirâz etmezdim! Bu dönenlerin itirâz ettiklerinde, kesinlikle doğruluk vardır! Bu da -kitabın adını hâla içime sindirememiş olmama rağmen- sessiz özrüm olsun Sayın Özdağ'dan.
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: