Pazartesi, Nisan 19, 2010

TÜRK; TANRI'DAN BAŞKA GÜCE SORUN OLMAZ, ONA DA ÎMÂNI MÂNİDİR...

Bu gün sadece Türk'e sesleneceğim!
Türk'ün; edibine-şairine, âlimine-câhiline, askerine-siviline, bürokratına-teknokratına, sanatçısına-sanatseverine, demokratına-antidemokratına, sağcısına-solcusuna, ülkücüsüne-devrimcisine, ümmîsine-okuruna, köylüsüne-kentlisine seleneceğim.
Sesimi duyan her Türk, beni anlayacaktır emînim. İnsan ana diliyle düşünüp, ana diliyle konuştuğuna göre Türkçe seslenen Türk'ü, duyan her Türk anlayacaktır.
Kadın ile erkeğin bir araya gelmesiyle eşler oluşur. Eşlerin anne-baba olmasıyla aile meydana gelir. Ailelerin bir araya gelmesiyle sülâle, sülâlelerin bir araya gelmesiyle aşîret, aşîretlerin bir araya gelmesiyle halklar oluşur. Halklar içinden biri, bir araya getirilen halkları bir düzen içinde tutmak için türeler oluşturur. Türeye göre yaşanan asırlar içinde töreleri de halklar yaşayarak geliştirir kültürleştirirler.
Halkları bir araya getiren, bir araya topladığı halkları birlikte tutan kavmin adı neyse, halklardan oluşturulan milletin adı da o olur. Bu asyada, avrupada böyleydi. Kıta amerikasında, afrikada böyleydi ve hâlâ böyle.
"Ulus"ları toplayıp "budun"laştıran Türk'ün kurduğu devletin adı Göktürkler'di. Beylikleri bir araya toplayıp milletleştirerek devletleştiren Selçuklunun devletinin adı Selçuklular; yine beylikleri toplayarak milletleştiren devletin adı, hâkim beyliğin adıyla anılarak Osmanlı olmuştu. İmparatorlaşarak ayrı dillerden, ayrı dinlerden halkları ve milletleri de yönetimi altına alan, tebaa eden Osmanlı'nın imparatorluk devrinden sonra; şimdilerde unutturulmak istenen "Kurtuluş Savaşımız"dan sonra, devlet kurucusu Türklere Osmanlı'dan bakîye kalan halkları, yeniden milletleştirerek devlet kuran erk te kurduğu devletin adını Türkiye Cumhuriyeti, kurtardığı vatanın adını Türkiye ve vatandaşlık bağıyla yönetimini kabûl eden halkların adına da 1200 sene sonra yeniden Türk dedi...
Yeni Türk Devleti'nin kurucusu Atatürk'ten sonra onlarca yıl; "halklar, halkların eşitliği, halklara özgürlük, halkların kardeşliği" gibi demokrat-diplomat maskeli, art niyetli, ayrıştırıcı sloganlarla milletliğimizin hedef alındığını, en milliyetçi kalemlerin "Türk Halkı" demesinin millet bütünlüğümüze zarar vereceğini yırtınarak söyledik durduk! Aynı Türkçe mantığımızla; "Farklılıkların fakındalık"a, mozaiğe itirazımız varken; "Çiçek bahçesi"ni reddederek; "Zorla oluşturulmak istenen bu farklılığa, renkli mermerin farklı renkleri diyebiliriz belki..." diye de çırpındık!
Şükr'olsun, Türkçe hoş görülerinin, bağışlayıcılıklarının, kucaklayıcılıklarının art niyetlilerce farklı algılandığını fark eden, ileri görüşlü, millet karakterli Türk Milliyetçileri, bu söylemlerden vaz geçtiler.
Şimdilerde, -çok yeni- Samsun'da devletin sahibi millet refleksiyle; baş kaldıran âsîlere -askerin ve güvenlik güçlerinin aynı üslûpla cevap verdiği-, bölücülerin siyâsallaşmış diplomat-demokrat maskeli organizetörlerinden birine vurulan bir tokatla, yeni bir söylem çıktı!
Memlekette ısrarla kaşınan "Kürt Sorunu"nun karşılığı olarak, kendini mazlûm hisseden, yaralanmış, hakir görülmüş hisseden bir "Türk Sorunu" oluşmaya başlamışmış!
Yapmayın Allah aşkına!
Halkları toplayıp milletleştiren, milletleştirdiği halkları bir arada ve düzen içinde tutmak için yasalar koyan, uygulayan, devletin aslî sahipleri, kime karşı sorun oldu? Irak gibi işgalde miyiz yoksa?
Allah(c.c.)'tan gayrı hiç bir güce ve devlete baş eğmemiş tebaa olmamış Türk Milleti, kime karşı sorun oldu?
Devleti kuran, halkları milletleştiren, milletleştirdiği vatandaşları nizam ve huzûr içinde tutmak için yasalar yapan ve uygulayan erk Türk Milletidir. Vatandaş halklardan bazıları, bir yerlerin organizesi ve desteği ile baş kaldırabilir ki tarihin her döneminde ve her devletin geçmişinde yaşanagelen gerçeklerdir bunlar!
On bin yıllık teamülleri gereği Türk Milleti'nin tavrı; başlıya baş eğdirmek, dizliye diz çöktürmektir. Bunun bedeli de cansa candır, kansa kandır! Dünyanın en kalıcı barışları da en kanlı savaşlarla sağlanmıştır.
Millet olmanın, devlet olmanın; hâli muhafaza etmenin, candan başka bedeli yoktur. Sadece Çanakkale'de 253.000 kişi olarak, ölümü öldürerek ölmeseydik, bu gün yetmiş milyonun hür olarak yaşaması söz konusu olamazdı.
Ölmekten korkan, canını seven evinden çıkmayacak ve tebaalığa razı olacak! Süvâri olmayan ata binmeyecek! Vurmasını bilmeyen yumruk sıkmayacak! Serçeden korkan darı ekmeyecek! Başlılar bir daha baş eğecek, dizliler diz çökecek, dört taraftaki düşman bitirilecek ve devlet olarak açın doyurulmasına, çıplağın giydirilmesine, yoksulun bay edilmesine yeniden başlanacak! Türk'ün mes'elesi; devlete sorun yaratanları kontrol altına almak, kuduran itleri itlâf etmek; devlet erkini, millet töresini, türesini yaşatmak için âsîlerini, düşmanlarını yok etmektir.
Türk'ün devletlikten başka bildiği yol yoktur. Devletlik te yasalarla, disiplinle devâm ettirilir. Canının Türk yanının ağrıdığından emîn olduğum, söylem ve isâbetli tesbîtlerinde müşterek olduğum bir Türk Münevveri'nin, can havliyle söylediği ve bana göre kastını aşan bu "Türk Sorunu" adından vaz geçmesi, Türkçe dileğim, Türk Milliyetçisi yüreğimin ricasıdır.
Ümitsizlik, îmansızlıktır vesselâm...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: