Salı, Nisan 27, 2010

ZÂKİR UÇMAZ, ŞÂKİR UÇAR!...

Yanlışa yanlışla mukabele, iki yanlış eder Dostlar!
Kamer Genç'le ilgili yazdıklArımdan sonra, epeyce tebrîk ve tenkîd aldım. Okumakla yetinmeyip tenkît veya tebrîk zahmetine katlanan herkese teşekkürler. Kamer Genç'in tek kişilik tavrının bana, ünlü Arap Kelâm düşünürü Câhiz'in; "Bir Türk, başlı başına bir millettir." sözünü hatırlattığını da yazmıştım.
Yazıdan sonraki tenkîtlerse aklıma, İbrahim Hakkı Hazretleri'nin iki oğlu Şakir ve Zâkir'i getirdi. Mâlûm; İbrâhim Hakkı'nın oğullarından Şâkir, gece gündüz meyhâneden çıkmayan içip dolaşan biri... İbrâhim Hakkı Hazretleri de arada bir gizlice giderek meyhâneciye oğluna istediği kadar şarap versin diye ücret öder. Diğer oğlu Zâkir ise adından da belli olacağı gibi gece-gündüz medresede zikirle, eğitimle ve ibâdetle meşgûldür. Efsâne veya kıssa bu ya; günü geldiğinde İbrâhim Hakkı Hazretleri, olduğuna/erdiğine kanaat getirdiği müritlerini alarak Hasan Kalesi'ne çıkarır. Sırası gelene; "Hadi Yavrum uç! Allah yardımcın olsun." diyerek boşluğu gösterir. Sırası gelen ve atlayan mürit, Kırklara dâhil olmaktadır.
Sıra Zâkir'e gelir. İbrâhim Hakkı Hazretleri bir kaç kere; "Hadi Yavrum uç!" demesine rağmen Zâkir bir türlü atlayamaz. Şehirde bütün ahâlinin Hasan Kalesi'ne doğru gittiğini gören sarhoş Şakir, nereye gittiklerini sorar. Biri; "İbrâhim Hakkı Hazretleri müritlerini uçuruyor. Seyre gidiyoruz." deyince Şakir de kalabalığa katılarak kaleye gelir. Babası bir kaç kere Zâkire; "Hadi Yavrum uç!" demesine rağmen Zâkir'in atlayamadığını gören Şâkir, babasının düştüğü hâle dayanamaz ve "Ben uçayım mı baba?" diye sorar. İbrâhim Hakkı Hazretleri, belli belirsiz gülümsemeyle; "Uç oğlum, uç! Allah yardımcın olsun." der demez Şâkir boşluğa atılır ve Kırklar'a dâhildir. İbrâhim Hakkı Hazretleri'nin; "Zâkir uçmaz, Şâkir uçar!" sözü de o günden mîrastır. Günümüzde de bizi şaşırtan o kadar Zâkir ve Şâkir var ki!
Dostlar;
Farkındaysanız, son günlerde yazılarımı; "Tanrı Türk'ü korusun. Türk te Türk'ü korusun" dua dileklerimle bağlıyorum. Tanrı'nın koruması, birilerini korumak için birilerini görevlendirmesiyle olur. Tanrı, Türk'ü Türk'e korutursa -ki görünen o-, biz birbirimizi korumaya, Hace Ahmet Yesevî öğretisine göre "Birbirimizi methetmeğe" başlarsak, bize güç yetmez.
Devlet Bahçeli'nin son zamanlarda gönlümü en hoşnûd eden davranışı; Meclis dokunulmazlığı zırhıyla, -Devlet'e sadâkatinden dolayı- AKP'lilerin tazyîk ve saldırılarına maruz kalan Kamer Genç'i yanına oturtarak koruması oldu. Yâni; Türk te Türk'ü korumaya başladı. İlk düğme doğru iliklenirse kıyafetimizde potluklar oluşmaz diye heveslendim ben de...
Nihat Genç konusunda inşallah yeri geldiğinde bir iki sözümüz olur. Hiç bir stilistin terzi olmadığını biliyorum veya terziden kolay kolay stilist çıkmadığını... Mühendisten mûcit, mûcitten mühendisin de az görüldüğü gerçeğinden hareketle, Nihat Genç'in, sadece "Anadolu toprağı kir tutmaz." tesbîti bile vatanperverliğini alkışlamak için yeter diye düşünüyorum.
Vatanperverlikle milliyetperverliğin farkını bilerek, günü geldiği için milliyetperverler ve vatanperverlerin güç birliği etmek mecbûriyetini de akılda tutarak, gücümüz kadar Kamer Genç ve Nihat Genç gibi doğru, uç örnekleri methetmemiz, millî akıl gereğidir diye düşünmekteyim.
Armudun sapı, elmanın çöpü titizliğimiz yüzünden korkarım ki önümüzdeki referandumda; % 30 blokken, % 70'in yetmiş parçalı duruşuyla referandum sonucu, Cumhûriyet ve kazanımlarının sonu olur!...
Millî ferâsetimizin ayık olması şart vesselâm...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

Adsız dedi ki...

bu olayın aslı sanırım yanlıs rivayet edilmektedir atlayan kişi zakir atlayamayan ise şakirdir ve İbrahim hakkı hazretleri destansı beytini söyler : HARABAT EHLİNİ HOR GÖRME ŞAKİR DEFİNEYE MALİK VİRANELER VAR