Cumartesi, Ağustos 27, 2011

AĞUSTOS'LAR YAŞLANDI!...

Ağustos Ayı'ndayız! Türk'ün tarihî Zaferlerinin sığmadığı Ağustos Ayı'nda! Takvim icat edildi edileli yüzlerce-yüzlerce yıl her Ağustos Ayı'nda Türk'le, Türk'ün şanlı zaferleriyle kut alan, kutlanan Ağustos'tayız!...
Yıllarca 30 Ağustos, bütün milletin aklına Zafer ve Zafer Bayramı'nı getirirken Türk Milliyetçisi hafızâlar dışında; "30 Ağustos YAŞ Toplantıları"yla yaşlandı, sulandırıldı!
Bu Ağustos bir kişinin, müspet veya menfî mânada nelere muktedîr olduğunu da hatırlattı Türk hafızâma! Oysa hafızâmı hep zayıflıkla suçlardım!
1970 yılında, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in, MHP'nin olduğu il ve ilçelerde Malazgirt Zaferi'ni kutlama ve Devlet Erkânına hatırlatma etkinliklerini hatırladım! 1971 Ağustos'unda; İstanbul'dan, Ankara'dan ve Erzurum'dan -devrin dolma kalemlerince "Türkeş'in Komandoları" diye adlandırılan- Ülkücülerin, Malazgirt'e yayan yürüyüşlerini hatırladım. Türkeş'in Malazgirt tepelerinde yapacağı kutlamaya alternatif olarak devrin Devlet ve Hükûmet erkânının Malazgirt'te yaptıkları zoraki resmî kutlamaları hatırladım!
Gâzi Meclis'te bir kişinin 450 kişiyi nasıl etkilediğini, Meclis'i tek başına nasıl millîleştirdiğini;
bir kişinin, millî hafızâya nasıl nakş'olduğunu; bir kişinin emeklerinin, millet tarafından
nasıl sahiplenildiğini ve bir ölümlünün nasıl ölümsüzleştirildiğini hatırladım!
Alparslan Türkeş'in macerâlı ve çileli seksen yıllık ömründe, sadece Malazgirt Zaferi'nin 900. Yıldönümü Kutlamalarıyla bile millî hafızâya silinmemecesine yazıldığını hatırladım! Ve artık biliyorum ki seven-sevmeyen, muhalif-taraftar, dost-düşman herkes, ne kadar uğraşsalar da Alparslan Türkeş adlı Türk Sevdâlısı Türk'ü öldüremeyecekler!
Tam kırk yıl önce, Türkiye'nin dört yanından, yüreklerini Sultan Alparslan'ın ve adaşı Başbuğ Alparslan'ın yürekleri ile buluşturmaya koşan üç bin, belki daha fazla gencin, Malazgirt dağlarında yaşadığı, yaşattığı coşkuyu hatırladım. Kırk yıl sonra kocadığıma üzülecekken yiğit bir Lider'in çağrısıyla, farklı millî bir duyguyla, Kürşad'ın Çin Sarayı'nı basmaya davetiymişçesine Türkeş çağrısına koşanların içinde olmakla övündüm ve bu övüncümü; arkadaşlarım, ülküdaşlarım, ömürlük yoldaşlarımla hatırlayıp hatırlatarak paylaşayım istedim...
Cazim Gürbüz, bu coşkuyu destanlaştırmıştı! Keşke O'da destanını nisyân ile ma'lûl hafızâ-y-ı beşerle bir daha paylaşsa ve o "dokuz kutlu er"den rahmete yürüyen Kürt Ülküdaşımız Abık'ı, Selâmi Türkmen'i bir daha Fatihâ'larla buluştursa!...
Erzurum Ekibi'nin getirdiği en büyük çadırın OTAĞ adıyla Başbuğ Türkeş'e hazırlanışını, çadır önünde tutulan OTAĞ NÖBETİ'ni, yayan gelmeyi başaran tek ekip olan Erzurum Ekibi'nin, yol yorgunluğuna rağmen tuttukları ilk OTAĞ NÖBET'ini hatırladım.
Iğdır Ekibi'ni; haşarı-delişmen çocukluğu ve bir taşla teslîm alarak zorla Malazgirt'e gelen, oynadığı Şeyh Şamil oyunu ve havaya zıplayıp diz üstü yere inerken her havalanışında; "Başbuuuğ", inişinde; "Türkeeeeş" diye naralayan, üç bin kişiyi bu narasına ortak edip "Başbuğ-Türkeş" sloganıyla gök kubbeyi patlattıran, 9 yaşındaki Kardeşim Ali Haydar'ı hatırladım. Başbuğ'un çok beğendiği ve gece çadıra koynuna aldığı, Başbuğ'a yakınlaşmayı çocuk aklıyla kutsayan Ali Haydar'ın, Başbuğ'un koynunda, O'nu rahatsız etmemek için kıpırdamadan uzanışını ve "Heyecandan, vücûdumda kaşınmayan yer yoktu ve ben Başbuğum rahatsız olmasın diye canlanmıyor, kaşınamıyordum." şeklindeki gururlu şikâyetlerini hatırladım!
Bir kişinin nelere muktedîr olduğunu hatırladım! Gururlandım! Ağlamayacağım! Kocamışlığın en bâriz göstergesi olan sulu gözlülüğüme bugün için son verdim!
Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun ilk defa o gün, nakaratını üç bin gençle tekrarladığı Malazgirt Marşı'nı okuyuşunu ve bir marşın kulaktan kulağa millî hafızaya nakş'edilişini hatırladım! Söylenecek çok söz var! Malazgirt Marşı'nın ilk günden bugüne kadar beni en çok duygulandıran kıtasını, bir daha hatırlayıp hatırlatarak;
"Türk Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt, Bizans'ın Türk'e secdesi
Bu ses, insanlığa Hakk'ın müjdesi...

Bu seste birleşir bütün yürekler,
Ya Allah! Bismillah! Allah ü Ekber!" ve bir kişinin, -müspet veya menfî mânada- nelere muktedîr olduğunu hatırlayarak Sultan Alparslan'a, Başbuğ Alparslan'a ve 30 Ağustos gününü millîleştiren Başbuğ Atatürk'e, silah arkadaşlarına ve Türk kahramanlarına yürekten saygı, sevgi, özlem ve Fatihâ'larımı gönderip menfî iz bırakanları da buğz ederek;
"YA ALLAH! BİSMİLLÂH! ALLAH Ü EKBER!"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: