Çarşamba, Ağustos 24, 2011

ÇOK GÜZEL BİR MEKTUP

Epeydir gündemin izin vermediği bir sohbet yapmak istiyorum müsaadelerinizle...
Her nefsin olduğu gibi bizim de tebrîke, alkışa ihtiyâcımız var elbette! Sırtımızda yük taşımıyor, ocaklarda taş kırmıyoruz elbette ama kimin elindeyse ona göre asan-kesen ve adına hukuk denen bir Demoklesin Kılıcının altında düşüncemizi, gördüklerimizi, duyduklarımızı söylemeye çalışıyoruz!
Kimine göre dünyalığımızı kazanmış, tuzu kuru adamlarız! Haksız da sayılmazlar çünkü milyon dolar-eurolarla tarnsferler yaşayan "Dolma Kalemler"den zannediyorlar bizi de! Olsun! İtirazım yok, varlıklı bilinmenin kime ne zararı olur ki ama durumumuzu bilmeden bizden istenen yardımlara "Yok!" demenin zorluğunu, tarif mümkün değil!
Kimilerine göre de aptalmışız! Biz çalıp biz oynuyormuşuz! Kaç kişi okuyor veya okuyanlardan kaç kişinin neye gücü yetiyormuş ta falan, filan! Onlar da haklılar! Ama; "Küfrün karşısında susan dilsiz şeytan gibidir." Hâdis'ini düstûr belleyip gördüğümüz haksızlığa elimizle, gücümüz yetmezse dilimizle, ona da gücümüz yetmezse kalbimizle buğz ederek karşı çıkıyoruz! Tenkîtlere, tehditlere alıştık! Şerbetlendik te sayabilirsiniz ama iltifatlara -şahsen- doymuyorum! İltifatlar karşısında şımarmaktan da Allah(c.c.)'a sığınıyorum.
Bir Büyüğümüzden, enfes bir mektup aldım. Noktası, virgülüne dokunmadan bu özel-güzel mektubu paylaşmak istiyorum:
"Kadim Ülkücü Mustafa Aslan'a mektup: (Allahüekber-MA)
Değerli Evlâdımız;
Gazetemizin bugünkü "YORUM" sayfasında yer alan "Ayıklarız Biz Bu Dikenleri..." başlıklı yazınızı okudum. Gözyaşlarımı tutamadım! Sevinç gözyaşlarıydı bunlar... Niçin mi? Dinle...
Tam seksen sekiz yaşındayım. 1948'de T. Üniversitesinin dördüncü sınıfındaydım. Demokrat Parti'den bir grup millet vekili ayrılıp Rahmetli Mareşal'in Liderliğinde MİLLET PARTİSİ'ni kurdular. Aynı gün Harput (Elâzığ) Milletvekili Nurettin Ardıçoğlu (merhumdan) telgraf aldım; "-Yeni Partimizin Gençlik Kollarının Tüzük ve Programını hazırlamak üzere seni bekliyorum, hemen gel." diyordu. Ertesi sabah Ankara'daydım. Kamil Koç Merhum'un Kızılay'daki ofisinde buluştuk; hemen çalışmalara başladık. İki günde tamamladık, Gençlik Kolları Başkanlığı'nı Dil-Tarih Fakültesi'nden bir arkadaşa verdik, ben döndüm.
O günden itibâren partideki kıdemimle orantılı olan sorumlu mevkilerde bulundum. Son görevim Parti Genelbaşkanlık Divan Üyeliği idi. 27 yıl sürdü. Bunun 12 yılı G. Sekreter Yardımcılığ'nda geçti. Rahmetli Türkeş ve arkadaşlarının partiye kazandırılmasında Rahmetli Mustafa Kepir, Rahmetli Mehmet Altınsoy, Rahmetli Kâmil Koç ve ben büyük gayretler sarf ettik. Amacımız Partiyi Milliyetçi-Ülkücü çizgiye oturtmaktı. Allah yardım etti, başarılı olduk!
Biraz önce makalenizi okuyunca çilekeş ülkücülerimizden birinin Doğu'dan seslenişini duyar gibi oldum. Diyarbakır hatıralarımı yaşadım. 1950'den 1967'ye kadar çocuklarımı da alarak orada iş kurdum. Çok saygın siyaset çalışmalarımız oldu. Diyarbakır'dan çok değerli gençler yetiştirdik. Meselâ; M.Vekilimiz Oktay Vural, Profesör-Ressam Mehmet Başbuğ, Kardeşi Yazar Hayri Başbuğ, Türkeş Bey'in uzun müddet özel kalem Müdürlüğünü yapan Ali İhsan Bacalan ve şu anda soyadlarını hatırlayamadığım, Diyarbakır'lı çok değerli gençler yetiştirdik. Beş Şehidimizde ölümü göze aldılar davadan dönmediler! Sağ kalan bütün ülkücü gençlerimizi Ankara, İzmir ve hinterlandlarına yerleştirdik. Sık sık telefonla arayıp hatırımı sorarlar. Allah hepsinden razı olsun! Bütün bunlar Diyarbakır'lı Kürt veya Zaza asıllı gençlerimizdirler. Hemen hepsi de (Elliden fazla Diyarbakırlı) gençlerimiz yüksek tahsil yaptılar. İdeallerinden fire veren olmadı hiç!...
Çocuklarımı, (üç erkek, bir kız) yüksek eğitim dönemleri gelince, Aileyi Ankara'ya taşıdık. Ben Diyarbakır'da kaldım, Anneleri de onların başında bulundu. Sonra kurmuş olduğum fabrikayı satıp ben de Ankara'ya geldim. Bugün YENİÇAĞ'daki yazınızı okuyunca çok duygulandım! Seçimlerden dört gün önce Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin, Diyarbakır Mitinginde yaptığı konuşmasını hatırladım. Çok güzel bir konuşmaydı. Halk derin bir saygıyla dinliyordu. Hiç menfi tezahürat olmadı. Diyarbakırlı işte budur!
Bugün de onbirinci sayfadaki demecini okuyunca da; "İşte MHP budur!" dedim...
Aziz Dostumuz, Değerli Ülkücü Evlâdımız!
Sizi, sahip olduğunuz mefkûreden dolayı kutluyorum. Allah'a emânet olunuz Efendim...
Turgut ÖZTAŞKIN "

Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: