Pazartesi, Ağustos 15, 2011

SÖYLENMEK KOLAY, SÖYLEMEK ÇETİN!..

Şükr'olsun! Dokunmanın ibâdetten sayıldığı, Dünya Lideri, BOP Eş Başkanı, her türlü milliyetçiliğe karşı, millî kimliksiz Türkiyeli bir Başbakanımız ve sâyelerinde "istikrâr ve huzûr" var!
İkişer-üçer şehît, artık haber bile değil! Devlete, Hükümete; "Meşenin dalları nerenize ... ?" Veya "Has..tirin!" iltifatlarının, "Vergimizi toplayacak, Ankara'ya vermeyeceğiz! Ankara ayrıca bölgeye maddî yardım yapacak!" haraç talebinin açıkça söylendiği "İleri Demokratik" bir ortamdayız!
Bu huzûrlu ve istikrârlı günler, hangi zamanla kıyaslanır; "Birinci 12 Eylül" öncesiyle! Anarşi ve öğrenci olayları söz konusu edilir ve insafsızca kıyaslanır!
Gün ortası, sokak ortasında asker-polis katledilir, otobüslerde genç kızlar diri diri yakılır, parklarda bombalar patlar, balkonda kadınlar çamaşır asarken vurulur, kırk milyon yetişkin nüfusun on beş milyonu işsiz ve söyleyen çıkarasa; "12 Eylül'e döneriz! Huzûrumuz, istikrârımız bozulur!" diye tellal bağırtıltılır!
Anarşik olay ve dönemler diye otuz yıllık tekrar ve alışkanlıkla iki grubun hayattaki temsilcileri adına birileri, bir yerleri suçlarlar! Daha doğrusu suçlar görünürler! İki taraf adına da "dönen-değişen-gelişen" ve "eski" sıfatlı firârîler konuşur, konuşturulurlar! Çünkü Ülkücülük ve Devrimcilik; hayatları karşılığı millete mal olmuş kişilerin karakterleri olmuşken firârîlerin ise dolar-euro mukabili satacakları, anlatacakları malzemeleri olmuştur!
"Bağımsız Türkiye" için ölüp-öldürecek kadar samîmi Devrimcilerin o günkü amigoları, bugün ABD taşeronu bölücü terör örgütünün ve onlara demokratik destek sağlayan "İleri Demokrasi"cilerin "Dolma Kalemler"i olmuşlardır!
"Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin; herşey Türk'e göre, Türk tarafından, Türk için" inancıyla ölüp öldüren ülkücülerin o günkü amigoları da değişip-gelişip-dönüşerek dolar-euro karşılığı BOP Eş Başkanı'na yağcılık-vuvuzelâlığa soyunmuşlardır!
Bugün Ülkücülük ve devrimciliği hayatları karşılığı siyasi marka etmiş kişilerin, evlerinden başka karargâhları yok! Ne partileri, ne teşkilatları var! Veya onların kazandığı, kazandırdığı kavramlar sayesinde siyasi hayatlarını sürdüren kuruluşlarda ülkücüler veya devrimciler yok!
Birlikte o günleri hatırlayarak bugünle bir mukayese edelim mi?
Meselâ; büyük şehirlerdeki -ki oralar aynı zamanda üniversite şehirleriydi- bazı mahalle ve sokaklar bir görüş mensûbu gençlerin kontrolündeydi. Karşıt görüşlüler oraya sokulmazdı. Ama bu bölgelerde hayat, normal bir şekilde sürerdi. Dükkanlar açıktı, kahveler çalışırdı. Mahalle parklarında veya evlerin balkonlarında komşular toplanıp yemek yer, çay içebilirlerdi.
Bugün? Devlete baş kaldırmış, isyanla özerklik ilan etmiş bölücülerin kontrolündeki yerlerde hayat normal mi?
O günlerde; "Kurtarılmış Bölge"lerde bile 'Bekçi Baba'nın düdüğü âsâyiş demekti. Bugün "Özerk"lik ilan edilmiş yerlerde ve büyük şehirlerde bırakın sıradan vatandaşı, güvenlik güçlerinin can güvenliği ve âsâyiş var mı?
O günlerde; Erzurum'dan Diyarbakır'a cezaevindeki bir ülküdaşımı ziyârete gidebilir ve bayram süresince kalabilirdim. Her gün ülküdaşımı ziyaretimden kimliğim ve fikrim belli olurdu. Bugün, Başbakan binlerce güvenlik gücünün silahlı koruması, Ordu'nun da özel tedbirleri olmadan Diyarbakır'a gidebilir mi? Koruma ordusuz, vatandaşın normal hayatı tedbirler yüzünden felç edilmeden Başbakan, şehirlerde sokağa çıkabilir mi? Anarşinin bitirilişi, huzûr ve istikrâr denen, ne olduğunu kimsenin anlayamadığı-kavrayamadığı "İleri Demokrasi" bu mudur?
On yılda; güç yetmez zannedilen bütün kurum ve şahıslara dokunan, derdest edebilen, istediğini cezaevine koyduran, tutukluluğu cezalaştıran bir güç'ün terör ve teröriste güç yetiremeyişini anlamak mümkün müdür? Artık kanıksanan şehît haberleriyle ve şehidine sahip çıkanların tahrikle suçlandığı bir memlekette huzûr ve istikrâr var mıdır? Buna kim inanır Allah aşkına?
Milletin suskunluğu, söylemeyip söylenmesi, kimseye bir şey söylemiyor mu? Canı yanmış Türkler ve Kürtlerin birden ve berâber patlamak üzere olduğunun farkında olan biri çıkmaz mı?
Huzûr ve istikrâr, bomba gibi patlamak üzere! Bizden söylemesi ve hatırlatması! Büyük devlet olmak ve o devleti yönetmek çok kolay bir iş değil vesselâm...
"BÜYÜK DEVLET KURMAK İÇİN BÜYÜK KAN İSTER."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: