Çarşamba, Eylül 26, 2012

BALYOZ ELİMİZDE, UZUN İP BELİMİZDE...

Ferhat'ın külüngüne "Balyoz" diyerek, yeniden ele aldık ve çile dağını delmek için vurmaya başladık yüz yıllar sonra! Dağ delininceye kadar dünya dinleyecek balyoz seslerini! Dağ delinince de Türk'ün öfke selini seyredecek bütün dünya bir daha!...
Biliriz ki her şeyin olduğu gibi sevginin de bir bedeli var! Biliriz ki, en ağır bedel, karşılıksız sevginin bedelidir ve can yakar! Türk Milliyetçileri, Ülkücüler bunu ve sonucunu bile bile; "Karşılıksız sevdik. Biz ki, ustasıyız Vatan sevmenin." diye övünürler! Biz de övünenleri alkışlarız millet olarak!...
Dünya milletlerinin, özellikle de Haçlı dünyasının, hangi milletlerin milliyetçiliğinden korktuğunu ve sebeplerini sorgulamış, paylaşmıştık defalarca. Bir millet fedâisi olarak işimiz bu, son nefese kadar!
Tarih yapan milletleri, bir daha hatırlayalım. Asya'da; Çinliler, hemen yanında Türkler, berisinde Ruslar ve Farslar... Avrupa'da Macarlar, Romalı Yunanlılar, Almanlar, Fransızlar, Okyanus ötesinden İngilizler v.b.
Bir çok millete adreslik eden Avrupa Kıtası'nda 2.000 yıldır ortak payda, ortak dinleri Hristiyanlık olmuştur. Daha önce defalarca Avrupa'nın altından girip üstünden çıkmış Türk Milleti İslam'la teşerrüf ettikten sonra, Hristiyan Avrupalıların iki kat korkulu rüyası olmuştur! Müslüman Arap ve Farsların, kendi coğrafyaları dışına nüfûzları yok denecek kadar azken Müslüman Türk Milleti'nin kabına sığmazlığı, aşıp taşması karşısında defalarca Haçlı Birliği ve Haçlı Seferleri oluşturulmuştur.
Binlerce yıl Asya ve Avrupa'da at oynatan Türk Milleti'ne karşı Avrupalı hristiyanlar, defalarca Haçlı Birliği kurmuş olmalarına rağmen, İslâm Dünyası bir birlik oluşturmamış, Türkler de böyle bir birliğe gerek duymamıştır. Bütün Haçlı Seferleri'ni İslâm adına tek başına göğüslemiş ve hem Allah rızâsının, hem de millet-devlet sevgisinin bedelini can olarak, kan olarak ödemeye gönüllü olmuştur.
Biliyoruz ki tarih, tekerrürden ibâret ma'lesef!... Günümüzde de tarih tekrârını yaşıyoruz! Haçlı Birliği yine İslâm âlemine karşı saldırıda ve Türk Milleti, bu Haçlı Seferleri'ne karşı bilinen direnişini gösteremiyor!...
Elbette böyle devâm etmez!
Elbette öldüremeyen yara, savaşçıya güç verir! Elbette son iki yüz yılda Haçlı'nın İslâm Dünyâsına yaptığı saldırı ve zûlümleri, Türk Milleti millî hafızasına not ediyor! Günü geldiğinde; "kükremiş sel gibi bendini çiğneyip aşarak" bu yapılanların hesâbını görecektir! Aksini düşünmek tarih bilmemektir, Türk Milleti'nin karakteristik yapısını bilmemek veya unutmaktır ki, en hafif söylemle aptallıktır!
Külünkten, Ferhat'tan, tarihten Balyoz Dâvası'na gelmeğe çalışıyorum!
Millî vicdân Paşaları, gayr-ı millî generaller ve muvazzaf, emekli bir sürü asker, hukuk kullanılarak gadre uğradılar! Mahkeme süresince yasaların izni kadar ilgilenmiştik. Şimdi kalem kırıldı, karar verildi! Varılan karar ve verilen cezânın âdil olup olmadığı, millî vicdânda yarattığı etkiyle bellidir!
AKP sâyesinde, iki kutuplu şekle dönüştürülen kamuoyu; bu konuda da ikiye bölündü! AKP ve yandaşları, kararı ve cezâları memnûniyetle karşılarken muhalif kanatın büyük kısmı incinmiş durumda!
Ama dedik ya her şeyin olduğu gibi Vatan-Millet sevgisinin de bir bedeli var! Bu bedelin, can olduğunu iyi bilen bir milletiz! Toprak vatan olsun diye ve "devlet-i ebed müddet" diye 20'lik Kınalı Kuzularını onar-yirmişer şehît verirken övünen Türk Milleti'inin, bu cezâlar karşısında dövünmesini beklemek, âbesle iştigâldir!
Türk Milleti bilir ki; İmam Efendilerin uğurladığı Şühedâ, geri dönmez ama savcının-yargıcın gönderdikleri, mutlaka gelirler! Şehîtleriyle övünen bir millet; hukuk eliyle zûlme uğramış kahramanları için dövünmez! Türk Milleti, -düşmana karşı- böyle bir zaafiyet gösterir mi?
Gadre uğramış Paşalara, generallere ve millet evlâdı askerlerimize, ailelerine geçmiş olsun. Onlarla berâber adâleti bekleyerek gün saymaya başladık bile! Biliriz, sayılı gün tez geçer ve rüzgâr eken fırtına biçer!...
"Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin,
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten." diyeli kaç yıldır bilen var mı?
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: