Cumartesi, Eylül 22, 2012

TÜRK'ÜN MİLLETÇİLİĞİ VE MİLLİYETÇİLİĞİ...

Yıllardır milletçilik ile milliyetçilik; yurtseverlik-vatanseverlik ile milliyetçilik arasındaki farkı, yeni nesillere anlatmadan Türk Milleti'nin millî hayatının bir kaç on, belki de yüz yılını boşa geçirttiler!
Son iki yüz yılda, Anadolu coğrafyasında Türk Münevveri'nin yetişmemiş olması da bu nâ-dânlıktan (bilgisizlik) kaynaklanan kavramlar kirliliğinin en büyük sebeplerindendir!
Üç-beş Batılı düşünürün, üç beş kitabını okuyan ve kendini entelektüel zanneden, Sakallı Celâl'in; "Bu kadar cehâlet, ancak tahsîl ile mümkündür." tanımını bi-hakkın kazanmış bir kaç nâ-dân (bilgisiz) yüzünden Türk Milliyetçiliğini de 1789 yılındaki, yani dünkü Fransız Devrimi sonrası icâd edilmiş, Batılı bir düşünce şekli zannettirdiler!
Kendi tarihini; atalarının taşlara kazıyarak zamana emânet ettikleri 1800-1900 yıllık kesin bilgilerdense entel sıfatı kazanabilmek uğruna Batı Taklitçiliğinde arayan aşağılık kompleksli, millî kimliksiz dolayısıyla kişiliksizler yüzünden; ne yeterince tarihçi yetiştirildi, ne de Türk tarihi öğretilebildi!...
Kimlikli kişilikli ve hem soyuna, hem kendine özgüveni olan tarihçilerimiz de bu Batı mukallitlerince yok farz'edildi!...
Ülkücülerin Yavuz yüzlerinin Milliyetçilik, Yunus yüzlerinin Milletçilik olduğunu, ısrarla vurgulayarak söylemeğe devam edeceğim!
Türk Milliyetçiliğini, Fransız Devrimi'nden mülhem Batı icâdı Haçlı ırkçılıklarından saymak; en azından Türk Tarihini bilmemek ve Türk Tarihinden de Yenisey yazıtları'nı, Orhun Yazıtlarını görmezden gelmek değilse nâ-dânlıktır, bilgisizliktir!
Orhun Yazıtları'ndan 300 yıl daha eski olan Yenisey Yazıtları'ndaki; "Oğul, yabana vardı; töreden uzak kaldı! Ey erk; Genç geyiği türet, Altun turnayı üret!" Şeklindeki günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce, kendilerinden sonrakilere böyle yol gösterici, töre vurgulayan öğütler veren, hatta düşünen Batılıyı, Avrupalıyı, Haçlıyı duyan, bilen var mı?
Yine Yenisey Yazıtları'nda; "Katlan halkım, katlan! Orunum sizin için. Kutsal yerim sizin için. Öz İl'im siziz için. Han'ım için, Ay için, Güneş için; yüz yiğit kandaşım, bin kahraman erim, halkım, Budunum, katlanın!" öğüdündeki "katlanın" yani çoğalın öğüdünü ve bu öğüt içinde halkına ayrı, budununa ayrı seslenerek yol gösteren milliyetçiliğin farkında olamayanlara -incinmesinler diye- ne demeliyiz?
Yenisey Yazıtları'ndan 300 yıl sonra, günümüzden 1500-1600 yıl önce yazıldığını bildiğimiz Orhun Yazıtları'nda ise Türk Devlet Adamlarının, millete hesap vermelerini ve devletle milletin birbirine karşı görevlerini tarif etmesini; o tarihlerde kalın hayvan derilerinden yaptıkları zırhlarının kiri ile övünen; yunağı yani hamamı, kenefi bilmeyen hangi medenî batılıda, hangi Avrupalıda, hangi Haçlıda görmek mümkün?
Babadan oğula destanlarla, şiirlerle, yazıtlarla aktarılan ve genetik DNA fonksiyonları olarak tezâhür eden Türk Milliyetçiliğinin yazılı 1800 yıllık belgeleri varken Türk Milleti'nden 1600-1700 sene sonra; Fransız İhtilâli sonrası, derebeylikten halklığa geçmeye heveslenen Batı'nın; milliyetçiliği algılayabilmesi, anlayabilmesi dolayısıyla anlatabilmesi mümkün müdür?
Orhun Yazıtları'nda; "Dört yanda düşman kalmadı! Başlı baş eğdi, dizli diz çöktü! Uluslar bir araya getirilip Budun oldu. Sonra Türk'ün adâletiyle yoksulu bay ettik. Açı doyurduk, çıplağı giyindirdik.... Dağlar gibi yığılan kemiklerine, ırmaklar gibi akan kanına bak nâdim ol! Türk Budun, kendine dön!" öğüdünü, 1600 yıllık milletçilik ve milliyetçiliği öğreten millî ders kitapları olarak görmemize bir engel olabilir mi?
Tarihin değişmez tekerrürü ile defalarca yükselip zayıflamış ama en zayıf ânında bile düşmanlarına direnerek tarihle yaşıt bir millet olarak günümüze kadar varlığını sürdürmeği başaran Türk Milleti'nin mensûbu olmamızla övünmemize, kim mâni olabilir?
Dünyayı Arap Yarımadası'ndan şereflendirmiş olmasına rağmen İslâm milletler arasında birliği sağlamayı, yani "ümmetçilik"i de Selçuklu ve Osmanlı adındaki Türk Devletleri denememiş midir? Türk'ün kendine vazîfe edindiği İ'lâ-y-ı Kelimetullah'ı; Araplar başta olmak kaydıyla diğer Müslüman kavimleri ayartarak Müslüman Türk'ten koparan Haçlı değil midir?
Defalarca Haçlı Seferleri'ni İslâm adına tek başına göğüsleyip püskürten Türk Milleti'nin milliyetçilik ve milletçiliğinden Haçlı'nın korkmasının bir geçerli sebebi vardır ama ümmetçilik deyip "Baas"çılık yaparak birbirini mezhep farklılığı yüzünden katleden Müslüman Arap kabilelerin Türk Milliyetçiliğinden korkmalarını, İslâmî sebeplerle yorumlamak, samîmi saymak mümkün müdür?
Kopan kopmuş, giden gitmiş! 2000 yıllık Hristiyan ve Yahûdi kîni ile Müslümanlara, son yıllarda da Araplara yapılanlar gözümüzün önündeyken, son otuz yıldır bin yıllık komşularımız, hısımlarımız olan Müslüman Kürtleri,bizden koparmak isteyen Haçlı zihniyete, direnmeyecek miyiz zannediyorlar?
Arap Baharı adıyla Müslümanlara yapılan demokratik soykırımların, Müslüman kadınlara-kızlara tecâvüzlerin Müslüman Kürtlerimize yapılmasına göz yumacağımızı zanneden, yerli işbirlikçilere, Haçlı Müslümanlara hadlerini bildirmek Türk Milliyetçilerinin birinci görevi değil midir?
Çok sabrettik! Türk Milleti daha sözünü söylemedi!
Bir daha başlı baş eğecek, dizli diz çökecek! Dört yanda düşman kalmayacak! Sonra Türk'ün muhteşem adâletiyle yeniden huzûr da, istikrâr da sağlanacak! Bedeli neyse o! Kansa kan, cansa can vesselâm!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN."
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: