Cuma, Eylül 14, 2012

BOZKURT KILAVUZLAR...

Günlerdir, haftalardır med-cezîrlerde, gel-gitlerdeydim!
Susmakla nârâ atmak arasında sıkıştırdığım beynimle yüreğim kalemime zûlmetmeğe başlamıştı! Ki o kaleme ve yazdıklarına; "Nûn! Yemîn olsun kaleme ve yazanların satır satır yazdıklarına" diye Allah(c.c.) iltifât ediyor!
Dününü, dünkü yokluğu paylaştığı yoldaşını, canını paylaştığı ülküdaşını ve onların mücâdelelerini sadece unutmayıp inkâr edenlerin, yarınlarından, kendilerinden başka kime ne? Kime ne, kimin, genel başkan olmasından?
Memlekette iki kişiden biri, BOP Eş Başkanı başkanlığındaki değişen-gelişenlere, dinler arası diyalogculara, Allah ile aldatan din tacirlerine, Müslüman dünyasına zûlmeden Haçlı'ya duâ edenlere oy verir, onlara bir şey denilmez hatta; "Şu sıralar çatlar dağılırsa kaos olur!" demokrat endîşeleriyle ve -nasıl olacaksa BOP Eş Başkanı'nın- "Alacağı millî kararlarda AKP Hükümetine destek vermeye devâm edeceğimizi açıklıyorum." destek verilir! Dertleştiğimiz ülküdaşlarımızla ağlayacak derecede incinir ve susarız ve sükûtumuzu ikrâr sayarak incitmeye devam ederler!
On beş yılda değişe değişe değişik bir hale gelmişken; "Fikirde öze dönüş, yönetimde değişim" teziyle Genel Başkanlığa talip olan, hem Başbuğ'un, hem de Mevcût Genel Başkan'ın Genel Sekreterliğini yapmış, Koalisyon Hükûmetinde Bakanlık teslîm edilen bir Millet Vekili'ne anlaşılamaz ve izah edilemez bir üslûpla saldırılır! Bütün adaylara eşit mesâfede duruşumuz yüzünden susarız, sükûtumuzu ikrârdan sayıp incitmeğe devâm ederler!
Ki on beş yılda; canların, ömürlerin, istikbâllerin hîbe edildiği MHP öylesine değiştirilmişti ki!
Meselâ; "Türkiye'nin genelev kadınından, Cumhurbaşkanı'na kadar insanının mes'elesi mes'elemizdir." diye Milletle Devleti buluşturulan MHP'yi; "Sosyal dayanışmanın siyâsal iz düşümü" sloganıyla güya demokratlaştırmışlardı!
Meselâ; ayrılıkçı bölücülere karşı seksen yaşındaki Başbuğun; "Gerekirse kan da dökeriz, can da veririz! Ne mozaiği ulan! Akıllı olun!" kükreyişini; "Farklılıkların farkındalıkla ülke yönetimi" ve "Çiçek bahçesi" diye reddederek, ancak "Renkli mermer" denilebilecek Türk Milletine, gıdası hayvan gübresi olan nebât deyip güya yumuşatmışlardı!
Başbuğumuz'un âni vefâtı ile Millet ile Devlet arasında nasıl bir denge unsuru olduğunun farkına varan, seven-sevmeyen herkesin Başbuğun mânevi hatırâsına binâen verdikleri oylarla MHP'yi Sağın Birinci partisi eden oyları, kendilerine sayacak kadar şımarmış; "Başbuğ öldü! Yaşasın Başbuğ!" diyecek kadar edepsizleşenlerin sözlerini duymazdan gelmişlerdi, susmuştuk! Sükûtumuzu ikrârdan sayıp incitmeğe devam etmişlerdi!
Genel Başkan Yardımcılarının nerdeyse tamamı, porno kasetlere baş rol oyunculuğu yapmış ve ısrarımıza rağmen hiç birini ihrâç etmeyip istifalarını istemiş ve birinden istifa da alamayıp kutsal ülkücü oylarla millet vekili etmelerine rağmen, Ülkücülerin, Okyanus ötesi'nin; "Küçültülmüş CHP ve MHP'siz Meclis" senaryosunu bozmak için, adayların adlarına asla bakmadan ölümüne çalışarak aldıkları % 13'lük oy'a da sâhiplenmişlerdi, susmuştuk! Suskunluğumuzu ikrâr sayıp incitmeğe devam etmişlerdi!
Oysa biz, konuşmak için meşrû zaman ve zemîni bekledik hep ve şimdi o zamandayız!
Med-cezîrlerdeyiz! Dolunayda kurt gönlümüz bozkurtlaşıyor ve tam da sırası gelmişken konuşmak durumundayız!
Başbuğumuz'un; "Bozkurtlar! Günü geldiğinde partiye sâhip çıkın!" vasiyyetine uyanlar, işe soyundular! İçlerinden ikisi çok ilgi alanımda çünkü onların şahsında, Partili ile Ülkü Ocaklı arasındaki mükemmel liyâkat yarışını, büyük bir heyecânla izleyeceğiz!
Biri; Parti gençlik Kollarından yetişmiş, partinin her kademesinde çalışmış, Genel Sekreterliğe kadar yükselmiş, temsîl ve hizmet alanlarında rüştünü ispat etmiş, deneyimli bir partili Koray AYDIN...
Diğeri; ehîl-kalifiye Türkler yetiştirerek partiye transferle görevli Ülkü Ocaklarının her basamağında bi-hakkın çalışarak Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'na kadar yükselip, oradan da millî siyâset yapmak üzere Parti'ye geçmiş, on yıl İzmir MHP İl Başkanlığı yapmış; "Aydan da bakılsa ülkücülüğüm belli olur!" diyecek kadar kendinden emîn, deneyimli bir siyâsetçi Müsâvât DERVİŞOĞLU...
"İkisinden hangisi?" Sorusuna cevâbım ise; "Sözün tamamı, Ülkücüye söylenmez!" dir!
Bu ikili arasındaki liyâkat yarışını umutla izleyecek ve hepimiz, boşa geçen on beş yılımızdan tövbe ederek yeni bir heves ve iştiyâkla Dâvâmız'a sâhipleneceğiz inşallah vesselâm...
KURDUN KILAVUZU BOZKURT OLMALI...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: