Çarşamba, Eylül 12, 2012

KALEMİN İNİLTİSİ!...

"Nûn! Yemîn olsun kaleme ve yazanların satır satır yazdıklarına." (Kalem-1)

Medet Tanrım!
Dilimizi dağlıyorlar! Elimizi zincirleyip kalemimizi bağlıyorlar!
Ölmeyecek kadar besleyip sesimizi kısıyor, nârâmızı bağlıyorlar! Aman Çalabım!
"Sus!" diye tazyîkle mîde bulandırıyorlar, sesimiz kısıldıkça mes'eleleri sulandırıyorlar!
Velîliğimizin tanığı, Sen'sin! Deliliğimize el-âlemi güldürüyorlar!
E-lâlem gülerken Mehmedimizi öldürüyorlar! Toprak vatanlaşsın diye, millet yaşayıp devleti yaşatsın diye can veren Mehmedimize sâhiplenmeği, tahrîkten sayıyorlar! Tahrîb edilmesin diye Mehmetçiğe Bayrak indirttiriyorlar!
Söyleniyoruz yetmiyor, söylüyoruz duymuyorlar!
Bunları duyulsun diye bize söyleten Tanrım, görülsün diye manzarayı bize çizdiren Çalabım;
müşrîk, işinde işretindeyken, Allah ile aldatanlar piramitin zirvesi için keçi inâdıyla, merkep inâdıyla toslaşır, tepişirlerken köşe taşlarının yükünü azaltan Allahım;
Milleti iyiye, güzele, doğruya götürsün diye özel ve güzel yarattıklarını, kötülerden az yaşatan Tanrım; hikmetine suâl olunmaz âmenna! Sırrına akıl ermez hâşâ!
Abd-i Hû hüviyetimle eşiğindeyim Tanrım!
Haksızlık karşısında susulmasın diye başımı Hz. Hüseyin'ce Yezîd'in kılıcına adamış, kapındayım Ya Rabbi!
Çamurdan yoğurduğun bedenim, nûrundan üflediğin cânımla, Sana îman eden aklım ve akıllı îmanımla, kanımı mürekkep ettiğim yazdıklarına and içtiğin kalemimle, âteşim kadar cürmümle huzûrundayım Allahım!
Şikâyetlenmek için deği, mazlûmca âhımla gök kubbeyi zâlimin başına yıkasın diye bedduâ için de değil hâşâ! Ana rahmindeki dokuz aylık yolculuktan sonra garip olarak geldiğim dünyâdan menzîlime doğru yoldayken; yolun yokuşundan şikâyet için de değil hâşâ! Arz ettim! Îman ve ikrâr ederim ki hikmetine suâl olunmaz âmenna Kurban Olduğum!
Nazlanmayayım mı? Sana nâz ederek, Sen'den niyâz da bulunmayayım mı?
Sen'den başka kimim var, nâz edebileceğim? Sen'den başka var mı, gücüne baş eğeceğim? Nûrunu can diye üflediğin bu bedene yakıştırdığın başı, kibirlenmeden vakârla dik taşımayı Sen buyurmadın mı? Bu kadar yıl felekle boşa cehd'etmedim elbette!
İmdât Çalabım!
Bileklerimi kelepçeleyip, ellerimi zincirleyip, kalemimi bağlıyorlar!
Kalemimin -Sen'in her satırına and içtiğin- yazdıklarını, yazdığım yere hapsediyorlar!
Kalemim inliyor! Satırlarım ağlıyor! Yüreğim ağrıyor! Beynim sızlıyor! Cân kafeste daralıyor Allahım!...
Bir kişilik yaşatıp çok kişilik düşündürdüğün aklım ile Şeytanla selamı hiç ihmâl etmeyen mantığım arasındaki çekişme kalbimi acıtyor Tanrım!
Yüzüme karşı; "Sus!" demeye cesâreti olmayanlar, teype kaydedilen sesimi kısıyorlar!
Görülmeyeceksem de, gölge gibi de olsa hissedilmeyeceksem de Türkçe salınmayım mı Tanrım?
Duyulmayacaksam da, duyulup bir yanlışa müdâhele edemeyeceksem de Türkçe nârâm, Tekbîrime devâm etmeyim mi Allah'ım?
Haçlı ile elele, kolkola olan Haçlı Müslümanlar; Haçlı'nın müslüman katletmesine seyirle yetinmeyip onlara duâ ediyorlar! Haçlı'nın müslüman kadınlara-kızlara tecâvüzünü seyirle yetinmeyenler, üstelik onlara yardım ediyorlar!
Suriye'ye Kerbelâ diyorlar Ya Rabbi! Suriye'de ve Afrikanın kuzeyinde zâlimin adı belli de Ehl-i Beyt'ten, Hz. Peygamber'in sevgili Torunu Şehît Hüseyn'e benzetilenler de 21.yy. Yezîdinin beslemeleri değil mi?!...
Kalemin inliyor, satırlarım ağlıyor Tanrım! Bu zûlme tahammülüm kalmadı Çalabım!
Hz. Muhammed'e Miraç'ta Cebrâil'in; "Bunlar Allah'ın süvârileri Türklerdir. Hangi kavim azarsa onlarla cezâlandırır." diye târif ettirdiğin Müslümân Türk Milleti'ne; zâlimden hesap sorma yetkisini ver Allahım!
"TÜRK MİLLETİNİ SEVMEK VÂCİPTİR." (Prof.Dr.Zekeriyâ KİTAPÇI)
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: