"Tanrı; Türk'ün toprağını suyunu mukaddes yaratmış. Türk Milleti yok olmasın deyip, millet kurtulsun deyip Babam İlteriş Kağan'ı, Anam İlbilge Hatun'u tutup yükseltmiş. ..." (Orhun Yazıtları)
Türkiye ve Ortadoğu'nun kaderine etki yapacak olan siyâsi parti kongreleri sürecindeyiz. AKP'nin peşine Türk Milliyetçiliğinin siyâseten adresi ve markası MHP'nin kongresini izleyeceğiz.
Biliyoruz ki; vatanseverlik milliyetçiliğin gereğidir ama milliyetçilik
vatanseverliğin gereği değildir! Adalar'daki Rûm
Stefo'nun, Mardin'deki Süryâni Abgar'ın, Van'daki Ermeni Kevork'un, ateist Türk entellerin, Kemalist ulusalcı Atatürk
tahrîbatçılarının da vatansever olmadıklarını söyleyemeyiz ama Türk Milliyetçisi olmadıkları kesin! Hele hele; "Milletim nev-i beşer, vatanım rûy-i
zemîn" diyerek takvâyı maske edinen dinciler ise ne vatanseverlik ne de
milliyetseverlikle alâkaları yokken Dinlerarası Diyalog adlı
dindışılıkla ve Medeniyetler Arası İttifak'la Haçlı emperyalizme teslîmiyeti, ilm-i siyâsetten sayarlar!...
Milliyetçiliğin bir fikir sistemi olmadığını iddia ederim!
Milliyetçilik yani soyunu-ırkını-milliyetini sevmek, bir DNA
fonksiyonu, genetik bir içdürtüdür. Bazı
GDO (genetiği değiştirilmiş organizma)'lar milliyetçilik içdürtüsünden yoksun olabilirler! Onların da varlıklarından, oylarından istifâde düşünülmelidir!
Batıda idealizm, Osmanlıcada mefkûrecilik, Türkçedeki ülkücülüğün particilikle yakın ilişkileri olmasına rağmen, farklı şeylerdir. Açmaya çalışırsak; partiler, demokrasilerin olmazsa olmazı olup güç ve varlıklarını aldıkları oy sayısı ile gösterir, sürdürürler. Dolayısıyla particilerin hedefi oydur ama ülkücülerin oy kaygısı yoktur, olmamalıdır da... Mefkûreci yani ülkücü, millî hayallerin taşıyıcısı, güncelleyicisi ve üretenidir. Partici, seçimden seçime tavır değişiklikleri gösterebilirken ülkücünün hayâl ve plânları değişmez veya en az yüzer yıllıktır.
Ülkücülerin millî hayâllerinin ilk basamağı olan; mensûbu oldukları parti ile ilişkilerine hep bu zaviyeden bakılırsa; partili ile ülkücü arasındaki fikir teâtilerinden bereketli netîceler alınır, aksi halde kopuşlar, ötelemeler ve güç kaybına sebep olunur!
MHP; Atatürk'ten kırk sene sonra Türk Milliyetçiliğini yeniden iktidâr etmek düşüncesiyle ve yasaların izin
verdiği kadar hareket kabiliyetiyle sınırlı, siyâsi bir kuruluştur. Türk Milleti'nin her kesimiyle buluşup, kaynaşıp oylarını almaya taliptir. Yetişmiş, ehîl Türklerin Ülkücülerin yönettiği bir MHP'nin karşısında -elbette- ne statükocuların, ne eyyâmcıların, ne de takîyyecilerin direnme, dayanma şansları yoktur, olmamalıdır. Bugün ma'lesef MHP'de, Türk Milliyetçilerinin aktif yönetimde yeterince yer bulamamalarından kaynaklı bir zaafiyet görünüyor ki bu, aşılmaz bir engel değildir.
Millî aklı sür'atle devreye sokup MHP omurgasını ülkücüleştirmek için harekete geçme zamanıdır. Kongreler bunun içindir. Bunu yaparken de MHP'nin oy çokluğuna
ihtiyâcı olduğunu hiç unutmadan; ne takkeli-şalvarlı sakallıları, ne tarîkat
mensuplarını, ne cemaatleri, ne sosyal demokrat veya demokratik
solcuları, ne de gayr-ı müslîm azınlıkları öteleyerek particilik yapılamaz, yapılmaz! Seçim kazanmayı düşünmeyen kuruluşa da parti denilmez!
Particiliği sevmeyen
Türkçülerin, Türk Milliyetçilerinin dernekleşmelerini,
particilik ve siyâseti, heveslisi
ülkücülere bırakmalarını şiddetle öneririm!
Sistemini tam oturtamamış, 90 yaşında ve 600 yıllık çok uluslu bir
imparatorluk bakîyesi bir devletten bahsediyoruz! Biliyoruz ki
1923-1938 arası 15 yıllık kimlikli-kişilikli- Türk Milliyetçisi
kadroların yönettiği bu genç Türk Devleti, 60 yıldır emperyal güçlerin,
işbirlikçilerin ve dîn maskeli Haçlı Müslümanların elbirliği ile millî iç ve dış politikalarından uzaklaştırılıp yozlaştırıldı!
Alparslan Türkeş; bu yozlaşmaları yasal yollardan düzeltebilmek için CKMP'yi, MHP'leştirdi!
Son on yılda II. Cumhuriyetçiler ve Yeni Osmanlıcılar adıyla
cemaat ve tarikatlerin, sosyal demokrat-demokratik solcularla hatta
şövenist bölücülerle el ele vererek yaptıkları tahrîbat ortadayken Türk Milliyetçilerinin, millî akılla siyâsete müdâhil olmalarının, tam zamanıdır.
Türk Milleti bocalamazsa, yani sen, ben, o, yani biz bocalamazsak Devlet bocalamaz! Çünkü farkında olalım veya
olmayalım millet biziz, dolayısıyla Devlet biziz!
Diyalogculara, Medeniyetler Arası İttifakçılara, Haçlı Müslümanlara Ülkücülerden başka direnen mi var? Son seçimde "MHP'siz meclis" oyununu bozarak bütün emperyal senaristlerin akıl ve hesaplarını yine Ülkücüler bozmadı mı?
Satır arasında BOP Eş Başkanlığı'nı bildiğimiz R.T.Erdoğan'ın kongrede söylemesiyle Medeniyetler arası İttifakın da Eş Başkanı olduğunu, öğrenmiş olduk! Şahsen şaşırmadım!
Demek ki; "Particilik yapmayacağım" diyen Türk
Milliyetçisini kimse kınamamalı ama onlar da particiliği seçen, yâni; "Her
kesimden, her cemaat ve etnik soydan oy alacağız."
iddiasındaki siyâseti seven Ülkücülere; muhabbet ve insafla bakmalıdırlar!...
İsteyen tesâdüf, isteyen tevâfuk diyebilir; en dengeli masanın üç ayaklı ve MHP'nin de dengeli olmak için üç ayaklı olduğunu, bilmek lazım! Bu üç ayak; Milliyetçilik, Mütedeyyin Dindârlık ve Milletçiliktir...
Şahsen Türk milletinden ve Türk Milliyetçilerinden asla ümidimi kesmem. Türk'ü, Atatürk'ü, Türkeş'i, Türk Milletini, Türkiye'yi seven münevverlerin bir gün mutlaka Anadolu adlı Ergenekon'dan çıkacaklarına inancım hep
dipdiridir....
KURDUN KILAVUZU BOZKURT OLMALI...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
1 yorum:
Her daim dik duran Kaleminiz siz varoldukça hep varolsun...
Titizlikle yazılarınızı takip ediyorum
Selam ve Dua ile...
MURAT FİDAN
Yorum Gönder