Çarşamba, Eylül 12, 2012

"SANDIK KAFALI" DEMOKRATLAR!...

Bir milletin canı daha fazla nasıl yakılabilir, bir milletin sabrıyla daha fazla nasıl oynanabilir diye meraklardayım!
Kırk yıldır, bir yandan; "Halklar, halkların kardeşliği, halkların eşitliği" ve nihâyetinde; "halklara özgürlük" diyerek devrimciler, sosyal demokratlar, demokratik solcular; bir yandan da, "Dîn Gününde hangi millettensin diye sormayacaklar! Önemli olan takvâdır." veya; "Seccâdemi serdiğim her yer vatandır." diye diye dinciler; milleti, milliyetçiliği ve "milletçilik" in, "Ne mutlu Türk'üm diyene" şeklindeki bütünleyici dokusunu tahrîp ettiler!
Kırk yıllık şuûraltı temizleme veya uyutma işlemiyle camilerde, tekkelerde, cemaât evlerinde, Sivil Toplum Kuruluşlarında, derneklerde, sendikalarda, partilerde, kendilerini demokrat zanneden "Sandık Kafalılar" çoğaltıldı!
Başımızdaki bütün belâların; "Sandık kafalılar" ın seçtiğini zannettiği, Genel Başkanların tespit ettiği ve sandıkta onaylattırdıkları kişiliksiz kişiler yüzünden olduğunu, ya anlayamadık ya da anlatamadık!
İşsizliği kanıksadık! Milyonlarca diplomalı vasıfsız işsizlerin farkında bile olamadık! Tahsîl ve üniversite diplomalarıyla; "Bu kadar cehâlet, ancak tahsîl ile mümkündür." tezini ispatlarcasına üniversite ve tahsîl itibârsızlaştırıldı!
Yazısız toplumsal kurallarla, teâmüllerle kamu vicdânında özel yerleri olan makam ve makam sâhibi kişiler gözden düşürüldü!
"Askerî Vesâyet" adlı, üniformalı demokrasi bakıcısının yerini, ABD'nin İleri Demokrat maskeli "Sivil Vesâyet"çi Haçlı Müslümanları aldı! Vesâyet altına alınana demokrasi denildi, demokrasiyi vesâyet altına alanlara ise İleri Demokrat!... Fark edemedik!...
Ne millî düşünce kaldı, ne millî duygu, ne de millî bir kurum!
Millî -olmayan- Savunma Bakanlığı, Okyanus ötesi mîmarisine uygun, "Kalekol" inşaatları puantörüne dönüştü!
Millî -olmayan- Eğitim Bakanlığı, intihâlci olduğu iddiâ edilen bir Bakan eliyle eğitim ve öğretimi yüz yıl geri götürme gayretinde!
Millî -olmayan- İstihbârat Teşkilâtı, BOP Eş Başkanlığı ile övünen anti-milliyetçi bir Başbakan'ın emrinde, Oslo'da "şeytanla bile.." görüşmek, vatandaşı izlemek, dinlemek, fişlemekle meşgûl!
2002'de sıfırlanmış olan bölücü terör, ülkenin bir bölgesinde sıkıyönetim i'lan etti! Bir-iki Şehît haberiyle infiâller kopan ülkede, yirmi-yirmi beş şehît haberinde, kimsenin kılı kıpırdamaz oldu!
Şehît haberleri sıradanlaştırıldı, halklar şehît cenâzelerini kanıksadı!
Kimle konuşulursa ülkeyi bu hale getirenin AKP politikaları olduğunu söyleyip şikâyetlenmesine rağmen, on yıldır her sandıktan, "sandık kafalı" demokratlar sâyesinde, sadece; "İnâdına Tayyip!" sloganıyla AKP çıkar oldu!
Ülkenin her yerinde; milliyetçi, milletçi, vatansever, sosyal demokrat/demokratik solcu, Atatürkçü, Kemalist, Türkeşçi, Türkçü, mütedeyyin cami müdâvimi kişilerin aralarında konuşulan mes'ele belli: Önce Ülkenin hâli, sonra "Ne yapabiliriz?" sorgulaması. Sonra; "AKP'den nasıl kurtuluruz?" arayışları ve sonra; "MHP'yi nasıl kurtarır/sın/ız?" merâkı!...
Ülkenin yaşlı ve orta yaş grubu; sandığı tamâmen özümsemiş ve "Çâre sandıkta..." diyor, hemen peşine de; "AKP'ye vermeyeceksek kime oy verelim?" sorusuyla dakikalarca, saatlerce süren sohbeti bir anda, bumerang gibi geri, başa döndürüyorlar!
Şahsen güvenmiyorum ama -çâresizlikten- doğru çalıştırılır, doğru işletilirse belki de dünyada ve tarihte ilk defa biz, gelişmekte olan bir Ulusal Devlette demokrasiden faydalanabiliriz diye düşünmeğe başladım! Ama biz ne kadar samîmi davranırsak davranalım; demokrasi adlı ulusallık/millîlik düşmanı garâbetin icâdı, "Genel Başkanlar Despotizmi" Çin Seddi gibi önümüze çıkıyor!
Gençlik içinde atak ve cesûr gruplar var! Onlar da, polisin biber gazına, copuna, tazyîkli suyuna muhataplar! Bir kaç kere, bu atak gençlik gruplarının internet vâsıtasıyla toplantıları oldu! İlk çağrılarında binlerce kişi toplanıyorken sonra bazı karanlık ellerin, hemen her gün, günde bir kaç kere milleti sokağa çağırmasıyla sanal-ağın ciddiyeti, inandırıcılığı bitirildi!
Artık ancak muhalefet partilerinin veya önderlerin çağrısı ile ve ciddî organizasyonlarla meydan mitingleri yapılabilir ama hazîndir ki bütün siyâsi partiler, benzer bir gaflet ve dalâletle "sandık kafalı" ettikleri seçmene, kendi tespît ettikleri kişileri onaylatma peşindeler!...
Geçim derdiyle meşgûl milleti; bu Genel Başkanlar Taasûbu'ndan kim, nasıl kurtarır ve bu derin uykudan ne zaman uyandırır? Bekleyeceğiz vesselâm...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ.
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: