Pazar, Eylül 23, 2012

EHLİYETSİZ KADILAR(!)LA HASBİHÂL...

On beş yıldır  başsızız ve ne işimiz iş, ne elimiz boş!
Olmadık zamanlarda, olmaz işler yaparak, Meclis'in rengini tamamlamak için PKK'nın siyasallaşmışlarıyla tokalaşarak millî vicdânı rencîde eden bir Genel Başkanla kendi ayaklarımıza sıktık!
Tarihî bir hatayla 70 günlük devşirme bir partiyi hükümet ettik ve on yılda iki kere daha seçim kazanmasına zemîn hazırlayarak tarihî hatâmızı, millî suça dönüştürdük!
Taraftarlıkla Ülküdaşlığın farkının farkında olmayan, söylediklerine kendileri de inanmayan birileri hâlâ kaş yapayım derken göz çıkarıyorlar! Biz de onlara uyup, aynı üslûpla mukabele ediyoruz! Yazık!...
Kendimizle vicdânî hesaplaşmalarımızdan da inciniyorlar! Güya tenkît ederken hakâret ediyorlar! Elbette kötüden, yanlıştan örnek olmaz. Yanlışa yanlışla mukabele, iki yanlış eder ve telâfisi güçleşir elbette! 
Meşrû zaman ve zemînde; hem fikren, hem de siyâseten yapılan yanlışları belirleyip sür'atle düzeltmemiz gerekmez mi? Partilerde kongreler, bunun için yapılmaz mı? 
Meselâ; Ülkü Ocakları'nda particilik yapılıp Parti'de ise sanki bir fikir derneği rolü yapılmasında bir anormallik yok mu?
Sandıktan çıkan oy sayısı ile gücü belli olacak olan bir partinin; bilmem şu mezhep mensuplarıyla, bilmem bu cemaat müntesîpleriyle, bilmem hangi farklı etnik kökenli kişilerle, okumuşlarla, okumamışlarla, cami cemaatiyle, meyhâne müdâvimleriyle, yetmezmiş gibi partinin temel-köşe taşı Ülkücülerle çekişmesinin, kutuplaşmasının siyâsi akılla bir alâkası olabilir mi?
Bu gün cin olmadan şeytanlığa heveslenen, taraftar "Ehliyetsiz Kadılar"la hasbihâle çalışacağım!...
Taraftar kandaşlar! Sâdık siyasî amigo kardeşler!
Milliyetçi Hareket Partisi'ne önümüzdeki Kongre'de, bir genel başkan arayışındayız!  Artık bir Başbuğ bulmanın imkânsızlığını biliyor ve seçim kazandıracak bir Genel Başkan arzuluyoruz! 
Bu düşünce ile susması gereken zamanlarda bağıran-çağıran, gök kubbeyi patlatması gereken zamanlarda da inâdına susan ve Türk Milliyetçilerinin, Ülkücülerin on beş yılını durağanlaştırarak ziyân eden Ülküdaşımız Genel Başkan'dan görevi alıp bir başka Ülküdaşımıza vermeyi istiyoruz! Hedefimiz MHP'nin, dolayısıyla Türk Milliyetçiliğinin Atatürk'ten sonra bir daha iktidar olması! Bu düşüncenin neresi, niye yanlış? Bu heveste olan partililerin ve ömürlerini dâvâya hasr'etmiş Ülkücülerin bu arzuları, niye ihânet olsun? Böyle bir insafsızlık olabilir mi?
Madem iktidar olmak için her kesimden ve herkesten oy almak düşüncesinde değiliz o zaman partiye ne gerek var? Dernekleşip, vakıflaşıp, hatta cemaatleşerek fikir üretelim! Okuyup yazmadan sanalağda şövalye(!)leşelim, batı taklitçisi misyon(!)lar üstlenelim, ne şiş yansın, ne kebap!...
Susmak, çoğu zaman sarhoş nârâsından, meczûp bağırmasından daha etkilidir! Fikri ile zikri bir olmayanın inandırıcı olmadığını, yaşayarak öğrendik ama çok pahalıya mal oldu!
Bir zamanlar; nice "Dolma Kalemler", nice uzaktan kumandalı işbirlikçi Karen Fogg Çocukları, "Bahçeli MHP" sıfatını da yamayarak MHP'de çiçek yetiştirme(!)ye hazırladıkları, Bahçevan ve yancılarına methiyeler dizerken hoşunuza gidiyordu! Bu alkışlara kanıp ülkücüleri MHP'den dışlıyordunuz! Biz ise, "Bu işte bir yanlış var! Bunların methettiğinde gayr-ı millîlik vardır!" diye feryâd ediyorduk!
Şimdi ise, bizim o samîmi ve idealist uyarılarımızı taklîtle; "Koray Aydın'ın Zaman'ın kuruluş yıldönümünde ne işi var? Cemaatin adayı!" diye iftirâyla saldırıyorlar! Ayıptır, günahtır!...
Hemen savunmaya geçip ve aynı yanlış üslûpla; "Genel Başkan'ın hem Gülen'e savaş açıp hem de cemaatin Bolu İmamı ile iftarda ne işi vardı? Yalnız başına 17.00'de girdiği, kapalı iftar yemeğinden sabah 04.00'te çıktığında neler konuştular?" diye; "12 saat iftar yemeği mi olur?" diye sorsak haksız mı, yoksa hâin mi oluruz?
Hafızâmıza bakalım: Genel Başkan'ın suçunu üstlendiği, barajda kalınan seçim sonrası, atanan ABD Büyük Elçisinin; iktidar ve ana muhalefeti atlayıp Meclis dışındaki MHP'yi ziyaret ederek; "Sayın Genel Başkan, sizinle çok uzun süreli beraberliğimiz olacak." şeklindeki dileklerini, unutalım mı?...
İsterseniz işimize bakalım, siz de Allah aşkına işinize bakın!...Korkmayın biz üzerimize düşeni yaparız! Seçim bitince sizin de işiniz biter! Oysa bizim işimiz, seçimlerden hemen sonra başlar! Çünkü siz partilisiniz, biz üyeliğimiz olmasa da MHP'yiz!...
Başbuğumuz yok evet! Her fâni gibi O'da ölümü tattı ama O'nun mücadeleci Türk rûhu dipdiri ve bizimle... Bize O'nun hayâli de yeter..."Ne mozaiği ulan!" diye, "Gerekirse kan dökeriz, can da veririz! Aklınızı başınıza alın!.." diye kükreyişini hatırlar, maneviyyâtımızı zirveye taşırız... Siz artık gölge etmeyin yeter!...
Tokalaşıp alkışlayarak, Gâzi Meclis'in rengini pislerle tamamlayarak; "Toplumsal dayanışmanın siyasal iz düşümü" sayıklamalarını savunmaya; "Farklılıkların farkında olarak ülke yönetimi" diye AKP ile Haçlı Müslümanlar'la aynı söylemlere; "Şu sıralar çatlar dağılırsa kaos olur!" korkunuza, "MHP'liler ve Ülkücüler arkandadır, korkma!" desteğine devam edeni alkışa, devam edin!...
Biz; Türk Milliyetçileri, ülkücüler, Türkeşçiler her şeye, herkese rağmen duruşumuzu bozmayacak, Devlet-i ebed müddet ve toprak vatan kalsın diye gerekeni yapmaya devam edeceğiz! PKK'nın kesinlikle sonunu getirecek olan MHP İktidârını gerçekleştireceğiz.
Biz, kutlu seferdeyiz. Hedefimiz Tûran, rehberimiz Kur'ân... AB'sine de, onurlusuna da, onursuzuna da; ABD'sine de, Haçlısına da bildiğimiz bütün keferelere de, tavrımızı koymuşuz! ...
"Biz, MHP'yiz, siz Genel Başkancı..."söz ve tanım, bu kadar net! Herkes kendine yakışanı yapıyor vesselâm...
KURDUN KILAVUZU, BOZKURT OLMALI...
Selam, sevgi, dua... 
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: