On beş yıldır başsızız ve ne işimiz iş, ne elimiz boş!
Olmadık zamanlarda, olmaz işler yaparak,
Meclis'in rengini tamamlamak için PKK'nın siyasallaşmışlarıyla
tokalaşarak millî vicdânı rencîde eden bir Genel Başkanla kendi
ayaklarımıza sıktık!
Tarihî bir hatayla 70 günlük devşirme
bir partiyi hükümet ettik ve on yılda iki kere daha seçim kazanmasına
zemîn hazırlayarak tarihî hatâmızı, millî suça dönüştürdük!
Taraftarlıkla Ülküdaşlığın farkının farkında olmayan, söylediklerine
kendileri de inanmayan birileri hâlâ kaş yapayım derken
göz çıkarıyorlar! Biz de onlara uyup, aynı üslûpla mukabele ediyoruz! Yazık!...
Kendimizle vicdânî hesaplaşmalarımızdan
da inciniyorlar! Güya tenkît ederken hakâret ediyorlar! Elbette kötüden,
yanlıştan örnek olmaz. Yanlışa yanlışla mukabele, iki yanlış eder ve
telâfisi güçleşir elbette!
Meşrû zaman ve zemînde; hem fikren, hem
de siyâseten yapılan yanlışları belirleyip sür'atle düzeltmemiz gerekmez
mi? Partilerde kongreler, bunun için yapılmaz mı?
Meselâ; Ülkü Ocakları'nda particilik yapılıp Parti'de ise sanki bir fikir derneği rolü yapılmasında bir anormallik yok mu?
Sandıktan çıkan oy sayısı ile gücü belli
olacak olan bir partinin; bilmem şu mezhep mensuplarıyla, bilmem bu
cemaat müntesîpleriyle, bilmem hangi farklı etnik kökenli kişilerle,
okumuşlarla, okumamışlarla, cami cemaatiyle, meyhâne müdâvimleriyle,
yetmezmiş gibi partinin temel-köşe taşı Ülkücülerle çekişmesinin,
kutuplaşmasının siyâsi akılla bir alâkası olabilir mi?
Bu gün cin olmadan şeytanlığa heveslenen, taraftar "Ehliyetsiz Kadılar"la hasbihâle çalışacağım!...
Taraftar kandaşlar! Sâdık siyasî amigo kardeşler!
Milliyetçi Hareket Partisi'ne önümüzdeki
Kongre'de, bir genel başkan arayışındayız! Artık bir Başbuğ bulmanın
imkânsızlığını biliyor ve seçim kazandıracak bir Genel Başkan
arzuluyoruz!
Bu düşünce ile susması gereken
zamanlarda bağıran-çağıran, gök kubbeyi patlatması gereken zamanlarda da
inâdına susan ve Türk Milliyetçilerinin, Ülkücülerin on beş yılını
durağanlaştırarak ziyân eden Ülküdaşımız Genel Başkan'dan görevi alıp
bir başka Ülküdaşımıza vermeyi istiyoruz! Hedefimiz
MHP'nin, dolayısıyla Türk Milliyetçiliğinin Atatürk'ten sonra bir daha
iktidar olması! Bu düşüncenin neresi, niye yanlış? Bu heveste olan
partililerin ve ömürlerini dâvâya hasr'etmiş Ülkücülerin bu arzuları, niye ihânet olsun? Böyle bir insafsızlık olabilir mi?
Madem iktidar olmak için her kesimden ve
herkesten oy almak düşüncesinde değiliz o zaman partiye ne gerek var?
Dernekleşip, vakıflaşıp, hatta cemaatleşerek fikir
üretelim! Okuyup yazmadan sanalağda şövalye(!)leşelim, batı taklitçisi
misyon(!)lar üstlenelim, ne şiş yansın, ne kebap!...
Susmak, çoğu zaman sarhoş nârâsından, meczûp bağırmasından daha etkilidir! Fikri ile zikri bir olmayanın inandırıcı olmadığını, yaşayarak öğrendik ama çok pahalıya mal oldu!
Bir zamanlar; nice "Dolma Kalemler", nice uzaktan kumandalı
işbirlikçi Karen Fogg Çocukları, "Bahçeli MHP"
sıfatını da yamayarak MHP'de çiçek yetiştirme(!)ye
hazırladıkları, Bahçevan ve yancılarına methiyeler dizerken hoşunuza
gidiyordu! Bu alkışlara kanıp ülkücüleri MHP'den dışlıyordunuz!
Biz ise,
"Bu işte bir yanlış var! Bunların methettiğinde gayr-ı millîlik vardır!" diye feryâd ediyorduk!
Şimdi ise, bizim o samîmi ve idealist uyarılarımızı taklîtle; "Koray Aydın'ın Zaman'ın kuruluş yıldönümünde ne işi var? Cemaatin adayı!" diye iftirâyla saldırıyorlar! Ayıptır, günahtır!...
Hemen savunmaya geçip ve aynı yanlış üslûpla; "Genel
Başkan'ın hem Gülen'e savaş açıp hem de cemaatin Bolu İmamı ile iftarda
ne işi vardı? Yalnız başına 17.00'de girdiği, kapalı iftar yemeğinden
sabah 04.00'te çıktığında neler konuştular?" diye; "12 saat iftar yemeği mi olur?" diye sorsak haksız mı, yoksa hâin mi oluruz?
Hafızâmıza bakalım: Genel Başkan'ın
suçunu üstlendiği, barajda kalınan seçim sonrası, atanan ABD Büyük
Elçisinin; iktidar ve ana muhalefeti atlayıp Meclis dışındaki MHP'yi
ziyaret ederek; "Sayın Genel Başkan, sizinle çok uzun süreli beraberliğimiz olacak." şeklindeki dileklerini, unutalım mı?...
İsterseniz işimize bakalım, siz de Allah aşkına işinize bakın!...Korkmayın
biz üzerimize düşeni yaparız! Seçim bitince sizin de işiniz biter! Oysa
bizim işimiz, seçimlerden hemen sonra başlar! Çünkü siz partilisiniz,
biz üyeliğimiz olmasa da MHP'yiz!...
Başbuğumuz yok evet! Her fâni gibi O'da ölümü tattı ama O'nun mücadeleci Türk rûhu dipdiri ve bizimle... Bize O'nun hayâli de yeter..."Ne mozaiği ulan!" diye, "Gerekirse kan dökeriz, can da veririz! Aklınızı başınıza alın!.." diye kükreyişini hatırlar, maneviyyâtımızı zirveye taşırız... Siz artık gölge etmeyin yeter!...
Tokalaşıp alkışlayarak, Gâzi Meclis'in rengini pislerle tamamlayarak; "Toplumsal dayanışmanın siyasal iz düşümü" sayıklamalarını savunmaya; "Farklılıkların farkında olarak
ülke yönetimi" diye AKP ile Haçlı Müslümanlar'la aynı
söylemlere; "Şu sıralar çatlar dağılırsa kaos olur!" korkunuza, "MHP'liler ve Ülkücüler arkandadır, korkma!" desteğine devam edeni alkışa, devam edin!...
Biz; Türk Milliyetçileri, ülkücüler,
Türkeşçiler her şeye, herkese rağmen duruşumuzu bozmayacak, Devlet-i
ebed müddet ve toprak vatan kalsın diye gerekeni yapmaya devam edeceğiz! PKK'nın kesinlikle sonunu getirecek olan MHP İktidârını gerçekleştireceğiz.
Biz, kutlu seferdeyiz. Hedefimiz Tûran, rehberimiz Kur'ân... AB'sine
de, onurlusuna da, onursuzuna da; ABD'sine de, Haçlısına da bildiğimiz
bütün keferelere de, tavrımızı koymuşuz! ...
"Biz, MHP'yiz, siz Genel Başkancı..."söz ve tanım, bu kadar net! Herkes kendine yakışanı yapıyor vesselâm...
KURDUN KILAVUZU, BOZKURT OLMALI...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder