Pazartesi, Eylül 07, 2009

BU YANGIN SÖNMEZ!...

Sönmez bu iç yangını, yanar da yanar... Dumansız bu âteşi hisseden her kes yanar...

Zora mecbûr etti Ulu Yaratan!

"İnna lillahi ve inna ileyhi râciûn." Emr-i İlâhi'sine, boyun eğdik çâresiz...

Güçlüyken, zayıf kaldık!

Milyonlarca Alperenle, kalabalığımızda yalnız kaldık!

"Vuslat Kurultayı" dedi kalabalığımızın adına bir Alperen! İçimizdeki fırtınalarla sessiz kaldık, ussuz kaldık!

2007 yılında Antalya'da; "Firârî ülküdaşlarımıza, Muhsin Yazıcıoğlu seferberlik ilan etti ve hepinizi sefere çağırıyor deyin." ricasıyla bütün Ülküdaşlarına seslenirken hepimizi coşkuyla ağlatmıştı!

Ağlamaya tâlim ettirmişti demek ki hepimizi!

"Allı morlu Türkmen kervanı, bütün engellemelere rağmen seferdedir." derken "Vuslat Kurultayı"na mı hazırlıyordu sevenlerini?

Sevmeyenlerini bilirdik! Bilirdik bilmesine de açıkça "Sevmiyorum." diyeni, diyebileni hiç görmedik!

Sayısız hem de çoktan da çok sayısız sevenlerini bilirdik! Bilirdik bilmesine de bu Anadolu Türkmen Yiğidi'nin yalnızlığını, bir türlü tarif edemedik ve anlayamadık!

Anlayamadığımız için de anlatamadık!

Anlamadık, anlatamadık! Dinler göründük, dinlemedik! O'nun herkesi çok sevdiği doğruydu. O, sevmekten başka bir yol bilmiyordu. Sevgisini paylaşamamaktan olsa gerek, sadece bana kalsın, sadece beni sevsin, ben de sadece onu seveyim ama sadece ben seveyim kolaylığıyla, nefsânî acziyetimizle, kimseye minnet etmeyen Yiğidimizi, yakıcı güneşin alnında üşüttük!

Sadece üşütsek iyiydi! Yaktık ayazlarda, dondurduk!...

Eşinden kıskandık!

Oğlundan, kızından kıskandık!

Kardeşlerinden, akrabalarından, sülâlesinden, Sivaslı hemşerilerinden kıskandık!

Hepimiz tek tek, sadece bana kalsın düşüncesiyle kendimize sakladık ve sevgimizle sardığımız Yiğidimizi, sağlığında yalnızlığa mahkûm eyledik sayısız gönüllerde!

Delicesine severek, sadece kendisine saklayan; eşinden, çocuklarından, akrabasından, hemşerilerinden kıskananların sayısının milyonlar olduğunu, "Vuslat Kurultayı"nda gördüğümüzde "Ey Vaaaah!" larımız Fâtihalar eşliğinde semâyı patlattı!

Artık ağlamak günüydü!

Artık tek tek her kesin vicdanıyla hesaplaşarak kendisine hatalarını itiraf etme günüydü! Aşırı, sakınarak, her kesten kıskanarak sevginin nasıl zararlı olabileceğini, hep beraber görerek milyonlarca "Muhsin Seven", yırtınarak, feryâd ederek, ağlamaya mecbûrdu!

Seven her kes, içine ağlayacaktı. Ağlıyor, ağlayacak...

"Allı morlu Türkmen kervanı, bütün engellemelere rağmen ..." hâlâ seferde... Allı morlu Türkmen kervanının başında, "Bütün Zamanların Ülkü Ocağı Genel Başkanı"nın, Büyük Türk Birliği hayâliyle çırpınan Türkmen savaşçının, yakın mesai arkadaşlarından; samanlık içinde iğne ararcasına seçip yakınına aldığı, inandığı, güvendiği, sırdaşlığına kadar çektiği bir Alperen var...

Bilirim ve inanırım ki; Muhsin Yazıcıoğlu ne diyorsa veya seçim alanlarında, toplantılarında neler diyecektiyse, tamamından haberdar ve -şimden gerû- O'nun adına söylemeye uğraşan bir Alperen var...

İşi kolay mı? Değil...

Zor mu? Vallahi değil!

Allı morlu Türkmen Kervanı'nın Kervan Başı'nın davranışlarını taklit etse yeter! Hiç kimseyi dışlamasa, hiç kimseye iç âlemini açmayacak kadar ketumlaşsa yeter!

Gidenin yeri dolmaz!

Her dönemin, her neslin kendisiyle örtüşen bir Yiğidi mutlaka vardır ve olacak!

Bizimkinin kıymetini bilemeden gönderdik! Bizimkini, istemeğe tenezzül etmediği oy desteğimizi esirgeyerek gönderdik!

Bizimkini; çok severek, kıskanarak, kendimize saklayarak, milyonlarla buluşturarak gönderdik!

Emîniz ki O'nun için iyi oldu!

Her türlü yalanın, riyânın, sahtekârlığın mubah sayıldığı kirli bir ortamdan, çektiği âzaptan, Taceddîn Dergâhı'nda erenlere katılarak rahatladı şükrolsun!

Olan bize oldu!

O'nsuz kalan biz olduk! O'na gösteremediğimiz dostluğumuzu taşınmaz bir yük olarak, sînemizi oya oya taşımaya mecbûr biz kaldık!

Allah(c.c.); Yiğidimize rahmetler eylesin! Sevdikleriyle, özlediği ve özledikleriyle haşretsin inşallah!

Bize, bizlere de akıl versin, îzan versin, ferâset versin, sabırlar versin...

Emânetlerini verâseten bıraktığı, emânetçilerine destekten bizleri uzak etmesin! Lânet nefsimize yenilerek, benlik bencillik etmekten korusun Rabb'im bizleri...

Her şeyi anlatmak kolay! Her olayı hikâye etmek kolay ve zevkli ama delice sevdayla, delice kıskanılarak sevileni anlatmak zor! Bütün arzuları dillendirmek, anlatmak kolay ama dönülmeze gönderilen özleneni anlatmak, zordan da zor! Her niyette bir Fâtiha ile susmak gerek... Zordan da zor bu hallerde konuşmak!...

Muhsin Yazıcıoğlu'nu da, O'nun sevdiklerini de, O'nu sevenleri de artık hiç kıskanmadan seviyorum.

Hele O'nun ideallerini, siyâsi emel ve hayallerini gerçekleştirmek için sadâkatle uğraşanları, O'na sadâkette kararlı Alperenleri tevilsiz, tarifsiz seviyorum...

Haydi Yiğitler!

Haydi Alperenler!

Haydi yüreği Allah aşkıyla, îman coşkusuyla, millet-devlet sevgisi, Bayrak-Ezan sevdasıyla çarpan Türkmenler!

Haydi kendini nizâm-ı âlemden sorumlu tutan, "Varlığım Türk varlığına armağan olsun." diyen ehl-i iman!

Haydi sefere!

Seferdeki allı morlu Türkmen Kervanı'ndan kopmadan, safımızdan çıkmadan, safımızın sıklığını bozmadan, her birimiz ayrı ayrı kolumuzda Muhsin Yazıcıoğlu'nu hissederek, haydi sefere!...

"Utanıyorum Reis!" demiştim...

Hâlâ utanıyorum ve ömür boyu taşıyacağım vicdânî sorumluluklarımın baskısını belki azaltabilirim diye safımda kalarak utanmaya kararlıyım!...

"Oğlun Furkan bile terk etse, seni terk etmeyeceğim." diye söz vermiştim. Dönersem kahpeyim...

Hatırlanmasam da, hatırlamayanların O olmadığını bilerek aslâ sitem bile etmeden...

Sevgiyi tanımayan, sevdâdan ne anlar?

Yanıyorum için için! Yanacağım ömrümce ve bu da dumanımdan sadece bir zerresi...

Biliyorum dönmeyecek! Biliyorum, yürek yangınım ömrüm boyu sönmeyecek!...

Amaaa; yaktığı Büyük Birlik meş'âlesi, her yürek acısında biraz daha, her utanan yüreğin gayretiyle biraz daha, biraz daha milletin mâkus tâlihine çâre için yanacak...

Alperenler, sağken belki tektirler ama dünyalarını değiştiklerinde sığmazlar bu fâni dünyaya...

Her yerde O'nu hisseden, her gülde O'nu koklayan, O'nun özlediğiyle birlikte terennüm eden her kese;

Selâm, sevgi, dua...

Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: