Cumartesi, Aralık 18, 2010

ÜLKÜCÜNÜN SEVDÂSI ÖFKESİNE YENİLMEZ!

Öfkeli tavrıma üzülüp fakîre muhabbetleri yüzünden duygu ve üzüntülerini belirten-belitmeyen bütün Dostlarımdan özür diliyorum!...
Şahsen mevcût MHP Genel Başkanı'nı takdirimle MHP'li olmadığım gibi O'na olan kırgınlığım-kızgınlığım yüzünden de Ülkücülüğümde bir değişiklik Allah'ın izniyle olmaz!
Durumdan vazife çıkarıp ve ola ki herhangi bir göreve tâlib olduğumuz düşünülerek birileri rahatsız olurlar diye gönüllü olarak köprülüğe soyunmuştuk! Gelen de, giden de geçsin diye düşünmüştük!
Milli Seferberlik dip dalgalanmasının fişeğini 17 Ağustos'ta köşemden ateşlediğimde, en fazla MHP Genel Merkezi şaşırdı biliyorum! Çünkü orada yıllardır taraftarlıkla ülküdaşlık arasındaki farkın farkında olamayanlar yoğunluktaydı! Onlara göre sadece Genel Başkan'a sadâkat, ülkücülüğü ispâta yeterdi! Külliyen yanlış değil! Elbette teşkilat ve Genel Başkan'a sadâkat çok şeydir ama 1965'ten 4 Nisan 1997'ye kadar güne Başbuğ'la başlayıp günü Başbuğ'la bitiren, Türkeşçilikle başlayıp ne zaman ülkücüleştirildiklerini bilmeyen Başbuğ'a sâdıkların mâtemleri, her geçen gün artan Başbuğ özlemleri görmezden gelindi! Sadece görmezden gelinseydi yine bir şey olmazdı! Başbuğ'a sadâkat, yeni Genel Başkan'a sadâkatsizlik gibi tarif edildi!
MHP Delegesine; "Ülkücü İrâde" sıfatını ilk defa biz kullandık! Devlet Bey'in o meşhûr olaylı kongre sonrası Genel Başkan olmasıyla; "Ülkücü İrâde tecellî etmiştir. Genel başkan ve Teşkilâtlarımın emrindeyim." diye ilk yazanlardanız!
Niyesini bilemem, bizim samimiyetlerini hiç sorgulamadığımız kişiler tarafından samimiyetimize hiç inanılmadı! Şu an bir sayım yapılsa Genel Merkezcilere göre hain sayısı, MHP üyelerinden fazladır! Mecbûren ortam durulsun, gereksiz şahsî çekişmeler yüzünden güç kaybı olmasın diye inzivâya çekildik! Meşrû zaman ve zemînlerde düşüncelerimizi söyledik elbette ve hiç Devlet Bahçeli taraftarı olmadık!
Bu fikrimde hâlâ bir değişiklik yok ama 17 Ağustos günü AKP'li Ahmet İyimaya'ya tepki koymasaydım kendi karakterimi insafsızca sorgulardım! Allah şahidimdir ki gece saat 02.00 dolaylarında Rabbim'le başbaşa bir anımda tepki verdim AKP'nin; "MHP'de tsunami olacak!" kararına! Kızgın, öfkeli sayısız Ülküdaşımdan sitemler aldım bu davranışım yüzünden!
Ama iki yıl önce Okyanus ötesinden bir AKP'li Bakan tarafından; "Küreselcilerle milliyetçiler mücâdelesi" diye açıklanan mücâdelede safımı tutup tavrımı belli etmek zorundaydım!
Çünkü ben, şahısların değil Türk Milleti'nin aşığıyım! Çünkü ben, şahısların fâni, devletin Ebed-Müddet olduğuna îman etmiş bir Türk Milliyetçisiyim! Çünkü ben; milletperverlik-vatanperverlik-mütevekkil müslümanlık-Allah rızâsı için Cihâd-ı Ekber'de mücâhidliğin Ülkücünün şahsında cem olduğuna inanan bir Müslüman Türk'üm! Ülkücünün, Türk Milleti'nin refleksi olduğuna inanmış îman etmişim!
Bütün bu duygularımla; "Küçültülmüş CHP, MHP'siz Meclis" oyununu bozmak için Genel Merkez'e rağmen, yerlerinden korkan menfaatperestlere rağmen, kraldan fazla kralcılığa soyunmuş milletvekili adaylığı hayalleriyle olmadık taklalar atan yalakalara rağmen; MHP'nin daha fazla güçle Meclis'e girmesinin Millet ve Devlet'in bekası için şart olduğunu biliyor ve bu uğurda gayret ediyorum. Gayretimiz birileri tarafından bilinse de olur, bilinmese de! Ülkücünün sevdâsı her zaman öfkesini yener!
Bütün Ülkücülerin de aynı duygularla kara sevdâlı olduğu Türk Milleti'nin bekası ve MHP'yi Meclis'e daha güçlü taşımak için uğraşacağından asla şüphemiz olmaz. Çünkü biliyoruz ki;
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ!
Selâm, sevgi, dua...

Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: